Yapıcıoğlu: Kürtlerin kimlikleri anayasada resmen tanınmalı

Yapıcıoğlu: Kürtlerin kimlikleri anayasada resmen tanınmalı
HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, Kürt meselesine ilişkin, "Kardeşliğin edebiyatını yapmakla yetinmeyin, kardeşliğin hukukunu yerine getirin. Herkes eşit vatandaş olsun. Kürtlerin kimlikleri anayasada resmen tanınmalı..." dedi.

Şanlıurfa'daki temasları kapsamında Bozova ilçesinde muhtar, STK temsilcisi ve kanat önderleriyle bir araya gelen HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, Kürt meselesine ilişkin, "Kardeşliğin edebiyatını yapmakla yetinmeyin, kardeşliğin hukukunu yerine getirin. Herkes eşit vatandaş olsun. Kürtlerin kimlikleri anayasada resmen tanınmalı ve kardeşliğin hukuku inşa edilmeli ki birlikte yürüyebilsin." dedi.

Memleket ziyaretlerini sürdürdüklerini belirten Yapıcıoğlu, bu ziyaretlerde toplumun birçok kesimiyle bir araya geldiklerini ve onları dinlediklerini söyledi.

İcra makamında olmasalar da halkın sorunlarıyla ilgili olduklarının altını çizen Yapıcıoğlu, gezdikleri yerlerde kendilerine iletilen sorunları not ederek ilgili makamlara ulaştırdıklarını ve çözüme katkı sunduklarını ifade etti.

Memleket gezilerinde toplumun birçok kesimiyle bir araya gelme fırsatı yakaladıklarını belirten Yapıcıoğlu, "Biz memleketi; çektiğimiz fotoğrafta yanlış ne ise tespit etmek, o yanlışın nasıl düzeltilebileceği konusunda fikir geliştirmek, çözüm üretmek, ortaya proje koymak amacıyla geziyoruz. Gezilerimizdeki bir diğer amaç da ziyaret ettiğimiz kardeşlerimizin sorunlarının ne olduğunu doğrudan doğruya onlardan dinlemektir." dedi.

 

Muhtarların "tebliğat memuru" tepkisi

Bir muhtarın, muhtarların adeta, "tebliğat memuru pozisyonuna düşürüldüğü" yönündeki tepkileri iletmesi üzerine Yapıcıoğlu, bu durumun muhtarlar açısından büyük sorunlar doğurduğuna işaret ederek birçok ilde benzer şikayetler aldıklarını söyledi.

Yapıcıoğlu, "Bir ara elektronik tebligat olur mu diye bir konu gündeme geldi. Ancak şu anda elektronik tebligata geçmek için biraz erken. Normalde herkesin e-mailinin olduğu memleketlerde bakıyorsunuz ki onlara e-devlet üzerinden tebligatları ulaştırılıyor. Ama maalesef bizim burada tebligatlarla ilgili genel bir sıkıntı var. Biz notumuz aldık, inşallah bunu yetkililere iletme ve çözüme kavuşturma konusunda çaba sarf edeceğiz." ifadelerini kullandı.

"Girdi fiyatlarıyla ilgili tarıma destek verilmeli"

Bozova'nın pamuk memleketi olduğuna vurgu yapan Yapıcıoğlu, pamuğun bolca üretildiği bir yer olmasına rağmen bu yıl üreticilerin pamuk fiyatlarından dolayı sorun yaşadığını kaydetti.

