SDAM: Toplumsal cinsiyet mi cinsiyetsiz toplum mu?

SDAM: Toplumsal cinsiyet mi cinsiyetsiz toplum mu?
​Strateji Düşünce ve Analiz Merkezi (SDAM), toplumsal cinsiyet eşitliği ile amaçlananın, aslında cinsiyetsiz bir toplumun çabası olduğuna dikkat çekti.

SDAM, "Toplumsal cinsiyet mi cinsiyetsiz toplum mu" başlıklı bir analiz hazırladı.

Hazırlanan analizde "toplumsal cinsiyet kavramıyla" amaçlananlara dikkat çekildi.

Toplumsal cinsiyet eşitliği ile temelde kadın haklarının korunmaya ve bu hakları geliştirmeye çalışıldığının iddia edildiği belirtilen analizde, Kadınların toplumun her alanında erkekler ile eşit bir statüde olabilmesi için mücadele edildiğinin de söylendiği aktarıldı.

"Toplumsal cinsiyet eşitliğini" sağlama adına "cinsiyetsiz bir dilin" inşa edilmesi gerektiğinin savunulduğu ve bunun üzerine tezler hazırlandığına işaret edilen analizde, "Eğitimde cinsiyetsiz bir yaklaşımın sergilenmesi gerektiği dillendiriliyor ve bunun için çocukların küçük yaşlardan itibaren kendi cinsiyet rollerinin öğrenmelerine engel olunmaya çalışılıyor. Açık bir ifade ile oyuncaklar cinsiyete göre sınıflandırılmasın deniliyor ve çocukların güya cinsiyetçi kalıplara sahip olmamaları için eğitimcilerinden ve ebeveynlerinden cinsiyetsiz oyuncakların tercih edilmesi talebinde bulunuluyor. Bu şekilde cinsiyetin tamamen silikleştiği, kimin kendisini nasıl hissederse öyle olması gerektiği cinsiyetsiz bir toplumun tasavvuru oluşturuluyor." denildi.

Analizde, "Öte yandan toplumsal cinsiyet eşitliği mevzusu her dile getirildiğinde, çok garip bir şekilde kadın hakları ile birlikte sürekli olarak eşcinsel grupların yaşadıkları da ele alınmaya çalışılıyor. Sürekli olarak bu iki grup, aynı mağduriyetlerin kurbanı gibi gösterilmeye çalışılıyor. Örneğin toplumsal cinsiyet odaklı haber anlayışı ve dili ile ilgili bir metin hazırlandığında bunun kadınlar için kullanılagelen ayrımcı ifadelere dikkat çekmesi beklenirken, kadınlar ve eşcinsel grupların birlikte ele alındığını görebiliyorsunuz. Halbuki kadınların ve cinsiyet bozukluğu yaşayan kimselerin sorunları ve yaşadıkları tamamen birbirinden farklıdır. Buna rağmen kadınlar ve eşcinsel kimseler sürekli olarak ayrılamaz bir bütün olarak servis edilmektedirler. Bu da toplumsal cinsiyet eşitliği ile amaçlananın aslında cinsiyetsiz bir toplumun çabası olduğunu bir daha göstermektedir." ifadelerine yer verildi.

Analizde, İstanbul Sözleşmesi’nin imzalandığı dönemde Başbakan Yardımcısı olan Deva Partisi Genel Başkanı Ali Babacan ile eski Başbakanlardan Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu'nun sözleşmeye sahip çıkan ifadelerine yer verildi.

Analizde, “Toplumsal cinsiyet' dayatması, erkeklik ve kadınlığı harçlayarak ve biyolojiden bağımsız, sınırsız bir cinsiyet getirerek “cinsi olmayan” yeni bir insan tipi inşa ediyor. Cinsiyeti sıfırlıyor, dolayısıyla cinsiyete bağımlı olan insan üremesini de tamamen tehdit ederek insanlığın gelecekteki varlığını risk altına alıyor." değerlendirmesinde bulunuldu.

Analizde ayrıca İslam'da kadına verilen değer hakkında önemli tespitlere yer veriliyor.

"Toplumsal cinsiyet meselesi ile birlikte cinsiyetsiz bir dünya tasavvurunun oluşturulmaya çalışılıyor"

Analizin, sonuç ve değerlendirme kısmında şu ifadelere dikkat çekiliyor:

Gelinen noktada toplumsal cinsiyet meselesinin ilk anki büyülü intibahına karşın politik bir arka plana sahip olduğu ve ideolojik amaçlar taşıdığı gün gibi ortaya çıkmıştır. Kadın hakları gibi toplum vicdanına direkt olarak dokunan bir meselenin istismar edilerek başka amaçlar taşıdığı ortaya çıkmıştır. Esasen toplumsal cinsiyet meselesi politik bir dayatmadan başka bir şey değildir ve bu mesele de sopa olarak da maalesef kadın hakları kullanılmaktadır. Toplumsal cinsiyet meselesinin ideolojik emirlerine boyun eğmeyen herkes kadın hakları düşmanı olarak nitelendirilmektedir. Hatta toplumsal cinsiyet meselesine şerh koymak veya bu meselede ara parantez açmak isteyenler bile bu işi dava edinenlerin öfkesinden pay almaktadırlar. Aslında bu durum modern liberalizmin kendisinden başka hiçbir şeyi tolere etmeme kibrinden başka bir şey değildir.

Halbuki toplumsal cinsiyet meselesi ile birlikte cinsiyetsiz bir dünya tasavvurunun oluşturulmaya çalışıldığı artık gözlerden kaçmamaktadır. Daha küçük yaşlardan itibaren çocuklara cinsiyetsiz bir eğitimin verilmeye çalışılmasının başka bir anlamı yoktur. Cinsiyetsiz bir dil oluşturulmaya çalışılırken aslında biyolojik cinsiyetin değersizleştirilmeye çalışıldığından artık kimsenin kuşkusu yoktur.

Hele insanların gözlerine sokarcasına kadın hakları hakkında konuşurken hemen yanına eşcinsel kimseleri yerleştirmeyi ihmal etmemenin artık saklanılacak bir tarafı kalmamıştır. Mesele gayet net ve açıktır. Mesele cinsiyetsiz bir toplum inşa etme çabasıdır.

Ayrıca toplumsal cinsiyet eşitliğinin kadın hakları ve kadına şiddetin son bulması için kalıcı çözüm olarak sunulması basit bir yanılsama oyunundan veya hokus-pokustan farkı yoktur. Genel olarak şiddete ve özelde kadına şiddete götüren içki, kumar, madde bağımlılığı gibi risk faktörleri azaltılmadan veya ortadan kaldırılmadan şiddet son bulmayacaktır. Bununla birlikte kadın hakları ile ilgili kanun, yasa veya sözleşmeler de ancak İslam’ın fıtrat yaklaşımı gözetilerek ve aile yapısı korunarak oluşturulursa kalıcı çözümler sağlayabilecektir. Bunun dışında başvurulacak her yol meseleyi derinleştirmekten başka bir işe yaramayacaktır." (İLKHA)

Analizin tamamını okumak için tıklayınız

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.