“Üniversitelerimizi örgün eğitim yerine ihtisaslaştırmak gerekli”
İstanbul Sanayi Odası (İSO) Meclisinin aylık olağan toplantısı, “Küresel Rekabet ve Bilgi Çağında Teknoloji Odaklı Eğitim ile Yeni Bir Üniversite-Sanayi İş Birliği Modelinin Sanayimiz ve Ekonomimiz Açısından Önemi” ana gündemi ile gerçekleştirildi.
İSO Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Adnan Dalgakıran’ın açılış konuşmasını yaptığı toplantıya, İstanbul Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Karaca konuk olarak katılarak gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
İSO Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Adnan Dalgakıran, konuşmasının başında Türk Silahlı Kuvvetlerinin Afrin’e yönelik başlattığı Zeytin Dalı Harekatı’na dikkat çekerek “Türkiye son zamanların en önemli ve en kritik kararını geçen hafta sonu verdi. Zeytin Dalı Harekatı’nın başarıyla sonuçlanmasını temenni ederken bölgenin çok ihtiyaç duyduğu barış, huzur ve refahın bir an önce bu topraklara gelmesini diliyoruz. Şehitlerimize Allah’tan rahmet, gazilerimize acil şifalar diliyoruz” dedi.
Adnan Dalgakıran, Bilgi Çağı olarak adlandırılan günümüze uyum sağlamanın Türkiye için bir lüks değil, hayati bir zorunluluk olduğuna dikkat çekti. Geçmişte rekabetin anahtarı olan ucuz işgücü, ucuz hammadde gibi üretim faktörlerinin Bilgi Çağında artık önemini yitirdiğine dikkat çeken Dalgakıran “Fark yaratan, belirleyici olan asli unsur artık bilgi, özellikle de bilimsel bir arka plana dayanan teknik bilgi. Bir de tabii ki bu bilgiye sahip olan, onu özümseyebilen, onu işleyebilen, bilgisini üretime yansıtabilen nitelikli insan faktörü. Bilgi çağında küresel rekabet gücünün temel taşları, yani bir ülkenin sanayisini, ekonomisini, toplumunu daha iyi bir noktaya taşıyabilecek kaldıraçlar; teknik bilgi ve nitelikli insan faktörüdür. Son 60 yılda orta gelirden yüksek gelir seviyesine geçebilen Kore ve Tayvan’da ana dinamik eğitimdir” dedi.
Bilgi Çağının ruhuna ayak uydurabilenlerin güçlenerek yoluna devam ettiğini, gelişmeleri kendi köşesinden izlemek isteyenlerin ise varlığını sürdüremediğini belirten Dalgakıran “Artık küresel rekabetin koşulları herhangi bir ülkeden, üstelik piyasaya yeni giren şirketlerin sofistike ürünlerle hızla yükselmesine imkan tanıyor. Bu teknolojik sofistike ürünlerin bazılarını; Üç Boyutlu Yazıcılar, İleri Malzemeler ve Nano-materyaller, Yapay Zeka ve Robotik, Biyoteknolojiler, Enerji Elde Etme, Depolama ve Aktarma Teknolojileri, Jeo-mühendislik, Bağlantılı Sensörler, Nöro-teknolojiler, Yeni Bilgi işlem Teknolojileri ve Uzay Teknolojileri olarak sayabiliriz. Buna karşın bizim de dinamik bir altyapıyla en az bu kadar sofistike ürünlerle küresel rekabete katılmamız gerekiyor. Bilgi Çağına damgasını vuracak olan; yaratıcı ve eleştirel düşünebilen, hayal kurabilen, merak eden, şüphe eden, çelişkiyi önemseyen, analitik düşünebilen, özgüveni yüksek, yeni fikirlere açık, optimali yakalayabilen, ekonomik ve teknolojik gelişmelere uyum sağlayan, sürekli kendisini yenileyen, bilgi ve tecrübesini gerçek hayat problemlerine uygulayabilen, yaratıcı sınıfa, nitelikli insanlara ve girişimcilere sahip ülkelerdir” şeklinde konuştu.
Yeni nesil üniversite-sanayi iş birliğiyle mümkün
Bilgi Çağında Türkiye’nin hem toplumsal gelişimi hem de sanayinin küresel rekabet gücüne destek açısından üniversitelerin büyük önem taşıdığına değinen Dalgakıran “Bilginin katma değere dönüşmesi ancak etkili bir sanayi-üniversite iş birliğiyle mümkün. Eğitim ile milli gelir arasında doğrudan bir ilişki var. Ancak sanayi-üniversite iş birliği konusunda çok iyi bir noktada değiliz. Dünya Ekonomik Forumu’nun son yayınlanan Küresel Rekabet Gücü raporunda Türkiye, Ar-Ge’de sanayi-üniversite iş birliğinin gelişkinliği bakımından 137 ülke içinde 66. Sırada. Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü’nün hazırladığı Dünya İnovasyon Endeksi’nde de 127 ülke içinde 43. sıradayız. Ar-Ge ve inovasyonun merkezi olan teknoparklar son yıllarda hızla gelişiyor ve sayıları artıyor. Yine de henüz yeterince yaygın değiller. TÜBİTAK’ın hazırladığı Girişimci ve Yenilikçi Üniversite endeksine göre ülkemizdeki üniversitelerin sadece yüzde 20’sinde işler durumda bir teknopark bulunuyor. Bütün bu verilerden şu sonuç çıkıyor; Ar-Ge ve inovasyon alanında belirli bir temelimiz var ama henüz hak ettiğimiz, içimize sinecek bir yerde değiliz. Temel bilimlerde güçlü olmadan AR-GE yapılamaz” dedi.
Üniversiteler ihtisaslaşmalı
Dalgakıran “Üniversitelerimizi araştırma yapan, örgün eğitim veren kurum olmak yerine daha ihtisaslaştırma şekilde ayırmanın zamanı gelmedi mi? Avrupa ülkeleri ile karşılaştırıldığında bilim ve teknoloji alanında doktora yapan öğrenci sayımız da oldukça düşük görünüyor. Avrupa ortalaması yüzde 0,6 iken Türkiye ortalaması yüzde 0,14. Karamsarlığa kapılmadan bu rakamları değiştirmemiz lazım. Bunun yolu yaratıcı fikirlerle daha iyi bir sanayi-üniversite iş birliğini tanımlayıp hayata geçirmekte yatıyor. Önemli olan nokta ‘yapmanın her şey zannedildiği’ kültürün değişmesidir. Zayıf olduğumuz organizasyon, iş birliği ve stratejiye her zamankinden daha fazla değer ve önem vermemiz gerekli. İSO olarak gerek odamızın gerekse üniversite-sanayi iş birliğinin tüm paydaşlarının dile getirdiği, ortak çalışma kültürünün önündeki en büyük engel olan “iletişimsizlik” sorununu ortadan kaldırmak amacıyla, üniversiteler ile gerçekleştirdiğimiz iş birliği protokolleri ve teknoloji transfer ofisleri ile yakın çalışmalarımız neticesinde ‘sanayi platformu’ adını verdiğimiz iş birliği platformunu hayata geçirdik” dedi.
Kaynak:HÜR24 Haber
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.