Yapıcıoğlu: Türkiye bataklığa çekilmek isteniyor

Yapıcıoğlu: Türkiye bataklığa çekilmek isteniyor
HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, Gaziantep'te gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu.

Parti çalışmaları kapsamında düzenlenen programlara katılmak üzere Gaziantep’e gelen HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, partisinin Gaziantep il başkanlığı binasında basın mensuplarıyla bir araya geldi.

Gündeme dair önemli açıklamalarda bulunan Yapıcıoğlu, PKK’nin çatışmaları bilinçli bir şekilde şehir merkezlerine taşıdığını, fakat bu süreçte halktan umduğu desteği bulamadığını belirtti.

“Başından beri söylüyoruz bu yol yol değil”

PKK’nin çatışmaları sivil insanların yaşadığı yerleşim yerlerine, mahalle aralarına taşıması, sokaklara bombaları döşenmesinin en büyük mağdurunun yine bölge halkı olduğunu ifade eden Yapıcıoğlu, “Cizre’de olayların önceki gibi olmadığını, büyük oranda durulduğunu söylemek mümkündür. Yani ilk günkü şiddette değil. Fakat Sur’da hâlâ olaylar devam ediyor. Halen patlamalar oluyor, can kayıpları yaşanıyor. Başından beri söylüyoruz; bu yol yol değil.” dedi.

Silahın bir hak arama aracı olmadığını söyleyen Yapıcıoğlu, “Gönül arzu eder ki, sivillerin yaşamadığı yerlerde de yani kırsalda ve dağlarda da çatışmalar olmasın. Mesele her neyse sulh yoluyla, siyaset yoluyla konuşularak çözülsün. Fakat PKK bilinçli olarak halkı bu çatışmaların içerisine çekmeye ve belki de ayaklandırmaya çalıştı. Ama halk buna prim vermedi.” ifadelerini kullandı.

Yapıcıoğlu, “PKK, kendi menfaatinin burada olmadığını gördü. Halk da PKK’nin bu çağrılarına kulak vermedi diye düşünüyoruz. Umuyorum ki, bu acı olaylar daha başka yerlere de yayılmadan son bulur. Mesele her neyse, kim ne talep ediyorsa bunu siyaset yoluyla, barış yoluyla dile getirir. Şiddet kimseye bir şey kazandırmaz. Şehir içindeki çatışmalar bölge halkına çok ciddi zararlar veriyor.” şeklinde konuştu.

“Suriye adeta bir viraneye döndü”

Suriye'de başlatılan ateşkes süreci ve Suriye meselesi ile ilgili de açıklamalarda da bulunan Yapıcıoğlu, 5 yıl içerisinde Suriye’de 400 bine yakın insanın hayatını kaybettiğini ve 10 milyonun üzerinde insanın da yerini terk etmek zorunda kaldığını ifade etti.

Suriye’de çok büyük acıların yaşandığını dile getiren Yapıcıoğlu, “Yaklaşık 5 yıldır Suriye’de bir iç savaş yaşanıyor. Gerçekten çok büyük acılar yaşandı. 400 bine yakın can kaybından, 10 milyonun üzerinde insanın ülkesini terk etmesinden bahsediliyor. Suriye bu süre içerisinde adeta bir viraneye döndü. Umuyor ve diliyoruz ki, bu ateşkes hayata geçer ve gerçek anlamda bir ateşkes olur. Bu akan kan durur. Elbette bunu istiyoruz.” dedi.

“Ateşkes anlaşması yapmak ABD ve Rusya’ya mı kalmalıydı?”

