Tarihi camilerde Fransız barbarlığının izleri halen duruyor

Tarihi camilerde Fransız barbarlığının izleri halen duruyor
İslam ile yoğrulmuş toprakların işgal edilmesine ve İslam düşmanlarının eline geçmesine izin vermeyen Gaziantepliler, Antep Savunmasının 98'inci yılını kutlarken, işgalci Fransız askerlerinin işlediği zulüm ve acımasızlıklarının izleri halen duruyor.

Fransızların Gaziantep'i işgali sırasında, hiçbir kural ve kutsalı tanımayıp camileri hedef aldığını söyleyen Akademisyen-Yazar Prof. Dr. Halil İbrahim Yakar, kentteki birçok caminin halen Fransız zulmüne şahitlik ettiğine dikkat çekti.

Kurtuluş Savaşı döneminde, sömürgeci Fransa'ya karşı iman ruhuyla direnen, İslam ile yoğrulmuş bu toprakların işgal edilmesine ve İslam düşmanlarının eline geçmesine izin vermeyen Gaziantepliler, Antep Savunmasının 98'inci yılını kutlarken, işgalci Fransız askerlerinin işlediği zulüm ve acımasızlıklarının izleri, aradan geçen 98 yıla rağmen kentte bulunan birçok asırlık camide halen duruyor.

Antep'i işgal etmeye gelen işgalci Fransızların ilk icraatı, kentteki hastaneleri, okulları ve camileri bombalamak oldu. İşgalci Fransız birlikleri Antep'te ilk olarak Abdülhamid Han tarafından yapılan Hamidiye Guraba Hastanesini bombaladılar. Kentin tek hastanesi olan bu hastanenin yıkılması sonucu savunmada yaralananlar Şeyh Fetullah Camii'nde tedavi edilmeye başlandı. İşgalciler, bu camiyi de içinde yaralılar olmasına rağmen defalarca topçu bataryalarıyla vurdu.

Şeyh Fetullah Camii'nin yanı sıra Kozanlı, Hacı Nasır, Ferhadiye, Musullu Şeyh, Başıkesik, Handan Bey, Çınarlı, Karatarla, Tekke ve Ömeriye Camii başta olmak üzere onlarca cami bombalandı ve bu camilerden bazıları tamamen yıkılırken, birçok cami de harabeye döndü. Kentteki birçok camide halen top mermilerinin izleri, tarihin kanlı dönemine ve İslam düşmanlığında sınır tanımayan işgalci ve sömürgeci Fransa'nın zulmüne şahitlik etmeye devam ediyor.

Gaziantep'in Şahinbey ilçesi Düğmeci Mahallesinde bulunan ve yapılış tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte, kayıtlarda hicri 600'lü yıllarda yapıldığı rivayet edilen Ömeriye Camii işgalci Fransızların zulüm dolu barbarlığına şahitlik eden tarihi mekânlardan sadece biri olarak biliniyor. Minaresinde, o günlerden kalan top mermilerinin izlerini taşıyan Ömeriye Camii, tarihe tanıklık etmenin yanı sıra, Fransızların İslam düşmanlığına da tanıklık ediyor.

Antep Savunmasının o dehşetli günlerinden kalan mermi ve şarapnel parçalarının izlerini görmenin mümkün olduğu tarihi Ömeriye Camii ve işgalci Fransızların camilere saldırması ile işgal esnasında ve sonrasında yaşanan vahşeti Gaziantep Üniversitesi (GAÜN) Öğretim Üyesi ve Büyükşehir Belediyesi Gazi Kültür Genel Müdürü Prof. Dr. Halil İbrahim Yakar, İLKHA'ya anlattı.

