"Toplumsal Cinsiyet politikaları İslam dünyasına yönelik tehdittir"
Toplumsal Cinsiyet Eşitliği politikalarının Türkiye gibi Müslüman bir toplumda hayata geçirilmeye çalışıldığına dikkat çeken Türkiye Âile Meclisi, bu politikaların Türkiye’nin şahsında İslam dünyasına yönelik bir tehdit olduğunu belirtti.
Türkiye Âile Meclisi, Türkiye’nin 11 Mayıs 2011 yılında imzaladığı, 14 Mart 2011'de TBMM'nin müzakeresiz şerhsiz onayladığı ve 1 Ağustos 2014 yılından beri yürürlükte olan İstanbul Sözleşmesi ve bu sözleşmenin güdümünde topluma dayatılan "Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Projesi"ni ve uygulamalarına yönelik yazılı bir açıklama yaparak aileyi ve toplumu yıkan kanun ve projelerin kaldırılması gerektiğini belirtti.
Söz konusu sözleşme ve projenin insana, insanlığa ve geleceğimize düşman oldukları belirtilen açıklamada, "Devletin adil hakemliğinde, kadın ve erkeğin işbirliği sağlanarak çözülebilecek bir mesele olan kadına yönelik şiddet meselesinden, yeni bir tür 'kadın sömürüsü' icat edilmektedir. Kadını ve kadına yönelik şiddeti sömürerek, şiddeti erkeğe, çocuğa, aileye hatta tüm topluma yönelten bu İstanbul sözleşmesi, 'kadınlara eşitlik' sloganının altına gizlenip insanın yaratılıştan gelen biyolojik kadınlık ve erkeklik cinsiyetlerini kabul etmeyen; kurgulanmış lezbiyenlik, gaylik, biseksüellik ve translık gibi ahlaken sapkın eğilimleri Toplumsal Cinsiyet Eşitliği adı altında meşrulaştıran, bu sapkınlıkları yeni nesillere olumlu bir şeymiş gibi dayatan projeleri, Tv programlarını, medya yönlendirmelerini, eğitim faaliyetlerini red ve protesto ediyoruz." denildi.
"İstanbul Sözleşmesi’ni 'Ailesiz Toplum Projesi' olarak görüyoruz"
İstanbul Sözleşmesi, CEDAW, GRAVİO ve uygulamalarının; erkek olmayı, aileyi ve çocuk merkezli beraberliği patolojik, hastalıklı bir hal olarak gören ve "erkeğe karşı ayrımcılığın, ayrımcılık olarak değerlendirilmeyeceğini" açıkça ilan eden bir sözleşme olduğuna dikkat çekilen açıklamada, "Bu minvalde İstanbul Sözleşmesi’ni; erkeğe zulmederek kadından uzak durmaya, erkek kadın arasında rekabet ilişkisi yaratarak aile içi huzursuzluğu ve boşanmaları körüklemeye, toplumları sapkın ve çocuksuz ilişki modellerine yönlendirip nihai olarak bir nüfus kontrol mekanizması inşa etmeye çalışan emperyalist bir 'Ailesiz Toplum Projesi' olarak görüyoruz." ifadelerine yer verildi.
"Toplumsal Cinsiyet politikalarına 'Dur' denilsin"
Açıklamada, "Bu nedenle İstanbul Sözleşmesi’nin; evlilik, aile kurma, çocuk yapma niyeti ile kadına yaklaşan erkekleri çok ağır cezalara çarptırarak evlilikten uzak durmaya zorlamasını reddediyor ve kınıyoruz. Bir Avrupa ülkesi olan Macaristan’ın Başbakanı Victor Urban bile 'İnsanlar ya erkek ya da dişi olarak doğarlar; toplumsal olarak kurgulanmış cinsiyetten söz etmeyi uygun bulmuyoruz.' diyerek İstanbul Sözleşmesi’ni imzalamayı reddedebilmişken; ucu enseste, pedofiliye, hayvanlarla sekse hatta akla hayale gelmeyen bambaşka sapkınlıklara kadar varan Toplumsal Cinsiyet Eşitliği politikalarının, Türkiye gibi Müslüman bir toplumda hayata geçirilmeye çalışılmasına hayret ediyor, DUR denilsin istiyoruz. Peru, Macaristan dur diyor." diye belirtildi.