Sisteme muhalefet ettiklerini söyleyen insanların ve grupların aynı zamanda birbirleriyle de çatıştıklarını belirten Yapıcıoğlu, sözlerine şöyle devam etti: “Suriye halkı kendi içerisinde bir iç savaş yaşarken, onların namı hesabına binlerce kilometre öteden gelip ateşkes anlaşması yapmak ABD ve Rusya’ya mı kalmalıydı? Veya bu anlaşmayı onlar mı yapmalıydı? Yoksa oradaki halk ve onların kardeşleri olan çevrelerindeki devletlerin hükümetleri, komşu ülkeleri ve yetkilileri mi bu ateşkesi yapmalıydı? Bu sorunun herkes tarafından sorulması lazımdır.”

“Ateşkes çağrılarında samimi olunmadığı noktasında bizim endişelerimiz var”

Ateşkes çağrılarının ve devam eden görüşmelerde tarafların çok samimi olmadığı noktasında endişelerinin olduğunu belirten Yapıcıoğlu, “Eğer iç meselenizi düzeltemezseniz, kendi içinizdeki adaletsizlikleri ortadan kaldırmazsanız ve siz kendi aranızda olan kardeş kavgalarını sonlandırmazsanız emperyalist ülkeler gelirler, sizin adınıza savaşa da karar verirler. Sonra savaşı bitirmeyi düşündükleri zaman da; ‘yeter artık bu kadar kavga ettiğiniz’ diye, ‘birbiriniz ile barışın’ derler. Bu ateşkes çağrılarında veya bu görüşmelerinde çok samimi olunmadığı noktasında da bizim endişelerimiz var. Biz samimi olduklarını düşünmüyoruz. Bundan bir ateşkesin tahkim edilmesinin garantisi yoktur. Ama umuyor ve diliyoruz ki, orada birbirleri ile çatışan taraflar bir arada otururlar ve çatışmaya son verirler. Sükûnet içerisinde kendi meselelerini konuşarak bir noktaya gelinir ve akan kan durur.” diye konuştu.

“Türkiye bataklığa çekilmek isteniyor”

Türkiye’nin bataklığa çekilmek istendiğinin altınız çizen Yapıcıoğlu, “Aslında Türkiye bir yandan zaten Suriye’ye müdahildi. Fakat Türkiye’nin karadan sınır ötesine askeri bir hareket başlatmasını biz yanlış buluyoruz. Türkiye bir bataklığa çekilmek isteniyor. Türkiye’nin bu bataklığa girmesi demek aynı zamanda savaşın sınırın bu tarafına sıçraması demektir. Buradan biz hükümete çağrıda bulunuyoruz. Hükümet son derece dikkatli adımlar atmalıdır. Bu bataklılığa girmemelidir. Orada akan kanın durması için Türkiye ve diğer bütün ülkeler ve bütün İslam ülkeleri ellerinden gelen bütün çabaları ortaya koyarak bu çatışmaların sonlanması için bir çaba sarf etmelidirler diye düşünüyoruz.” ifadelerini kullandı.

Kürt Meselesi

Yapıcıoğlu, çözüm süreci denilen süreçte Kürt halkının gasp edilen hak ve taleplerinin PKK sorununa indirgendiğini belirterek, hükümeti çözüm sürecinde yapmış olduğu yanlışlar noktasında defalarca uyardıklarını ancak hükümetin bu uyarları dikkate almadığını kaydetti.

“Kürt Meselesinde muhatap halktır halkın meşru temsilcileridir”

Yapıcıoğlu sözlerine şöyle devam etti: “Biz çözüm süreci diye isimlendirilen ve 2013’te resmen başlayan bu süreçte bazı yanlışlıklar yapıldığını başından beri söylüyoruz. Bu yanlışın en belirgin özelliği şuydu; Kürt halkının bazı talepleri vardı. Bu talepler sadece elinde silah olan PKK ile onun yöneticileri ile görüşüldü. Biz dedik ki, PKK bu halkın temsilcisi değildir. Eğer siz silahların bırakılması mevzusunu konuşuyorsanız elbette elinde silah olanlar ile konuşursunuz. Ama halkın hak talepleri var ise bunu halkla konuşmanız ve halkın meşru temsilcileri ile müzakere etmek gerektiğini dile getirdik. Şu anda da biz aynı noktadayız. Eğer hükümet Kürt meselesini sadece bir şiddet sorunundan ibaret olarak görüyorsa bu yanlıştır. Yok, eğer bu bir ‘demokratikleşme’ Kürtlerin gasp edilen haklarının iade edilmesi ve özgürlük alanın genişletilmesi olarak kabul ediyorsa o zaman seçtiği muhatap yanlıştır.”