Antep Savunmasının 98'inci yılının idrak edildiğini anımsatan Yakar, "25 Aralık 1921'de TBMM'nin Ankara Antlaşması'nı yapmasıyla birlikte güney cephesindeki Antep, düşman işgalinden kurtulmuştur. Bizler bugün Gaziantep'in Kurtuluş'unun 100'üncü yılını idrak ediyoruz. 98 yıl önce işgalci Fransızlar, kentte katliam yaptıkları gibi, camileri de hedef almış, minaresi ve kubbesi yıkılmamış cami kalmamıştır. Fransızlar çekilirken, geride tüm binaların 3'te ikisi harabeye dönmüş bir şehir bırakıp çıktılar. Camileri, minareleri, hastaneleri ve okulları bombaladılar. Kentteki birçok camide bugün bile Fransız zulmünün izleri bulunuyor." dedi.

"Antep Savunması milli mücadelede çok önemli bir konuma sahiptir"

Türkiye'nin son zamanlarda siyasi olarak çok farklı olaylar yaşadığına dikkat çeken Yakar, "Aslında 100 yıl öncesine baktığımızda aktörler değişse de rollerin ve senaryonun aynı olduğunu fark ediyoruz. Bu anlamıyla Antep Savunması milli mücadele içerisinde çok önemli bir konuma sahiptir. 30 Ekim 1918 yılındaki Mondros Mütarekesi'nin 7'inci maddesine binaen önce İngilizler Antep'e gelmişlerdir. Arkasından İngiltere ve Fransa arasında imzalanan 'Suriye İtilafnamesi' sonrası bölgeyi Fransızlara bırakan İngilizler, petrol yataklarının çok fazla olduğu Musul ve Kerkük'e yöneldiler. Fransızlar, 5 Kasım 1919 tarihinde Halep'ten Antep'e geldiler ve 1915 olaylarından dolayı Antep'ten Halep'e gitmiş olan Ermenilerden bir güç oluşturup Antep'teki konumlarını sabitleştirmek istediler." dedi.

"Antep aslında 3 yıl boyunca işgal edildi"

Antep'in, hem İngilizler hem de Fransızlar tarafından işgal edildiğini aktaran Yakar, "Antep Savunmasını normalde 11 ay olarak biliyoruz ama İngiliz işgalini baz aldığımız zaman bu sürenin 36 aya yani üç yıla yakın bir süreye tekabül ettiğini görüyoruz. Fransızlar, Antep'e ilk geldiklerinde, Akyol Camii civarında Akyol Karakolu vardı. Karakoldaki bayrağı indirmek isterler. Fakat halkın çok büyük tepki göstermesi sonucu bayrağı tekrar asarlar. Arkasından da Fransızlar, Gaziantep'i çok kısa sürede alacaklarını düşünürken hiç de öyle olmaz. Fransızlar şehrin teslim edilmesi noktasında da birkaç kez uçaklarla halka bildiri dağıtırlar. Fakat Antep halkı buna hiçbir şekilde prim vermez." ifadelerini kullandı.

"Fransızlar başarısız olunca camilere saldırdılar"

Yakar, "12 yaşındaki Mehmet Kamil, 21 Ocak 1920 tarihinde annesinin tesettürüne el uzatan işgalci askerlere karşı koyduğu için şehit edilmiştir. Bu olay tüm Anteplilerin sabrını taşırmıştır. Şahin Bey de 28 Mart 1920'de Antep'e girmeye çalışan işgalci Fransız askerlerine izin vermemesi üzerine Elmalı Köprüsü üzerinde çıkan çatışmada şehit düşmüştür. Şahin beyin şehit olmasının ardından, 1 Nisan 1920'de şehir içi çatışmalar başladı. Fransızlar, düz bir arazi olan Antep'i alamayacaklarını anlayınca, 1907 Lahey Sözleşmelerine aykırı olmasına rağmen ve kullanmayacaklarına dair söz verdikleri halde burada 15,5'luk topları kullandılar. Halka karşı mücadelede başarılı olamayınca sivillerin ve ibadethanelerin bulunduğu mekânları hiç düşünmeden bombalamışlardır. Bizler, Antep Savunmasındaki şehitleri sayarken '6 bin 317' diyoruz. Aslında bizim şehit ve gazi olmuş camilerimiz, minarelerimiz de vardır. Akyol Camii, Musullu Camii ve Kesikbaş Camii gibi Fransızların bombardımanı sonucu yıkılmış, daha sonraki dönemlerde tadilattan geçirilmediği için yok olmuş camilerimiz var." diye konuştu.

