Ramazan Keskin: "Darbenin etkileri tamamıyla ortadan kalkmış değil"
Malatya'da başörtüsüne destek çıkıldığı için, 40'ı kadın yaklaşık 600 kişinin yakalandığını, aralarında kendisi ile birlikte oğlunun da bulunduğu 51 kişinin idamla yargılandığına dikkat çeken Keskin, o dönemde gönüllü olarak görev yaptığı Medine Mescidi'nin, İslami Kültür ve Eğitim Derneği ile haftalık yayın yapan Medeniyet gazetesinin kapatıldığını söyledi.
Keskin, post modern darbeyi yapanların yargılanmadığına, hala cezaevinde 28 Şubat mağdurlarının olduğuna ve mağduriyetlerinin giderilmediğine dikkat çekti.
"Darbeciler Malatya'yı pilot bölge seçti"
28 Şubat post modern darbesinin Müslümanların inançlarına, örf, adet ve geleneklerine karşı yapılan topyekûn bir savaş olduğuna dikkat çeken Keskin, "Tabii bunu yapanlar böyle savaş olarak cesaret edip söyleyemedikleri için, buna demokrasiye balans ayarı dediler. Türkiye'de ve Malatya'da birçok olay yaşandı. Başlangıç olarak üniversite öğrencileri üzerinde bir uygulamaya gidildi ve başörtülü öğrenciler okula alınmadı. Sonra bu başörtülü öğrenciler, Malatya'da üniversiteler önünde sessiz bir takım yürüyüşler yaptılar. Büyük Millet Meclisi Darbeleri Araştırma Komisyonu Başkanı Nimet Baş'ın ifade ettiği gibi, 'Malatya'nın pilot bölge seçildiğini, eğer bunu Malatya'da başarabilirsek (darbeciler), Türkiye'de de başarabiliriz' demişlerdi." dedi.
"Okuduğum hutbelerden dolayı mescidimiz, derneğimiz ve gazetemiz kapatıldı, cezaevine girdik"
28 Şubat döneminde idam cezası ile yargılanan 51 kişi arasında kendisinin, oğlunun ve gazetelerinin Yazı işleri Müdürünün de bulunduğunu söyleyen Keskin, "Hem bizim buradaki çalışmalarımıza hem Malatya'mıza ve aynı zamanda Türkiye ve Dünyaya da etkileri oldu. 28 Şubat sürecinde, 1997'de fahri olarak görev yaptığım Medine Mescidimiz zorla el konuldu ve gasp edildi. İmam Hatiplerin kapatılması ve 8 yıllık kesintisiz eğitimle ilgili okuduğum hutbelerden dolayı da hakkımızda soruşturma açıldı. Devlet Güvenlik Mahkemelerinde yargılandım. Bir seferinde 2, bir seferinde ise 4 ay cezaevinde kaldım. Bu davaların bir kısmından ise berat verdiler. Çünkü ortada herhangi bir delil yoktu. Sadece keyfi uygulamalar vardı. İslami Kültür ve Eğitim Derneğimiz vardı. Derneğimizin faaliyetleri ile ilgili olarak soruşturma açıldı ve derneğimiz kapatıldı. Yine 20 Nisan 1999'da yayın hayatına başlayan haftalık Medeniyet gazetemiz vardı. Gazetemizle ilgili olarak da birtakım keyfi davalar açıldı. Bu süreçten sonra zorunlu olarak yayın hayatına son vermek durumunda kaldı. Gazetemizin sahibi oğlum Mehmet Keskin yargılandı ve 2 buçuk sene cezaevinde kaldı ve daha sonra beraat etti. Yazı İşleri Müdürü Şevket Başıbüyük aynı şekilde tutuklandı yaklaşık 4 ay cezaevinde kaldı. Gazetemizin Genel yayın yönetmeni bendim ve bundan dolayı bir süre cezaevinde kaldım. Geride kalan çalışanlara baskı yapıldı ve onlar da gazeteyi terk etmek durumunda kaldılar. Gazetemizin basıldığı matbaaya gidip onu da tehdit ettiler. Hatta gazetemizin okuyucularını dahi okumamaları yönünde tehdit ettiler. O günkü basın görevini yapmadı sınıfta kaldı. Maalesef, 28 Şubatçılara çanak tuttu, onlara yalakalık ve ispiyonculuk yaptı. Cumhuriyet tarihinde görülmemiş bir şey, 28 Şubat sürecinde askerler; yargıçlara, hâkimlere, savcılara adliye personeline brifing verdi." diye belirtti.
