Tahşiyeciler kumpası mağduru 15 Temmuz'da yaşadıklarını anlattı
FETÖ'nün diğer İslami camiaları saf dışı bırakmak adına kurduğu türlü komplolardan olan Tahşiyeciler kumpasının mağdurlarından 15 Temmuz Platformu Başkanı Erkan Şeker, 15 Temmuz darbe girişiminde yaşadıklarını anlattı.
Kamuoyunda "Tahşiyeciler kumpası" olarak bilinen ve FETÖ tarafından kurmaca senaryolarla ve masa başı hazırlanan belgelerle oluşturulan davanın mağdurlarından 15 Temmuz Platformu Başkanı Erkan Şeker, ABD destekli 15 Temmuz darbe girişiminde yaşadıklarını İLKHA'ya anlattı.
Takvimler 15 Temmuz 2016 gecesini gösterdiğinde başta ABD olmak üzere emperyalizmin öncü kuvvetleri tarafından organize edilen FETÖ darbe girişimine karşı Türkiye'de örneği yaşanmamış bir direniş sergilendi. O gece 248 kişi şehid oldu, 2 bin 196 kişi de yaralandı.
O gece yüzbinlerce insan gibi meydanlarda olan 15 Temmuz Platformu Başkanı Erkan Şeker, darbe girişimini Almanya’daki bir dostunun aramasıyla öğrendiğini ve bu konu hakkında Türkiye’den kimseye ulaşamadıklarını, muhatap bulamadıklarını söyledi.
15 Temmuz 2016'da saat 15.00'da evinin kapısının yeşile boyandığına dikkat çeken Şeker, "O an hiçbir şeyin farkına varmamıştık ama bu benim için dikkat çekici bir olaydı. Yine gündüz aşırı derecede düğün vardı. Daha sonra öğrendik ki darbecilerin toplanma erleri düğün salonlarıymış, tabi biz de o gün Metin Külünk (Eski AK Parti İstanbul milletvekili) ile beraber bir düğün merasimindeydik. Darbeyi Türkiye’den öğrenemedik. Aynı gün saat ikindi vakti 17.30 gibi Almanya’da bir kardeşimiz bize haber verdi. Bize, güçlü bir şekilde silahlı bir darbe olduğunu, bunun Almanya’da gündem oluşturduğunu söyledi. Tabi önce inanmadık ama daha sonra saatler ilerlediğinde bunun doğru olduğunu öğrendik."
"Yaşarken ölmektense direnirken ölmeyi tercih ettik ve yollara çıktık"
28 Şubat sürecini yaşayanlar olarak tekrar aynı günlere dönmektense ölmeyi tercih ettiklerini söyleyen Şeker, "Biz 28 Şubatları yaşayan bir nesiliz. Demokratik bir ülkede yaşadığımız için haklarımızı da burada bir şekilde almak için çalıştık. Bir daha bu elde edilen hakların silahlı güçler tarafından elimizden alınması bizim için ölümle eşdeğerdir. Bunu bir daha yaşamamak adına, yaşarken ölmektense direnirken ölmeyi tercih ettik ve yollara çıktık. Avrupa’dan, Türkiye’de darbenin olduğunu, darbeye kalkışmanın başladığını bize bildirdiler. Nitekim haber aldıktan bir saat sonra tankların, Boğaz Köprüsünü kestiğini öğrendik. Metin Külünk, bu saatte onu öğrendikten sonra tamamen tevafuk olarak havaalanı binasının işgal edilmesini önlemede büyük çabaları oldu." dedi.
"Avrupa’da bir olay olduğunda sinir uçları Türkiye’ye dokunuyor"
Şeker, "Avrupa’da bir olay olduğunda bunun sinir uçlarının Türkiye’ye dokunacağını bir kuram şeklinde düşünüyorum. Nitekim İngiltere’deki öğrenci olaylarından sonra mutlak bir şekilde bunun Türkiye’de ve Ortadoğu’da bir coğrafyada harekete geçme mesajı olduğunu konuşuyorduk. Fakat bunun Avrupa’nın şekillendirdiği, özellikle Almanya’da duyulması gayet normal. Çünkü Almanya Amerika’nın şirket devleti. Amerika, Ortadoğu’da bir hareket yapacağı zaman önce Almanya’da sonra Türkiye’de bunu gündem yapar. Tabi o zaman bunları düşünecek durumda değildik. Bizim tek düşüncemiz vatanımızı, milletimizi, tank paletlerinin altında bir daha ezilmesine müsaade etmemekti." şeklinde konuştu.
