Tarihçi ve yazarlardan Şeyh Said’e hakarete tepki
Batman Üniversitesinde 15 Temmuz konulu konferansa konuşmacı olarak katılan Öğr. Üyesi Fahri Özteke’nin, Şeyh Said ve kıyamı hakkındaki hakaretleri tarihçi ve yazarların büyük tepkisine neden oldu.
Batman Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Bölümü Öğr. Üyesi Fahri Özteke’nin, üniversitede düzenlenen 15 Temmuz konferansında, İslam’a büyük hizmetleri olan Şeyh Said Hazretlerine ve onun kutlu kıyamına hakaret içeren ifadeler kullanması tepki çekmişti. Yaptığı hakaretler nedeniyle Özteke’ye tepki gösteren tarihçi ve yazarlar, Özteke’nin tarihi çarpıtarak yalan yanlış tespitlerde bulunduğunu belirttiler.
Şeyh Said’in isyan etmediğini, kıyama zorlandığını söyleyen Tarihçi Mehmet Çelik, "Şeyh Said hilafet kaldırıldığı için kıyam etmek zorunda kaldı. İngilizler hilafetin kaldırılmasını istiyorlardı. Hilafetin kaldırılmasını isteyen İngilizlerle hilafet kaldırıldığı için kıyam eden Şeyh Said'in iş birliği içinde olması mümkün değildir. Türkiye'nin bilinen ve sol görüşlü tarihçilerinden Mete Tuncay’ın kitaplarında dile getirdiği en önemli nokta burasıdır. İngilizler Osmanlının yıkılmasından sonra Müslümanları bir arada tutan hilafet kurumunun kaldırılması için yoğun bir çaba gösterdiler ve amaçlarına ulaştılar." dedi.
"İngilizler ile Şeyh Said arasında bir iş birliğinin olması mantıken mümkün değildir"
Lozan antlaşmasının imzalanan şartlarından birisinin de hilafetin kaldırılması olduğuna işaret eden Çelik, "Bu şekilde bakılacak olursa Şeyh Said hilafet kaldırıldığı için isyan etmiştir. Bu nedenle İngilizler ile Şeyh Said arasında bir iş birliğinin olması mantıken mümkün değildir. Diğer taraftan dönemin Başbakanı İsmet İnönü'nün kendi hatıralarında, ‘Yapmış olduğumuz araştırma ve inceleme sonucunda Şeyh Said ve arkadaşlarının İngilizlerle herhangi bir resmi ilişkinin olduğunu tespit etmedik.’ dediğine şahit olmaktayız. Burada aslında Osmanlıyı bitiren, Müslümanları parçalayan güçler, Şeyh Said'i idam eden güçler, İngilizlerle işbirliği olan güçlerdir. İttihat-ı Terakkinin devamı olarak hem Osmanlıyı Birinci Dünya Savaşına sokan, Osmanlının dağılması, İslam ümmetinin dağılmasını sağlayan ve bu dağınıklığı önlemeye çalışan Şeyh Said gibi birisini idam ettiren güçler, aslında İttihat ve Terakkinin devamı olarak İngilizlerle ve dış güçlerle bağlantısı olan güçlerdir." diye konuştu.
"Tarih çarpıtılarak yanlış anlatılıyor"
Üzerinde durulması gereken noktalardan birisinin Musul ile Kerkük’ün petrol kaynaklarının kaybedilmiş olması olduğunu söyleyen Çelik, "Bu da Şeyh Said’in sorumluluğu olarak gösterilmektedir. Bu da yanlıştır. Irak’ta bulunan Müslüman Kürtler, şimdiki Barzanilerin dedelerinden Şeyh Mahmut Berzenci üç sefer İngiliz kuvvetlerini Musul’da durdurmasına rağmen o zamanki Türkiye’deki yöneticilerden yardım istiyor. Yardımın gönderilmesi bir yana orda bulunan askerler de geri çekiliyor. Musul ve Kerkük Şeyh Said olayından tamamen bağımsız bir şekilde düşünülerek göz göre göre İngilizlere teslim edilmiştir. 90 yıllık enerji ihtiyacımızı karşılayacak olan Musul ve Kerkük'ü bu şekilde bırakılmasını anlatan arşivlerin hâlâ açılmadığını düşünürsek, bu konu gündeme getirilirken maalesef yanlış bilgi veriliyor, tarih çarpıtılıyor. Tarih yanlış anlatılıyor." ifadelerini kullandı.
