Ramazan Sayfası: İslam'da kul hakkı konusu

Ramazan Sayfası: İslam'da kul hakkı konusu
ALLAH'ın El-Muhsi ismi ve "İslamda kul hakkı" ile ilgili açıklamalar...

RAMAZAN MANİSİ:

Sofrada fakir olsun,

Tabağı çukur olsun.
Karnı doyduktan sonra,
Duâyı okur olsun.

 

AYET:

“Ve ey kavmim! Ölçüyü ve tartıyı adaletle yapın; insanlara eşyalarını eksik vermeyin; yeryüzünde bozguncular olarak dolaşmayın.” -Hud Suresi: 85-

HADİS:

“Kim bir kul hakkı yemişse derhal o kardeşi ile helalleşsin Çünkü (kıyamet günü) dirhem de geçmez dinar da Böyle olunca o (hak yiyen) kişinin sevapları alınır o adama yüklenir Eğer sevapları yoksa o hakkını yediği adamın günahları buna yüklenir” -Buhari, Rikak, 48-

"Kul hakkı, Müminin ayıbı, kusûrudur." -Ebû Nuaym-

 

el-muhsi-001.gif

 

EL-MUHSİ

Her şey'in sayısını bir bir bilen...

İlmi her şey'i ihâta eden ve her şey'in miktarını bilip eksiksiz tastamam sayabilen ALLAH'tır.

ALLAH Teâlâ, her şey'i olduğu gibi görür ve bilir, yani, bütün mevcûdatı toptan bir yığın hâlinde birbirinden seçilmez karışık bir şekilde değil; cinslerini, nev'ilerini, sınıflarını, ferdlerini, zerrelerini birer birer saymış gibi gayet açık görür ve bilir.

 

İSLAM’DA KUL HAKKI

Toplumsal güvenin oluşması için; hak, adalet ve ehliyete riayet şarttır. 

İslam Dini, sosyal hayatı sağlıklı bir temele oturtmak için kul hakkına büyük ehemmiyet vermiştir. Zira hakka riayet edilmeyen toplumda yaşamak ızdırap haline gelir. Bu noktada hakkın takibini yapmak durumunda olan hukuk sistemine büyük görevler düşmektedir. Geciken adalet, adalet olmadığı gibi, mazlumun hakkını teslim etmeyen hukuk da haklara sahip çıkmıyor demektir.

Modern hukukun da kabul ettiği ‘Cezada aslolan caydırıcı olmakdır’ kaidesince İslam hukuku, kul hakkına tecavüz suçlarına büyük cezalar öngörmüştür. Bu cezaların bir kısmı fiziki ve maddi, bir kısmı da manevidir. Maddi ceza, tazminat, kısas, tahzir, haps gibi cezalardır. Manevi olan ceza ise, inanan kimse için büyük mana ifade eder. Zira suçlu hak sahibiyle helâlleşmediği sürece ALLAH’ın affından yararlanamaz. Bir Müslüman için ALLAH’ın mağfiretinden mahrum kalmaktan daha büyük bir ceza olabilir mi? Ayrıca İslam hukukuna göre hakka tecavüz edenin şahitliği kabul edilmediği gibi, devlet hizmetlerine de tayin edilmez.

İslâmiyet, toplumun mal ve can emniyeti için ilk anda ağır gibi görünen cezaları mâkul görmüş, her türlü haksız kazancı haram saymıştır. Böylelikle istismara gidebilecek yolları tamamen kapamıştır. Nitekim Rabbimiz “Ey akıl sahipleri! Kısasta sizin için hayat vardır. Umulur ki suç işlemekten sakınırsınız” -El Bakara Suresi:179-  buyurarak kısas cezasının hikmetini beyan etmiş, kan davalarına gidebilecek yolu böylece tıkamıştır. Eğer cezalar caydırıcı olmaz ise, günümüzde olduğu gibi kapkaç, hortumculuk, naylon fatura gibi haksız kazanç ve istismarların önüne geçmek mümkün olmaz.

 

Sual: Hak sahibi ölmüşse veya sağ ise kul hakkından nasıl kurtuluruz?

CEVAP: Kul hakkı beş türlüdür: 


1- Mali  (Parasal) 
2- Nefsi (hayati yönden) 
3- Irzi (Haysiyetle ilgili)
4- Mahremi (Namusla ilgili)
5- Dini.