"Evimiz, işyerimiz abluka altındaydı. Hepimiz baskı altındaydık, adeta terör estiriyorlardı!"
O dönemde görev yaptığı mescidinin ve evlerinin haftalarca adeta ablukaya alındığına vurgu yapan Keskin, " Evimize gelen ve gidenler soruşturuluyordu, aile bireylerimiz sorgulama ve baskı altına alınmıştı. Akrabalarımız, komşularımız ve arkadaşlarımız her fırsatta adeta sorgulanıyorlardı. Evli ve bizden ayrı yaşayan çocuklarım baskı altına alındı. İlkokulda, imam hatipte ve üniversitede okuyan çocuklarım takibe alındı ve çeşitli nedenlerle onlar da sorgulandı. Yine bize, mescidimize, gazetemize ve gazetemizin çevresindekilere adeta terör estiriyorlardı. 28 Şubatçıların amaçları; her kesimdeki insanlarımızı korkutmak ve yıldırmaktı. İşte 28 Şubat süreci böyle zor bir süreçti. Bin yıl sürecek dediler ama 10 yıl bile dayanamadılar. Halkımız 28 Şubat sürecindeki partileri ve onlarla işbirliği içerisinde olanların hepsini sandık dışında bıraktı." ifadelerini kullandı.
"Aralarında kadınların da bulunduğu yaklaşık 600 kişi tutuklandı 51 kişi idamla yargılandı"
28 Şubat'ın karanlık döneminin unutulmaması için yaşayanların, gelecek nesillere aktarmaları gerektiğine dikkat çeken Keskin, "Başörtü protestolarında yaklaşık 40 kadın gözaltına alındı. Yine bu protesto olaylarına katılan ve katılmayan 51 kişi idam istemiyle Devlet Güvenlik Mahkemesinde yargılandı. Bu olaylar Malatya'da yaşayan herkesi olumsuz etkiledi. Birçok insan işini kaybetti birçok insan maddi ve manevi zarara uğratıldı. Mütedeyyin insanlar baskı altına alındı. Birçok insan yakın ve uzak takibata alındı ve istemeyerek de olsa bu baskılara dayanamayarak Malatya'yı terk etmek zorunda kaldı. Bu olaylarda gözaltına alınan ve tutuklanan birçok insana, acımasızca cezalar verildi ve bu cezalar Yargıtay tarafından da olduğu gibi onaylandı. Bu olaylar nedeniyle Malatya E tipi cezaevinde tutuklu bulunan birçok kardeşimiz; Zekeriya Şengöz ve Fahri Memur gibi kardeşlerimiz yakın zamana kadar tutuklu idiler. Birçok insan çalıştığı kurumdan uzaklaştırıldı, görevden aldılar. Yaklaşık 600 kişi gözaltına alındı ve tutuklandı. Genel manada Malatya'nın tümü etkilendi ve ekonomik olarak da herkese yansıdı. Malatya'da Dernekler, Vakıflar kapatıldı. Mütedeyyin insanlara baskı yapıldı ve Malatya'daki hemen hemen bütün insanlar fişlendi. Devletin her kademesinde mütedeyyin insanlara farklı bakılmaya başlandı. İmam Hatip liselerindeki kız öğrencilerin başörtülerine müdahaleler başladı. 2 kızım Malatya İmam Hatip Okulu son sınıf öğrencileriydi. Başörtüsü nedeniyle gidip Kahramanmaraş'ta okullarını bitirerek diplomalarını aldılar. Üniversitelere, Sivil Toplum Kuruluşlarına, Hak ve Adalet arayan insanlara sövdüler, işkence ettiler, gözaltına aldılar ve tutukladılar." dedi.