"Şeyh Said kıyamı cumhuriyet tarihin gizli kalmış kapalı konularından birisidir"
Şeyh Said kıyamının cumhuriyet tarihinde gizli kalmış kapalı konularından bir tanesi olduğunu belirten Çelik, "Şeyh Said ailesiyle birlikte bir düğündeyken kıyam etmesi için adeta bütün şartlar oluşturuluyor. Kıyama sevk ediliyor. Kıyam bastırıldıktan sonra da istiklal mahkemesi tarafından gerekli araştırma, inceleme, değerlendirme yapılmadan o zamanın milletvekilleri tarafından savunma hakkı verilmeden idamlarına karar veriliyor. Cumhuriyet tarihin gizli kalmış kapalı konularından birisidir bu. Bugün İskilipli Atıf Hoca, kıyafet inkılabı nedeniyle idam edilmiş ve şu anda itibarı geri verilmiş. Buna benzer bir sürü İslam önderinin, İslam âliminin bu dönemde itibarları geri verilmiş olmalarına rağmen o zamanla ilgili yanlış bilgilerin düzeltmesine rağmen, büyük olasılıkla Kürd olması hasebiyle Şeyh Said ile ilgili halen dokunulmaz bir durum var." şeklinde konuştu.
"Şeyh Said olayı cumhuriyet tarihimizin aydınlatılamayan önemli noktalarından birisidir"
Konuşmasının devamında Çelik, şunları söyledi: "Halen bu konuyla ilgili arşivler yeterince açılmamış. Özellikle genelkurmay arşivlerinin açılması ve incelenmesi ve halkın bilgisine sunulması gerekmektedir. Burada üzerinde durulması gereken önemli konulardan bir tanesi de Takrir-i Sükun Kanunu, bugünkü adıyla olağanüstü hal sıkıyönetim kanunudur. Olay Güneydoğu’da gerçekleşmesine rağmen Türkiye'nin genelinde sıkıyönetim ilan ediliyor. Ve Şeyh Said olayıyla hiç ilgisi olmayan insanlar yani muhalif insanlar da bir şekilde yakalanıp cezalandırılıyor. Burada Şeyh Said olayı, Menemen olayı, Mustafa Kemal'e İzmir'de yapılan suikast olayı cumhuriyet tarihimizin aydınlatılamayan önemli noktalarından birisidir. Bizi en çok ilgilendiren konu da Şeyh Said kıyamıdır. Şeyh Said'in değil İngilizlerle, hiçbir dış güçle bağlantısı yoktur. Olması da mümkün değildir."
"Şeyh Said, şeriat kanunlarının kaldırılmasına tahammül edemeyerek muhalefetini ortaya koyuyor"
Konunun doğru bir şekilde ele alınması için o zamanın arşivlerinin mutlaka açılması gerektiğini belirten Çelik, "O zamanın bütün birinci elden kaynakları, hatıraları, Kazım Karabekir'in hatıraları, İsmet İnönü'nün hatıraları, o zamanda yazılan diğer kaynakları da iyice değerlendirdiğimizde görüyoruz ki Şeyh Said’in gerçekten ne İngilizler ne de başka bir ülke ile hiçbir bağlantısı yoktur. Son 200 yıldır dünyanın en büyük sömürgeci imparatorluğu olan İngilizler, rakip olarak gördüğü Osmanlı'yı parçalamak, Osmanlı Devletine hilafet nedeniyle bağlı olan İslam ülkelerini, İslam toplumlarını birbirinden koparmak için başta hilafeti yok etmek ve kaldırmak için elinden gelen bütün çabayı göstermektedir. Şeyh Said de bundan rahatsız olduğu için şeriat kanunlarının kaldırılmasına tahammül edemeyerek muhalefetini ortaya koyuyor." dedi.
"Şeyh Said'in İngilizlerle irtibatı olduğunu gösteren hiçbir kanıt ve belge yoktur"
Konuşmasının devamında Çelik, şunları aktardı: "Bu bölgede o dönemin yapılanlarına karşı itiraz edecek olan böyle bir gücün ortadan kaldırılması için bir provokasyon hazırlanıyor, o gün için kıyam etme gibi bir niyeti olmamasına rağmen o zamanın geleneklerinden çok önemli olan düğün merasimi zamanında bazıları göz altına alınmaya çalışılıyor. Şeyh Said ve arkadaşlarının kıyama zorlandırıldığını görüyoruz. Buradan Şeyh Said'in İngilizlerle irtibatı olduğunu gösteren hiçbir kanıt ve belge yoktur, şimdiye kadar da hiçbir yerde sunulamamıştır. Tamamen senaryodur. Dindar Müslüman alimlerin, halkın gözünde rencide edilmesi, küçük düşürülmesi ve bunlara olan sevgi ve sempatinin azaltılması için böyle bir yorum yapılmaktadır. Bunlar doğru değildir."
