Siirt'te "Kasım Ayı Sahabe Ayı" etkinliği yapıldı
Peygamber Sevdalıları Platformu tarafından "Kasım Ayı Sahabe Ayı" etkinlikleri kapsamında Mustazaflar Cemiyeti Siirt şubesi tarafından bir etkinlik düzenlendi.
Kur’an-ı Kerim tilaveti ile başlayan program siveziyon gösterimi ile devam etti. Daha sonra programın konuşmacısı Molla Osman Teyfur, Hz. Muhammed'in önde gelen sahabelerinden Hz. Osman'ın örnek hayatını anlattı.
Peygamberi en iyi anlamış, özümsemiş ve yaşamış ashab-ı kiramın tanımasının günümüz Müslümanları için elzem olduğunu vurgulayan Teyfur, şöyle konuştu:
"Yıldızlar yolunu kaybedenler için yol gösterici rehberlerdir. Ashab-ı kiram hiç şüphesiz her zaman, ama özellikle bugün yolunu kaybetmiş, karanlığa saplanmış İslam dünyası için kılavuz kabul edilecek yıldızlardır. Çünkü bizler gerçekten her zamankinden daha fazla ashabı tanımaya, anlamaya, yaşamaya muhtacız. Çünkü şu anda İslam âlemi bir harabe-i diyara dönmüş durumdadır. Ne yazıktır ki baykuşlar, İslam medeniyetinin üzerine bina edildiği, muhteşem şehirlerimizde ötmektedir ve bununda en büyük sorumlusu biz Müslümanlarız. Onun için peygamberi en iyi anlamış, özümsemiş ve yaşamış, onun etrafında pervaneler olmuş, ashab-ı kiramı tanımak, onları anlamak zorundayız. Allah bu ümmeti överken; 'Siz insanlar arasında seçilmiş en hayırlı ümmetsiniz.' der. Neden? Çükü iyiliği emrediyorsunuz, insanları kötülüklerden men ediyorsunuz. Allah'a inanıyorsunuz. İşte Hz. Ebubekir inanmış olduğu, huzur bulduğu, saadet bulduğu bu dini; sevdiklerine, dostlarına anlatmak istedi. Onun dostlarından bir tanesi de Osman bin Afvan'dı. Mekke’nin zenginlerinden, tüccarlarından, eşraftan olan bir zattı. Hz. Ebubekir kendisine bir dinin geldiğini, bu dine inandığını, bu dinde huzur bulduğunu, kurtuluşun bu dinde olduğunu, bu dinin Hz. Muhammed’e gönderilen son din olduğunu söylediğinde, Hz Osman gönlünü İslam’a kaptırmış ve Müslüman olmuştu."
"Küfür, işkenceyi bir çıkar yol olarak görmüş, ehl-i imanı dinlerinden döndürmek için işkenceye başvurmuştur"
Teyfur, "Hz Osman'ın ailesi Mekke’nin tanınmış ailelerindendi. Dolayısıyla o gün Müslüm olan her bir ferde yapılan işkencelerin aynısı Hz Osman'a da yapıldı. Bu, küfrün, şirkin ahlakıdır. İslam’a karşı, vahye karşı olan özelliğidir. Her ne zaman şirk ve küfür, İslam’ın, adaletin sesini duymuşsa kendini sözlü savunmaktan aciz olduğu için, kaba kuvvete başvurmuştur, işkenceyi bir çıkar yol olarak görmüştür ve ehl-i imanı dinlerinden döndürmek için işkenceye başvurmuştur. Aynısını Hz Osman’a da yaptılar. Hem de en yakın akrabaları bu işkenceleri yaptı. Mekke toplumuna bakacak olursanız bunu görürsünüz. Müşrikler kendi aralarında yaptıkları anlaşmada herkes kendi ailesinden olan Müslümanlara eziyet ve işkence yapacak, bu şekilde onları dinlerinden çevirmeye çalışacaktı. Bugün de aynı şeytan bu oyunu sergilemektedir. Bugün de özellikle Müslüman gençlerin aileleri, üzerlerinde baskı kurmakta ve o ailelerin eliyle o gençleri İslam’dan uzaklaştırmaktadırlar." ifadelerini kullandı.
"İslam’dan uzaklaştıkça değerlerimizi kaybettik"
"Ne yazık ki bugün Müslümanların kanının bile sinek kadar değeri yok." diyerek konuşmasına devam eden Teyfur, şunları ifade etti:
"Geçenlerde Rakka'yı, Deyrêzor’u televizyonda gördüm, sadece birkaç kedi ve köpek kalmıştı ve o enkazlar altında yatan binlerce Müslüman kadın ve çocuk vardı. Ne yazık ki bugün bu gördüklerimizi bir haber olarak seyrediyoruz ve riyakârlıktan bir iki ah vah ediyoruz, başka bir şey de yapmıyoruz. Bu bizim ne kadar zelil bir hale düştüğümüzü ve değersiz olduğumuzu gösteriyor! İslam’dan uzaklaştıkça, değerlerimizi nasıl kaybettiğimizi, bir dönem medeniyet bina eden, adalet dağıtan bir coğrafyanın ne hale geldiğini gözler önüne sermektedir. Zira biz Müslümanlar kendi değerimizi korumak için dahi olsa; tekrar bu dine, yüce resule ve ashab-ı kirama dönmek zorundayız."
Tesettür ve iffet konusuna da değinen Molla Osman Teyfur, bugün bunların tehlike altında olduğunu ve Müslüman kadının iffetini koruması için takva ile güçlenmesi gerektiğini ifade etti.
"Tesettür ve iffeti takvayla korumamız gereklidir"
Teyfur, "Edepsizliğin, iffetsizliğin, hayâsızlığın tavan yaptığı bugünlerde, bir Müslüman olarak her birimiz genciyle, yaşlısıyla, erkeği ve kadınıyla hayâya sarılmak zorundayız. Hayâ ve iffet girdiği her şeyi güzelleştirir. Ama bir bayanı çok daha muhteşem hale getirir. Dolayısıyla bir Müslüman bayanın geleceği, izzeti, şerefi, hayâdadır, iffettedir, edeptedir. Her birimiz bunu en güzel şekilde korumak ve muhafaza etmek zorundayız. Geçmişte birçok mümine, birçok mümin edebini, hayâsını ve iffetini korumak için canını ortaya koymuştur. Öyleyse bizler nefsin, şeytanın, kapitalistlerin bu topraklarda, satılmış dinlerin oyunlarına gelip, birkaç heves için iffetimizden, namusumuzdan, tesettürümüzden vaz geçmemeliyiz. Tesettürümüz bizim sembolümüzdür. Bizi biz yapan değerlerimizdir, ne pahasına olursa olsun korumaya çalışalım. 28 Şubat'ta bütün baskılara rağmen Müslüman genç kızlar iffetlerini korumuştur, bugün ise bu tesettür ve iffet tehlikeye girmiştir, onu takvayla korumamız gereklidir. Allah bizi hakkıyla Kur’an'ı anlayan, Resulünü rehber edinen, ashaba tabi olan müminlerden eylesin." şeklinde konuştu.
Molla Osman'ın konuşmasının ardından program, Abdulkerim Saka’nın yaptığı dua ile son buldu. (İLKHA)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.