"Kentteki birçok cami Fransız zulmünün şahitliğini yapıyor"

Ömeriye Camii'nin minaresindeki top izlerinin halen durduğunu anımsatan Yakar, "Hürriyet Caddesi'nde Fransız ve Ermeni birlikleri var. Bir tarafta Müslümanlar diğer tarafta Fransızlar yaşıyor. Saldırılarda bütün camilerimiz toplardan nasibini almıştır. Savaş sonunda yıkıma baktığımızda 8 bin evin harabeye döndüğünü görüyoruz. Bu 8 bin evin yanı sıra ise Mehmet Nuri Paşa Camii, Karatarla Camii,  Handanbey Camii, Karagöz Camii, Ali Nacar Camii ve Kozanlı Camii… yani geçmiş dönemde ne kadar cami varsa hepsinin hasar aldığını görüyoruz. Çünkü Fransızlar bazen günde 150-200 tane bomba atıyorlardı ve her tarafı yerle bir etmişlerdi. Bu açıdan biz şehitlerimizi anarken şehit ve gazi olan camilerimizi de sayıyoruz." ifadelerini kullandı.

İşgalci Fransızların Anteplilere, kenti terk etmeleri için zaman zaman uçaklardan bildiri attıklarını ancak Antep halkının tüm tehditlere rağmen şehri müdafaa ettiğinin altını çizen Yakar, işgalci ve sömürgeci Fransız ordusunun komutanı Abadie'nin, beyannamesinde bu tehditlere yer verdiğini anımsattı.

"Antepliler teslim olmayınca şehri bombardımana tuttular"

Yakar, "O modern geçinen Fransızların ordu komutanı Abadie'nin, 25 Aralık 1921'de yazdığı bir beyannamesi var. Beyanname de 'Antep halkı! Evlerinizi, mallarınızı, canlarınızı kurtarmak istiyorsanız sizi yöneten Kuva-i Milliye'ye karşı gelin, onların teslim olması noktasında karışıklık çıkartın.' diyor. Fakat Antep halkı kesinlikle Fransızlara uymuyor, bu gerçekleşmiyor ve o bildiride Abadie, 'Siz mallarınızı ve canlarınızı kurtarmak istemiyor musunuz? Sizi idare edenlerle görüşün, aksi takdirde bombalarımızla sizi yerle bir edeceğiz.' diyor. Antep halkı kesinlikle onların dediğini yapmıyor. Ama Fransızlar, dediğini yapıyor. Antepliler teslim olmayınca şehri bombardımana tutuyorlar ve zaten eski fotoğraflara baktığımızda bunların hepsini görüyoruz. Tarihi camilerimizden nerede ise hiç hasar almamış. minaresi ve kubbesi yıkılmamış camimiz kalmamıştır." şeklinde konuştu.

"Tek amaçları Antep halkının teslim olmasıydı"

En şiddetli çatışmaların Çınarlı Camii civarında yaşandığını belirten Yakar, "Çınarlı Camii çok eski bir camimizdir ve orada çok şiddetli çarpışmalar oluyor ki Çanakkale'deki çok şiddetli çarpışmaların olduğu Arı Burnu'ndan hareketle oraya 'Arı Burnu cephesi' diyorlar. Fransızlar attıkları bombalarla cami yerle bir olmuştur. İkinci Abdülhamit Han'ın yaptırdığı bir hastane var. 'Sarı ve beyaz hastane' diye geçiyor. Kadınların ve erkeklerin ayrı muayene edildiği bir hastanedir ve Fransızlar geldiklerinde bombaladıkları ilk yer bu hastanedir. Çünkü bu hastane, Fransız askerlerinin mevziisine yakın olduğundan hastanede mevzi tutarlar. Fransızlar, askerlerine kurşun atarlar korkusuyla Kolejtepe'den attıkları ilk toplarla hastaneyi yerle bir etmişlerdir. Yaralıları tedavi edecek hastane kalmayınca Heyet-i Merkeziye şehrin uzağındaki Şeyh Fethullah Cami'sini hastaneye çeviriyor. Çünkü bu cami Fransız mevziisine biraz daha uzak bir yerdedir. Camiye Kızılay bayrağı asılıyor. Ama Fransızlar bu camiyi bile bombalıyorlar. Kızılay bayrağı çekilmesine ve bu caminin hastane olarak kullanıldığını bilmelerine rağmen yaralılarla dolu olan camiyi bombalıyorlar. Yani ne cami ne medrese ne okul dinliyorlar ve kısacası şehri yerle bir ediyorlar. Tek amaçları Antep halkının teslim olmasıdır. Fakat Antep halkı canından, malından oluyor ama kesinlikle özgürlüğünden vazgeçmiyor." ifadelerini kullandı.