"İslam önderlerinin kıymetini bilmemiz ve gelecekteki nesillere aktarmamız gerekmektedir"
15 Temmuz darbe girişiminin arkasındaki FETÖ olgusu kullanılarak İslami cemaatlerin hedef tahtasına konulduğunu belirten Çelik, "15 Temmuz gecesi Türkiye'ye karşı girişilen darbe girişiminde belki ismi cemaat, imam veya başka isimler kullanılarak İslam, Müslüman ve İslami kavramlar halkın gözünde küçük düşürülmeye çalışılmaktadır. Buna karşı tepkimizi belgelere ve bilgilere dayalı olarak ortaya koymamız gerekmektedir. İtirazımızı en yüksek sesle dile getirmemiz gerekmektedir ki toplumumuz inancına bağlı olarak hayatını sürdürebilsin. Aksi taktirde bizi birbirimize bağlayan inanç değerlerimiz, İslam önderlerimiz bu şekilde rencide edilirse, bizi birbirimize bağlayan bu değerler yok edilirse, 15 Temmuz darbe girişimleri gibi daha çok darbe girişimleri yaşama ihtimalimiz vardır. Bunu engellememin tek yolu Şeyh Said ve benzeri önderlerinin değerini, kıymetini ve önemli özelliklerini bilmemiz ve gelecekteki nesillere aktarmamız gerekmektedir." şeklinde konuştu.
"Yavuz hırsız misali akla gelmektedir"
Şeyh Said Hazretlerinin kıyamının yalan ve iftiralarla itibarsızlaştırılmak istendiğine dikkat çeken Şeyh Said'i anlatan ‘Piran'dan Yükselen Feryat' kitabının yazarı Sadullah Aydın ise şunları söyledi: "Türkiye’nin Müslüman halkının büyük saygı duyduğu şehid önder Şeyh Said Hazretlerine akademisyen geçinen biri tarafından medyanın önünde ağıza alınamayacak hakaretler edilmesi, yalan ve iftiralarla bu büyük âlimin töhmet altında bırakılmaya çalışılması çok çirkin bir davranıştır. Şeyh Said Hazretleri hakkında ciddi araştırmaları olan, bu alanda roman ve öyküler yazan bir tarihçi olarak söz konusu akademisyenin yalan ve iftira dolu sözlerini kınıyorum. Şeyh Said Hazretlerinin kıyamını batı destekli, yüzlerine cemaat maskeleri geçirilmiş, Amerika ve israil taşeronu FETÖ ve Adnan Oktar hareketlerine benzetmek 'yavuz hırsız' misalini akla getirmektedir. Hâlbuki Kemalistlerin ve laikçilerin efendileri ile bu taşeron örgütlerin efendileri birdir. Cumhuriyet tarihi boyunca laikçiler, Kemalistler Amerika ve israil ile işbirliği içinde bulunmuşlardır." dedi.
"İftiralar İslam’a, İslami cemaatlere düşmanlık amacı taşımaktadır"
Şeyh Said’in İslam’a savaş açanlara karşı kıyam ettiğini belirten Aydın, "Şeyh Said, rejimin İslam dinine, İslami değer ve yaşantıya savaş açıp kokuşmuş batı değer ve öğretilerini ülkeye hâkim kılma sevdası karşısında bölgedeki yüzlerce İslam âlimiyle ve halkın ileri gelenleriyle istişare sonucunda bu İslam karşıtı uygulamalara dur deme adına kıyam etmiştir. Aslında kıyama zorlanmıştır. Bu hakikatler ortadayken ve herkes bunu bilirken Şeyh Said kıyamına çamur çalmak, yüzyıldır aynı yalan ve iftiraları tekrarlamak aslında Şeyh Said’den çok, onun şahsında İslam’a, İslami cemaatlere düşmanlık amacı taşımaktadır." diye konuştu.
"Hükümet bu komplolara ve algı operasyonlarına karşı uyanık olmalı"
Aydın, "Kemalistler, laikçiler kendileriyle aynı üst akla, aynı odaklara bağlı ve aynı güçlere hizmet eden FETÖ ve Adnan Oktar hareketlerini bahane edip 15 Temmuz’da bedenlerini kahramanca tankların önüne atıp şehit olan İslami cemaat mensuplarını ve onların şahsında İslami cemaatleri etkisiz hale getirmek istiyorlar ki, yarın öbür gün hain darbe girişimleri karşısında direnen hiç kimse kalmasın. Hükümet bu komplolara ve algı operasyonlarına karşı uyanık olmalı. Halkının dışında hiçbir güç ve odağa güvenmemeli. Halkını küstürecek davranışlara girmemeli. Bu halktan başka dost olmadığını bilmeli." değerlendirmesinde bulundu. (İLKHA)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.