Sorunların çözümü konusunda çalışacaklarını bir kez daha yineleyen Yapıcıoğlu, "Genel anlamda çiftinin desteklenmesi gerektiği yönünde sık sık hükümete çağrılarda bulunuyoruz. Çiftçiyi bir hazine gibi değerli görmek ve mutlaka korumak gerektiğine inanıyoruz. Tarım Bakanlığına göre gayri safi yurt içi hasılanın yüzde biri çiftçiye verilmek zorundadır. Kanun böyle söylüyor fakat bunun yarısı bile verilmiyor. Yeni güncellemelerle ek bütçe hazırlandığında gayri safi yurt içi hasıla ile ilgili hesaplar yenilendiğinde neredeyse bu dörtte bire kadar düşüyor. Eğer şu anda GSYİH'nin yüzde 1'i değil yüzde 0,5'i çiftçiye destek olarak verilse belki bu darboğaz aşılacak. Hükümete söylediğimiz birkaç formül var. Ya, siz girdi fiyatlarıyla ilgili tarıma destek vermelisiniz. Mesela tohum, gübre veya yakıt desteği gibi ya da siz mahsulü alırken mahsule göre kilo başına bir destek primi verirsiniz. Eğer bu olmazsa ya en azından gıda maddelerini çok pahalıya getirecek parası yetmeyecek sıkıntı yaşayacak ya da çiftçi elindeki malı zararına satmak zorunda kalacak. Zararına satarsa da bir sonraki sene arazisini ekmeye cesaret edemeyecek. Bu yüzden hiçbir çiftçi kardeşimiz bir karış toprağını zarar ederim endişesiyle boş bırakmamalıdır. Hayvancılıkla uğraşan hiçbir kardeşimiz bir tek damızlık hayvanını 'Ben yem fiyatlarına para yetiştiremiyorum' diye kesimhaneye göndermemelidir." diye konuştu.

Pamuk fiyatlarına değinen Yapıcıoğlu, "Bu sene pamukla ilgili ekstra bir sıkıntı var. Şu andaki tespitlerimize göre bu sıkıntıların kaynaklarından bir tanesi yurt dışından ucuz fiyata iplik ithal edilmesi nedeniyle fabrikaların da rekabet edebilmek için pamuk fiyatlarını aşağıda tutmalarıdır. Yoksa pamuk öyle çok aşırı derecede fazla üretildiği için fiyatlar bu kadar düşmedi." şeklinde konuştu.

 

Kürt meselesi

Parti programlarında uzun uzadıya Kürt sorunuyla ilgili izahatlarda bulunduklarını kaydeden Yapıcıoğlu, "Kürt sorunu" derken Kürtlerin bir sorun gibi algılandığına dikkat çekti.

Bu yüzden "Kürt Sorunu" yerine "Kürt Meselesi" tabirini tercih ettiklerine vurgu yapan Yapıcıoğlu, bu meselenin tarihinin Tanzimat Fermanı'na kadar dayandığını aktardı. Yapıcıoğlu, Osmanlının son dönemlerinde başlayan bu sorunun, Cumhuriyetin ilk yıllarında daha da ağırlaşıp büyüdüğünü söyledi.

"Kürtlerin kimlikleri anayasada resmen tanınmalı"

Yapıcıoğlu, şöyle devam etti:

"Sonuç itibariyle memleketin en köklü, en yakıcı, en acil çözülmesi gereken sorunlarından birisi haline geldi. Bundan birkaç yıl önce hükümet bir süreç başlattı. Maalesef o süreç de başarısızlıkla sonuçlandı. Ancak hükümet şu anda Kürt meselesi diye bir mesele yoktur diyor. Fakat biz de vardır, mesele hala çözülmemiştir ve mutlaka çözülmesi gerekir diyoruz. Çözüm çok basit, sen kendine yapılmasını istemediğin şeyi kardeşine yapma. Sen kendine ne istiyorsan kardeşine de onu iste. İşte eşit olduk gitti. Eğer devlet resmi olarak meseleyi sadece bir asayiş ve şiddet sorunu olarak görüyorsa bu yanlış bir bakış açısıdır. Şiddet bir sonuçtur, sebep değildir. Ortada bir mesele var ve bu mesele çözülmediği için siz bugün bir şekilde elinde silah olanları ikna ederseniz veya zorla silahı elinden alsanız bile eğer siz meseleyi çözmezseniz yarın öbür gün bir başkası silahı eline alacaktır. Sorun çözülmemiş olur. Öyleyse ey muktedir olanlar! Kardeşliğin edebiyatını yapmakla yetinmeyin kardeşliğin hukukunu yerine getirin. Herkes eşit vatandaş olsun.