"Fransa ile yapılan anlaşmalarda resmi olarak hiçbir kayıt yoktur"

Anteplilerin işgalci güçlere karşı koyduğunu ve yaptıkları eşsiz savunmayla da dünyada emsaline az rastlanır bir direniş gösterdiklerini belirten Yakar, "Fransızlar, Antep'in dört bir tarafını da çeviriyorlar. Dışarıdan içeriye ne yiyecek ne de bir cephane girmesine izin vermiyorlar. Şehrin teslimini açlık ile sağlıyorlar. Açlık ile mücadele eden yetim, dul, çocuk, ihtiyar insanlar mecburen 'Şehrin sükûtu diyoruz, teslimi demiyoruz.' diyorlar. Fransa ile yapılan anlaşmalarda resmi olarak hiçbir kayıt yoktur. Sadece o zamanki kayıtlarda birkaç kişinin imzası var. 8 Şubat 1921'de de Antep'e 'Gazilik' unvanı verildikten sonra 9 Şubat 1921'de Fransızlar Ömeriye Camii sokağından şehre giriyorlar." dedi.

"Antep Savunması topyekûn verilmiş bir savunmadır"

Yakar, "Burada öyle muhkem taburlar var ki Fransızlar, 'Siz 11 ay boyunca bize bunlarla mı karşı durdunuz?' diye soruyorlar. Sözde modern Fransızlar, sonra camilerin, okulların yıkılmış fotoğraflarını çekip Fransa'ya kartpostal diye gönderiyorlar. Altına da "Bombardıman sonrası Antep" yazıyorlar. Aslında bir nevi kendi kendilerini de ihbar etmiş oluyorlar. Hem bombalıyorlar hem de arkasından bombaladıkları yerlerin fotoğraflarını çekiyorlar. Çünkü Fransa kamuoyunda çok büyük bir tepki var, 'Aylar geçti siz neden halen Antep'i düşüremediniz?' diye Fransız Meclisi ve basının da haberler çıkınca burada yıkık dökük binaların, okulların ve camilerin fotoğraflarını yayınlayıp 'Biz Antep'i teslim aldık.' dercesine Fransa'ya haber vermiş oluyorlar. İşte bu anlamda Antep Savunması çocuğuyla, yaşlısıyla, genciyle, camisiyle, okuluyla ve hastanesiyle topyekûn verilmiş bir savunmadır." diye konuştu.

"Gaziantep'in kurtuluşunda, atalarımız büyük mücadeleler vermişlerdir"

Ömeriye Camii İmam Hatibi Abdullah Kargın, cami minaresindeki çukurların, işgalci Fransızların Antep'i işgalinde çok sayıda top mermisi ile şehri bombalaması sonucu oluştuğunu belirterek;

"Gaziantep'in kurtuluşunda, atalarımız büyük mücadeleler vermişler. Çınarlı cephesinden Fransızların attıkları top mermileri, camimizin minaresine isabet ediyor. O dönem camimizin minaresine isabet eden mermi ve top izleri halen görülmektedir ve bizim için geçmişten ibret alacağımız bir sitem olarak karşımızda duruyor." şeklinde konuştu. (İLKHA)

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.