"Bu operasyon Türkiye’nin şahsında İslam dünyasına yönelik bir tehdittir"
"Türkiye, bu anlamda İslam ülkeleri için rol model olarak gösterilmek sureti ile, bu operasyon Türkiye’nin şahsında İslam dünyasına yönelik bir tehdittir." İfadesine dikkat çekilen açıklamada, şu değerlendirmelerde bulunuldu:
"Bu tehdit, bu anlamda İslam toplumuna ve mazlum halklara karşı topyekûn bir saldırıdır. Bu saldırı aynı zamanda kadın haklarını savunur gibi gözükmesine rağmen kadına da bir saldırıdır. İffete karşı saldırıdır. Ahlaka saldırıdır. Kutsala saldırıdır. Bu Humonoidler ve Siborglar çağına girerken bir dünyayı büyük ölçüde bir İnsansızlaştırma operasyonudur. Bu saldırı aynı zamanda global bir tehdidin adıdır. Bu operasyon Lilith’in kızları üzerinden İnsan nesline karşı Şeytani bir saldırıdır. Projelerin arkasında uluslararası emperyalist ve siyonist güçler ve 300'ler Meclisi var."
Macaristan ve Bulgaristan'da, İstanbul Sözleşmesinin içerdiği tehlikeler nedeniyle imzalanmadığı hatırlatılan açıklamada, bütün dünyaya dayatılan bu uluslararası proje ile evlilik dışı çocuk oranlarını İzlanda ve Şili’de yüzde 72’ye, İskandinav ülkelerinde, Portekiz’de, Fransa’da yüzde 65’lerin üzerine çıktığı aktarıldı.
Fransa’da eşcinsel evliliklerin 4,5 senede 50 bini bulduğu ancak normal nikâhla evlenenlerin sayısı ile "seviyeli birliktelik sözleşmesi" yapanların sayısının hemen hemen aynı seviyeye geldiği belirtilen açıklamada, evlenenlerin yarısının da tekrar boşandığı ifade edildi.
Türkiye'deki evlilik ve boşanma rakamlarına değinilen açıklamada, "Türkiye’de de daha bir hafta önce TÜİK’in verdiği resmî raporlara göre, evlenen her 4 çifte karşılık 1 çift boşanmış ve boşanma oranı sadece son 1 yılda yüzde 11 artmış. Yani 50 senede olabilecek değişim sadece 2014 yılında başlayan şu birkaç senelik süreçte gerçekleşmiş. Son 15 yılda 10 milyon evlilik 2 milyon boşanma mevcut." denildi.
"… reddediyoruz"
Açıklamanın devamında şu ifadelere yer verildi:
"Unutulmamalıdır ki, aileyi korumak, dağılmış aileleri toparlamaktan çok daha kolaydır. Üstelik aile kurumunu dağıtmış hiçbir ülkenin onu yeniden toparlamayı başardığı görülmemiştir. İstanbul Sözleşmesi'ni; '0' (sıfır) yaşındaki kız çocuklarını bile kadın sayan; 'din, namus, gelenek, örf' veya 'anne/babalık adına çocukların cinsel yaşamına müdahale edilemez' deyip, serbest cinselliği teşvik eden; ancak gayet iyi ve samimi niyetle 18 yaşın altında evlenmeye kalkan erkeği 8-10 yıl tecavüzcüler koğuşuna, eşini ve çocuklarını cezaevi kapılarına mahkûm eden bir sözleşme olduğu için reddediyoruz.
İstanbul Sözleşmesi'ni; arabuluculuğu ve uzlaşmayı yasakladığı için ret ediyoruz. İstanbul Sözleşmesi'ni; kadının beyanı ile erkeği tecavüzden 18 yıla kadar cezaevine atan bir sözleşme olduğu için reddediyoruz.
İstanbul Sözleşmesi'ni; her türlü sapkın; kadın kadına, erkek erkeğe, toplu seks ortamlarını meşrulaştırıp, sadece birkaç gün evli kalan erkekleri bile ömür boyu nafaka cezası ile cezalandıran bir sözleşme olduğu için reddediyoruz.
İstanbul Sözleşmesi'ni; boşanan babalara kendi çocuklarını haczettiren, defalarca kendi çocuğunu görmek için harç ödettiren, "ebeveyn yabancılaştırmaları" ile çocukları babalarına düşman ettiren sürece kaynaklık eden bir sözleşme olduğu için reddediyoruz.
İstanbul Sözleşmesi'ni; her türlü sapkın, nikâhsız beraberliği, 'normal sağlıklı birliktelik' olarak tanımlayıp anlayışla karşılayan ancak evli erkeği; sapkın, tehlikeli, kötülüğe meyilli bir sadist olarak gören 6284 nolu yasa gibi yasaları içinde barındıran, üstelik bunu Hukukun en temel ilkesi olan 'suç ispat edilene kadar, masumiyet' kaidesini iptal ederek yapan bir sözleşme olduğu için reddediyoruz." (İLKHA)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.