1- Mali olan kul hakları:
Hırsızlık, gasp, aldatarak, yalan söyleyerek mal satmak, sahte para vermek, başkasının malına zarar vermek, yalancı şahitlik, rüşvet almak gibi.
Bu haklar için sahibi ile helalleşmek gerekir. Dünyada helalleşmezse, ahirette sevapları ona verilerek helalleştirilecektir. Mal sahibi ölmüş ise, vârisine ödenir. Vârisi yoksa veya mal sahibi bilinmiyorsa, salih bir fakire hediye olarak verilip, sevabı sahibine gönderilir. Salih fakir yoksa, İslamiyet'e hizmet eden hayır kurumlarına, vakıflara verilir. Kendi salih akrabasına, fakir olan ana babalarına, çocuklarına hediye olarak vermesi de, caiz olur. Bunları yapmak imkanını bulamazsa, mal sahibinin ve kendisinin af olunmaları için dua eder. Kâfirin hakkı için de, onunla helalleşmek gerekir. Gönlü alınmazsa, ahirette af olunması, çok güç olur.

2- Nefsi, yani hayati günah olan kul hakları:
Adam öldürmek, bir uzvunu kesmek, sakat bırakmak gibi şeylerdir. Önce tevbe eder. Adam ölmüş ise, velisi ile helalleşmek gerekir. Velisi isterse af eder. İsterse belli bir mal ister. İsterse, mahkemeye verip, hakimden cezalandırılmasını ister. İslamiyet'te kan davası yoktur.

3- Irza dokunan kul hakları:
Dedikodu, iftira, alay, sövmek gibi haysiyetle, şerefle ilgili şeylerdir.
Tevbe etmek ve helalleşmek lazımdır. Bunlarda vârisleri ile helalleşmek olmaz.

4- Mahremi olan kul hakları:
Başkasının çoluk çocuğuna hıyanet etmek gibi şeylerdir.
Tevbe ve istiğfar eder. Fitne çıkmak ihtimali yoksa, sahibi ile helalleşir. Fitne ihtimali varsa helalleşmek yerine, ona dua eder ve onun için sadaka verir. Yaptığı ibadetlerin sevaplarını ona bağışlar. Fitne ihtimali olunca, helalleşirken işlediği günahları bildirmeyip, bendeki bütün haklarını af et demekle yetinir. 

5- Dini olan kul hakları:
Akrabasına ve emri altında olanlara doğru din bilgisi vermeyi terk etmek, insanların din bilgisi öğrenmelerine ve ibadetlerine mani olmak, onlara kâfir, fâsık demek. Bid’at çıkarıp veya mevcut bid’atleri savunup Müslümanların yanlış inanmalarına ve yanlış ibadet etmelerine sebep olmak. Açıktan oruç yiyerek veya açıktan başka haram işleyerek kötü örnek olmak. Bu günahlar için de Tevbe etmek, hak sahipleri ile helalleşmek gerekir. 

SUAL: Üzerinde kul hakkı olan ne yapmalı?

CEVAP: Üzerinde kul hakkı olan buna tevbe için, kul hakkını hemen ödemeli, onunla helalleşmeli, ona iyilik ve dua etmeli. Mal sahibi, hakkı olan ölmüş ise, ona dua, istiğfar edip vârislerine verip ödemeli, bunlara iyilik yapmalıdır. Çocukları, vârisleri bilinmiyorsa, o miktar parayı fakirlere sadaka verip, sevabını hak sahibine bağışlamalıdır.  -Sefer-i Ahiret-
Bir kimseden haksız olarak alınan bir kuruşu, sahibine geri vermek, yüzlerle lira sadakadan kat kat daha sevaptır. Bir kimse, Peygamberlerin yaptığı ibadetleri yapsa, fakat, üzerinde başkasının bir kuruş hakkı bulunsa, bu bir kuruşu ödemedikçe, Cennete giremez. -Mektubat-ı Rabbani c.2, m.66, 87-
Kıyamet günü, hak sahibi, hakkından vazgeçmezse, bir dank [yarım gram gümüş] hak için, cemaat ile kılınmış, kabul olmuş yediyüz namazı alınıp, hak sahibine verilecektir. -Durr-ul Muhtar-
Kul hakkını, ALLAH’u Teâlâ’nın hakkından önce ödemek gerekir. Kul hakkı olan günahların affı güç ve azapları daha şiddetlidir. Başkasının hakkını yiyen, hak sahipleri ile helalleşmedikçe affa uğramaz. Yani üzerinde kul veya hayvan hakkı bulunanı ALLAH’u Teâlâ affetmez ve bunlar Cehenneme girip, cezalarını çekeceklerdir. -Hadika-