O gecede yaşananlarla ilgili Türkiye’de hiçbir siyasiye ulaşamadıklarını belirten Şeker, darbe girişimi gecesine sosyal medyanın olumlu yönlendirmelerinin olduğunu söyledi.
Şeker, "Minarelerden sala okunması belli bir saatten sonra oldu. Toplum bu konuda ciddi manada yanlış yönlendiriliyor. O gün bu darbe yapıldığı saatten akşam, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın insanları sokağa davet ettiği saate kadar olan zaman diliminde hiçbir şekilde toplumu yönlendiren kimseyi göremedik. Bu noktada bu Allah-u Teala’nın, vatansever kişilerin bir şekilde halkı yönlendirmesiyle karşılaştık." diye konuştu.
"15 Temmuz’da görmediğimiz insanlar bir şekilde topluma siyasi önder olarak iş başına geçirildi"
15 Temmuz'da yanlarında olanların bir şekilde tasfiye edildiklerini belirten Şeker, "15 Temmuz’u yaşadık. 2 yıl geçti ama bu bir daha yaşayamayacağız anlamına gelmiyor. 15 Temmuz davaları ciddi şekilde sahipsiz devam ediyor. Türkiye’de birkaç siyasi lider haricinde kimseyi meydanda göremedim, kimseyi meydanda göremedik. Sonrasında bu kimseler bir şekilde siyasetten el çektirildi ve bunların yerine hiçbir şekilde bizimle beraber hareket etmeyen, 15 Temmuz’da görmediğimiz, sahada birlikte hareket etmediğimiz insanlar bir şekilde topluma siyasi önder olarak iş başına geçirildi." dedi.
"15 Temmuz'u unutturmaya çalışanlar var"
15 Temmuz dava süreci boyunca birçok mahkemeye katıldığını, şehit yakınları dahil olmak üzere birçok kişinin davaya gelmediğini söyleye Şeker, "Bu konuda çok üzgünüm. Aileler de yoruldu artık. Daha yeni yeni davalar sonuçlanmaya başladı. Son olarak Tan soyadlı bir yazar vardı. (Altan Tan) onun serbest bırakılması, belli şeyler mazeret gösterilerek 250 insanımızın şehit eden ve binlerce yaralı bırakan, bizim gibi psikolojisi bozuk bir toplumu meydana getiren FETÖ yapısının beyin takımının bir şekilde tek tek serbest bırakıldığını görüyoruz. Mahkemelerde bir güç bunları bırakıyor, devletin bir gücü de bunları bırakmıyor. Bu arada hukuka güven tamamen zedeleniyor. 15 Temmuz davası gün geçtikçe unutulmaya çalışılıyor. Öncesinde söz ettiğimiz o 5 saatlik kesik zaman diliminde ortada olmayan grup 15 Temmuz'da kendi istedikleri şekilde yönlendirip, olduğundan çok daha farklı bir biçimde ana hedefin dışına çıkarıyorlar. 15 Temmuz'u Kabotaj Bayramına çevirmeye çalışan bir zihniyet var. İnanıyorum ki bu zihniyet Cumhurbaşkanı Erdoğan nazarında kabul görmeyen bir zihniyettir. Fakat 15 Temmuz'u unutturmaya çalışan bir sistem var. Umarım, bu şekilde devam etmez. Önümüzde 15 Temmuz'un yıl dönümü var. İnşallah insanlarımız bunun farkına varır. Sistemi de bir daha yenilenir." diye konuştu.
"Toplum olarak algı oyunlarına dâhil oluyoruz"
Son dönemlerde kaçırılan çocuklar üzerinden idam konuşulduğunu ve bir şekilde Fethullah Gülen'in Türkiye’ye getirilmesinin önlendiğini söyleyen Şeker, "Bu şekilde toplum olarak algı oyunlarına dâhil oluyoruz. Allah bir daha o günleri yaşatmasın ama bu yaşamayacağımız anlamına gelmez. Ortadoğu ve bu coğrafya aslına dönmeden, Selahaddin-i Eyyubi’nin, Selçuklu'nun ve Osmanlı'nın bu ülkede yaşattığı huzur ortamını yeniden aynı sistemle yönetilmediği müddetçe bu iş düzelmeyecektir. 15 Temmuzları biz yaşamasak da çocuklarımız yine yaşayacak gibi görünüyor. Allah bir daha yaşatmasın." dedi.
