Türkiye Aile Meclisi, CEDAW raporunu yayımladı

Türkiye Aile Meclisi, CEDAW raporunu yayımladı
Aileyi yıkan yasaların kaldırılması ve yerine toplumun din, inanç, değer, kültür ve gelenekleriyle barışık yeni düzenlemelerin getirilmesi adına mücadele veren Türkiye Aile Meclisi, CEDAW raporunu yayımladı.

"Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Yok Edilmesi Sözleşmesi" olan CEDAW'ın birçok sözleşme ve kanunun dayanağı olduğu belirtilen raporda, söz konusu sözleşmenin kanunlara dahi etki etitğine vurgu yapıldı.

Eşitlik kavramı, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ile BM, CEDAW Sözleşmesi içeriğinden gelmiş ve Türkiye mevzuat sistemini Anayasa’dan başlayarak kökten değiştirdiği hatırlatılan raporda, gerek eski Türkiye Medeni Kanunu’nda ve gerekse eski Türkiye Ceza Kanunu’nda kadın erkek arasındaki eşitliği bozucu hükümlerin 'ayrımcılık' yaklaşımı nedeniyle mülga edildiğini ve TMK, TCK mevzuatları çıkarıldığı belirtildi.

CEDAW Sözleşmesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve İstanbul Sözleşmesi'nin içerisinde Toplumsal Cinsiyet Eşitliği, cinsel yönelim, dinin ve geleneklerin kökünün kazınması gibi projelerin yer aldığının hatırlatıldığı raporda, küresel şer güçlerin söz konusu sözleşmelerle toplumu ve nesli etmeyi hedefledikleri ifade edildi.

"Küresel şer güçlerin aileyi yok etme savaşına karşı elbirligiyle mücadele edilmeli"

İstanbul Sözleşmesi’nde yer alan fıtrata ve hukuka aykırı toplumun geleneksel erkek-kadın rollerini bozan 'Toplumsal Cinsiye Eşitliği Kavramı'nın CEDAW'da da yer aldığı vurgulanan raporda, "Bu kavram, CEDAW Komitesi’nin 19 Sayılı tavsiye kararı içeriğinde, 'Toplumsal cinsiyete dayalı şiddet, kadınların, erkeklerle eşit olarak hak ve özgürlüklerini kullanmalarını ciddi şekilde engelleyen bir ayrımcılık biçimidir' ifadelerine yer veriliyor. İstanbul Sözleşmesi madde hükümlerine dâhil edildiği gibi CEDAW Komitesi 4–22 Ekim 2010 tarihli 47'inci oturum’da alınan 27 Sayılı Genel Tavsiye kararının 13. Maddesinde yaşlı kadınların cinsel yönelimlerinin ayrımcılığa maruz kalmalarına yol açtığı belirtilir. Keza, yine aynı oturumun 28 Sayılı Genel tavsiye Kararı’nın 18'inci maddesinde bu kez 'kadınların cinsiyet ve toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcılığa maruz kalması ırk, etnik köken, din ya da inanç, sağlık, sosyal statü, yaş, sınıf, kast ve cinsel yönelim ile cinsel kimlik gibi kadınları etkileyen diğer faktörlerle de ayrılmaz bir şekilde bağlantılıdır' denilmektedir. CEDAW dayatması anayasaya bile girmiştir. CEDAW ve İstanbul Sözleşmesi’nde 'kadına yönelik pozitif ayrımcılık' uygulamalarının Anayasaya veya hukukun üstünlüğüne aykırı olduğu dile getirilememektedir. Anayasa Mahkemesi 10'uncu maddesi, kadın erkek eşitliğini gerçekleştirmek için alınacak tedbirlerin eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamayacağını, hükme bağladığından 'kadın lehine ayrımcılık' anayasaya aykırı değildir. Anayasa 90.'ıncı madde hükmüne göre kadına pozitif ayrımcılık yapan uluslararası anlaşmalar, kanun hükmündedir. Bunun için Anayasa’ya aykırılık iddiası ile AYM’ne başvurulamaz. Dolayısıyla Küresel şer güçlerin aileyi yok etme savaşına karşı elbirligi ile insanlığımızı ailemizi geleceğimizi korumak için elbirliği ile kelebek etkisiyle varolus savaşı vermeliyiz." ifadelerine yer verildi.

"İstanbul Sözleşmesi kadının erkek kimliğine dönüştürülmesini hedefliyor"

İstanbul Sözleşmesi şiddeti önleme maskesiyle şiddet ürettiği, CEDAW'ın ise ayrımcılık maskesiyle kadın erkek savaşı var yalanıyla ayrımcılıği körüklediği vurgulanan raporda, "Ayrımcılığı önleme bahane hükümlerine ve gerekse AİHS’in 14. Maddesindeki Ayrımcılık Yasağı ilkesi tuzaklarina dikkat etmek gerekir. CEDAW, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 1979 yılında kabul edilmiş, 1981’de yürürlüğe girmiştir. Türkiye, 12 Eylül 1980 ihtilali süreci ile devletin en temel yasasını Avrupa ve BM tarafından belirlenen hak, özgürlük kriterlerine bağlanarak belirlemeyi hedeflemiştir. Türkiye Birleşmiş Milletler, CEDAW ile Avrupa Konseyi-AİHS gibi iki temel sözleşmeyle iç hukukuna küresel etik-norm düzeninden kanun aktarmaktadır. İstanbul Sözleşmesi, gerçekte Türk kadınının ve genişletilmiş kadın figürlerin erkek kimliğinin davranışlarını gözleme, denetleme, engelleme ve cezalandırma kolluğuna dönüştürülmesini hedeflemektedir." denildi.

"CEDAW, Lanzarote, Fullbright, İstanbul Sözleşmesi gibi sözleşmeleri imzalamış ve iç hukukunda da bu sözleşmelere göre değişiklikleri gerçekleştirmiştir"

CEDAW dayatmasıyla Anayasanın başlangıç kısmıyla, 10'uncu ve 41'inci maddelerinde yer alan hükümler nedeniyle aile hakkında müspet neticelere vesile olmayacağı vurgulanan raporun devamında şu ifadelere yer verildi: "

Anayasanın 90'ıncı maddesinde, milletlerarası anlaşmalar iç hukukun belirleyeni ve parçasıdır' ifadesi geçiyor. Aynı maddede 2004 yılında yapılan bir değişiklikle uluslararası anlaşmaların iç hukuktaki yeri belirlenmiştir. Buna göre, 'Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir.' Ayrıca bu madde şu hükmü getirir: Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. Anayasa 90'ıncı madde, Türkiye’de seçimle gelen TBMM’nin millet iradesini, çoğunluk milletvekillerinin oylarıyla köklü şekilde by-pass etmektedir. Uluslararası sözleşmeleri Anayasa’nın üstünde bir norm olarak getirmektedir. Bu anlamda Türkiye AİHS, CEDAW, CEDAW ek Protokol, Pekin Deklarasyonu, Lanzarote, Fullbright, İstanbul Sözleşmesi gibi sözleşmeleri imzalamış ve iç hukukunda da bu sözleşmelere göre değişiklikleri gerçekleştirmiştir." (İLKHA

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.