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
“Müflis, şu kimsedir ki, kıyamette, defterinde pek çok namaz, oruç ve zekat sevabı bulunur. Fakat, bazılarına çeşitli yönden zararı dokunmuştur. Sevapları, bu hak sahiplerine dağıtılır. Hakları ödenmeden önce sevapları biterse, hak sahiplerinin günahları, bunun üzerine yükletilip Cehenneme atılır.” -Müslim-
“Kibri, hıyaneti ve kul borcu olmayan mümin, Cennete girer.” -Nesai-
“Kul hakkı, müminin aybı, kusurudur.” -Ebu Nuaym-
“Üzerinde kul hakkı bulunanların ruhları Cennete girmez. Salihlerin ruhları kabirlerine gelerek, cesetlerini ziyaret ederler. Vefat eden müminlerin ruhları gelip, dünyada tanıdıklarını sorarlar.” -Feraid-ul-fevaid-

SUAL: Üzerinde kul hakkı ile ölen kimse, Cennete giremez mi?

CEVAP: Kul hakkı kâfirlik değildir. Sevaplarından bir kısmını vererek kul hakkını öderse, Cehenneme girmez. Sevapları yoksa, kul hakkı olanın günahlarının bir kısmını yüklenir. Cezasını çektikten sonra Cennete gider. Cennete yalnız kâfir girmez. Ne kadar çok günahkâr olursa olsun,

Müslüman, günahlarının cezasını çektikten sonra muhakkak Cennete girer. Fakat Cehennemde ceza çekmek öyle kolay değildir.
İşlenen günahta kul hakkı da varsa, kul hakkını hemen ödemek, onunla helalleşmek, ona iyilik ve dua etmek de gerekir. Kul borcu ile ölürsek, birçok sevabımız hak sahibine verilir, sevabımız kalmazsa, onun günahlarını yüklenmek zorunda kalırız. Şehid olan kimselerin kul borçlarını ALLAH’u Teâlâ öder.

KUL HAKKI ve CENNETE GİRMEK

Hz.Enes (R.A.) anlatıyor:

Resulullah (S.A.V.) ile beraber bulunuyorduk. Bir ara azı dişleri görülecek şekilde gülümsedi. Sebebini sorduğumuzda şöyle buyurdular:

-Ümmetimden iki kişi ALLAH’ın huzuruna gelirler.

Birisi,

-Yâ Rab, benim bunda hakkım var; hakkımı bundan al, bana ver, der.

ALLAH Teâlâ da ötekine,

- Hakkını ver, buyurur.

Adam,

-Yâ Rab, bende sevap nâmına bir şey kalmadı, der.

Cenâb-ı Hakk,

-Baksana, bu adamın sevabı kalmadı, ne dersin? buyurur.

Adamcağız,

- O halde benim günahlarımdan alsın, der.

Resulullah (S.A.V.) Efendimiz bunu anlatırken gözleri yaşardı ve, ‘O gün büyük bir gündür. İnsan; günâhının alınmasını ister’ dedi.

Bunun üzerine ALLAH Teâlâ hak sahibine,

-Başını kaldır ve cennete bak, buyurur.

Adamcağız,

- Yâ Rab, inci ile işlenmiş, gümüşten ve altından köşkler görüyorum. Bunlar hangi Peygamber, hangi sıddîk veya hangi şehitler içindir? der.

ALLAH Teâlâ,

-Bunlar, bana ücretini verenler içindir, buyurur.

Adamcağız,

-Bunların hakkını kim ödeyebilir? der.

Hz.ALLAH,

-Sen istersen bunlara sahip olabilirsin, buyurur.

Adam,

-Nasıl olur, yâ Rab? deyince,

Cenâb-ı Hakk,

-Hakkını bu adama bağışlamakla, buyurur.

Adam,

-'O halde ben bunu affettim' der.

ALLAH’u Zu’l-Celâl Hazretleri de,

-Arkadaşını al, beraberce cennete girin, buyurur.

Sonra Resulullah (S.A.V.) Efendimiz: “ALLAH’tan korkun, ALLAH’tan korkun ve siz de kendi aranızı düzeltin. Bakınız, bizzat Hazreti ALLAH Mü’minlerin arasını buluyor” buyurmuşlardır. 

HAZIRLAYAN: VEYSİ DEMİR HÜR24 HABER

Kaynak:HÜR24 Haber

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.