Darbeyi yurtdışından öğrendiğinde AK Parti eski milletvekili olan Metin Külünk’le beraber ne yapılabileceğini istişare ettiklerini söyleyen Şeker, Avrupa’dan bu olayın nasıl görüldüğü, nerelerde yaşandığını öğrenmeye çalıştıklarını anlattı.
Avrupa'daki tanıdıkları tarafından darbe girişimi hakkında o gün bilgi aldıklarını söyleyen Şeker, haberi aldıklarından Büyükçekmece ilçesinde olduklarını ve evlerinin kapısına konulan işareti görünce, isimlerinin darbecilerin listesinde olabileceğini düşündüklerini ifade etti.
Bunun ardından bir arkadaşını arayarak ailesini Sazlıbosna köyüne götürmesini istediğini söyleyen Şeker, ancak kimsenin köye gitmediğini ve darbeye karşı onların da meydanlarda direndiğini söyledi.
"Tahşiyeciler davasındaki 150 kişiden biri bendim"
Kamuoyunda Tahşiyeciler kumpası olarak bilinen FETÖ kumpas davası mağdurlarından olduğunu hatırlatan Şeker, "11 Eylül 2011 yılında Tahşiyeciler davasındaki 150 kişiden biri bendim. Muhtemelen o dava tamamen bunların davasıydı. O davada yargılananları liste başı yaptıkları ve tehlikeli liste dedikleri bir listede ismimizin olduğu ve öldürülmesi gereken kişiler olduğumuz belirlenmiş. Öldürülme listesine alınmanızı gerektirecek bir durum var mı diye sorabilirsiniz. Ben dahi niçin yargılandığımı anlamış değilim. Neden Tahşiyeciler Davası'nda silahlı olmayan birisi olarak silahlı örgüt kurmak…. vs. bunları düşünürken bizim fikrimizi silah olarak algıladıkları ve tehlikeli olarak gördüklerini daha net bir şekilde öğrendik." dedi.
"Bana suç isnat eden savcı Cihan Kansız kaçtı ve şu an Gürcistan’da"
Şeker, ""Şu anda 2011'deki davam e-Devlet sayfasında hâlâ açıkta görünüyor. Bana suç isnat eden savcı Cihan Kansız kaçtı ve şu an Gürcistan’da. Beni yargılayan hâkim de şu anda Silivri Cezaevinde yatıyor. 15 Temmuz'u yaşayan toplumun genelinde her an bir geri dönüş olacakmış gibi bir korku var." diye belirtti.
Şeker, şunları söyledi: "O gece bireysel olarak hiç kimse bir şey yaptığını iddia edemez. Bir taraftan kamyon dosyaları ile insan nakliyesi yapıldı. O gün metrobüs seferleri durduruldu. Şoförlerin anahtarları alınarak seferler iptal edildi. Büyük bir kaos vardı. Yönlendirme yoktu, insanlar doğal olarak Reis (Cumhurbaşkanı Erdoğan) havaalanına çağırmadan havaalanlarına gittiler. O gün seyrüsefer olaylarının ayarlanması, toplumun oraya nakledilmesi, bazı yolların bilinçli olarak kapatılması, oraya giden insanların yönlendirilmesini mümkün olarak yapmaya çalıştık. Bu kendiliğinden gerçekleşen doğal bir olaydı."
"Korkarım ki yarın içeride olan vatan hainleri kahraman olarak dışarı çıkar"
15 Temmuz davalarının sulandırıldığına dikkat çeken Şeker, "15 Temmuz davaları büyük davalar. Bu davalarda çok fazla yargılananlar var. Bu davalar mevcut sistemde sulandırılır. Korkarım ki aynı Ergenekon davası gibi bu davalar sulandırılır ve yarın içeride olan vatan hainleri kahraman olarak dışarı çıkar. Benim en büyük endişem budur. Eğer bunu göreceksek bu büyük bir toplumsal kaosa sebep olur. Tamamen ayrılmaya sebep olur. Bunu durduracak bir devlet gücü de yok. Çünkü devlet bunu kaldırabilecek pozisyonda değil." diyerek 15 Temmuz'un unutulmamasının, en büyük temennisi olduğunu söyledi. (İLKHA)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.