"Şubat sürecinin üzerinden 23 sene geçmesine rağmen hala etkileri tamamıyla ortadan kalkmış değildir"
Halka bu zulmü ve kötülükleri reva görenlerden hesap sorulmadığından yakınan Keskin, "Hiç hesap sorulmadı. Herkesin yaptığı adeta yanında kar kaldı. 28 Şubat sürecinin tahribatını ve yaptıkları kötülükleri anlatmakla bitiremeyiz. 28 Şubat süreci, dünyayı sevk ve idare edenlerin küresel bir operasyonudur. Bu operasyon siyonist yahudiler tarafından ABD eliyle ve Yunanistan'daki ABD elçiliğinde düzenlendi. Müslümanların önünü kesmek ve Müslümanların yönetime gelmesini engellemek adına siyonist yahudiler tarafından yapılmış bir proje ve programdır. İslam'a ve Müslümanlara karşı yapılan küresel bir darbedir. Müslüman halkımıza karşı siyonizmin ve işbirlikçilerinin bir darbesidir. 28 Şubat sürecinin üzerinden 23 sene geçmesine rağmen, etkileri tamamıyla ortadan kalkmış değildir. 28 Şubatçıların başında Çevik Bir ve onun hempaları gelir ve o güruh bu şekilde Müslümanlara bu sıkıntıyı yaşattılar." şeklinde konuştu.
"Hala 28 Şubat sürecinden dolayı cezaevinde olanlar var."
18 yıldır iş başında olan hükümetin, hala 28 Şubat mağdurlarının yaralarını gereği gibi sarmadığına dikkat çeken Keskin, şöyle devam etti:
"Hala 28 Şubat sürecinden dolayı cezaevinde olanlar var. O dönem devletin tüm kurumlarında görev yapan; valiler, emniyet müdürleri, rektörler, kanunsuz hukuksuz bütün o yargılamalarında, baskılarından dolayı bu hükümet gereği gibi onlardan hesap sormamıştır. Onun için genel manada belki insanımız maddi olarak imkânlar elde etti ama manevi olarak halkımıza çok büyük zararlar yaşatıldı. Yani 28 Şubat sürecinin egemenleri, hukukun önünde yargılanmadılar. Ama 28 Şubatçılar bunu bilsinler ki, her ne kadar bu dünyada yargılanmamışlarsa da er geç kıyamet gününde her şeyi gören bilen Allah (Celle Celaluhu) muhakkak ki bunların hesabını soracaktır. Bunlar bugün hesap vermeseler de ahirette hesap verecekler. Bunlar kendilerine ve kendilerinden sonra gelecek olan evlatlarına hiç iyi bir anı bırakmadılar. Bir daha 28 Şubat süreçlerinin yaşanmaması için insanlarımızın, 28 Şubat sürecinde olup bitenleri unutmamalarını ve bizden sonra gelecek nesillere aktarmalarını bir manevi sorumluluk olarak bilinmesi gerekir." diye belirtti.
"Kemalizmi din olarak dayatmaya çalışıyorlar ama şunu iyi bilsinler ki bu güne kadar bu tutmadığı gibi bundan sonra tutmayacaktır."
Kemalizmin bir din olarak dayatıldığına vurgu yapan Keskin, "Ama şunu iyi bilsinler ki bu güne kadar bu tutmadığı gibi bundan sonra tutmayacaktır. Bunların yaptıkları bugün için belki kendilerine bir maddi menfaat sağlıyor ama gelecekte bunlar tarihin kara sayfaları arasında yerini alacak ve halkımız er veya geç bunları tanıyacaklardır. Varsın bildiklerini yapsınlar biz Müslümanız. Müslümanlar da Allah'tan (Celle Celaluhu) gayrı kimsenin önünde baş eğmez, rükûa gitmez ve secdeye varmaz. 1950'lere kadar kemalizmi bir din olarak dayatmaya çalıştılar. Bugün de bu devam ediyor ama asla bu topraklarda tutmaz ve tutmayacaktır. Er geç onlar kaybedecek, kazanacak olanlar Müslümanlardır. Müslümanlara selam olsun." dedi. (İLKHA)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.