Diyelim ki biri farklı bir düşüncededir, örneğin federasyon istiyor, istesin, isteyebilsin hem de özgürce dile getirebilsin. Hatta birisi bağımsızlık da isteyebilir. İster… Eğer bu işi şiddete dökmüyorsa fikrini o şekilde ifade ediyorsa bırakın ifade etsin. Bırakın insanlar ne düşünüyorlarsa özgürce dile getirebilsin. Biz diyoruz ki, Kürtlerin kimlikleri anayasada resmen tanınmalı ve kardeşliğin hukuku inşa edilmeli ki birlikte yürüyebilsin."

 

Suriye meselesi

Suriye'de 2011 yılının bahar aylarında başlayan olayların ardından, durumun savaşa dönüşmemesi için diplomasi kanallarının kullanılması gerektiği yönünde çağrılarda bulunduklarını hatırlatan Yapıcıoğlu, "Belki o zamanki hükümet 'Biz muhalefete destek verirsek orada 3 ay içinde rejim yıkılır, yeni bir sistem gelir, millet de rahatlar' hesabını yaptı. İşte 11 yıl oldu, rejim yerinde duruyor. Biz o zaman dedik ki, Allah için siyasi yollarla bu mesele çözülmeli. O zaman belki ölenlerin sayısı binlerle ifade ediliyordu, dediler ki; 'Binlerce insan öldü bir masaya nasıl oturulacak?' dedik ki 'Bugün oturmazsanız ölü sayısı on binlerle ifade edildiğinde oturacaksınız, o zaman oturmazsanız ölü sayısı yüzbinlerle ifade edildiğinde eninde sonunda bu iş masa başında çözülecek başka bir yolu yok.' Hiç kimse bir başkasını öldürerek bitiremez ve işte iç savaş ve kaos, kimin işine yaradı? Suriye'deki Arap'ın da Kürt'ün de Ermeni'nin de Süryani'nin de Nasuri'nin de işine yaramadı. Kimin işine yaradı? Rusya'ya yaradı. Orada otoritesini güçlendirdi. Amerika'nın işine yaradı geldi oraya yerleşti bir silah tüccarlarına işine yaradı. Oradaki gariban insanlar birbirlerini öldürdüler. Oluk oluk kan aktı. Yüzbinlerce insan öldü milyonlarca yerini yurdunu terk etmez zorunda kaldı." ifadelerini kullandı.

Yapıcıoğlu, "Suriye'de çok farklı inanç gruplarına mensup, çok farklı etnik kimliklere sahip insanlar birlikte yaşıyor. Suriye'de herkesin kendini orada göreceği, hiç kimsenin haksızlığa, bozguna uğramadığı yeni bir yönetim kurulmalı ve bu yönetimin korunması için çevre ülkeler başta olmak üzere bu işte söz söyleyebilecek, güç yetirebilecek bütün insanlar bu işe ağırlığını koymalı. Fakat maalesef dış politikanın temel kuralı şudur; 'Kimin gücü kime yeterse' kuralını dayatıyor. Temel prensip, 'daimî dostlar, sürekli dostlar, sürekli düşman yoktur; sürekli menfaatler vardır.' Bu gayr-i insani bir tutumdur. Burada olan en zayıf, en gariban en kimsesize olur. Keşke iş bu duruma gelmeden önce o gün en azından bölge ülkeleri sesimizi duysalardı ve böyle bir masa kurmuş olabilselerdi." değerlendirmesinde bulundu.

Programın sonunda Yapıcıoğlu ve katılımcılar hatıra fotoğrafı çektirdi. (İLKHA)

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.