İki Masa

PKK’nin bir sonuç olduğunu değerlendiren Yapıcıoğlu, şunları ifade etti:

“Biz diyoruz ki, evet silahlar susmalıdır. Elinde silah olanların bir şekilde silahı bırakmaya ikna edilmeleri gerekir. Masalardan biri bu olsun. Ama diğer taraftan halkların hak ve özgürlüklerinin genişletilmesi talepleri, elinde silah bulunmayan muhataplarla görüşülsün. Bu halkın bütün temsilcileri ile görüşülsün ve muhatap halk olsun. Şu son olaylarla Kürt meselesini sadece bir asayiş sorunu veya ekonomi geri kalınmışlık sorunu olarak algılanmaya başlandı. PKK bir sonuçtur. PKK yokken de Kürt meselesi diye bir mesele vardı. Eğer sorun çözülmezse, bu sorunun üretmiş olduğu sonuçlar yok edilmeye çalışılırsa yarın bu memleket başka sorunlar ile karşılaşacaktır. Haklı ve meşru olan talepler karşılanmalıdır. Kürtlerin hak talepleri PKK sorununa bağlanmamalıdır.”

“Düşünce özgürlüğü en temel insan haklarından bir tanesidir ama…”

Can Dündar ve Erdem Gül'ün tahliyesi ile ilgili sorulan bir soruyu cevaplandıran Yapıcıoğlu, düşünce özgürlüğünün en temel insan haklarından bir tanesi olduğunu ifade ederek, cezaevinde sesini duyuramayan veya yeterince gündem olamayan, haksız yere yatan pek çok mazlumun olduğunu dile getirdi.

Yapıcıoğlu, “Fakat şu da unutulmamalıdır ki cezaevinde belki sesini duyuramayan veya yeterince gündem olamayan, haksız yere yatan pek çok mazlum var. Şu anda cezaevleri kapasitenin üzerinde kişileri barındırıyor. Sürekli yeni cezaevleri inşa edildiği halde maalesef yetmiyor. Bu kadar suç işlemeye alışık bir toplum muyuz, yoksa yargı sisteminde bir problem mi var? Bu işin bir yönü. Yargının sadece sesi çok çıkan insanlara karşı biraz daha hızlı ve hassas olması, diğer insanların adeta unutulmuş olması da işin üzücü bir başka boyutu. Her halükarda aslolanın özgürlük olması gerekir. Tutuklama bir tedbirdir. Bir kişi gazetecidir, siyasetçidir veya memurdur diye suç işleme özgürlüğü yoktur. Böyle bir anlayış doğru bir anlayış değildir. Herkes kanun önünde eşittir, eşit olmalıdır. Hiç kimse de suçluluğu adil bir yargılama sonucunda verilecek bir mahkeme kararıyla sabit olmayana kadar tutuklu olarak 'Peşin peşin cezasını çeksin' diye bir anlayışla uzun tutukluluk süreleri de kabul edilebilecek bir şey değildir.” dedi.

Aytaç Baran’ın katledilmesi ve dava süreci

Diyarbakır’da PKK tarafından şehid edilen HÜDA PAR üyesi ve Yeni İhya-Der Başkanı Aytaç Baran’ın Kayseri 2’inci Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davasının ilk duruşması ve tutuklu bulunan Diyadin Gümüş’ün tahliye edilmesini de değerlendiren Yapıcıoğlu, şunları söyledi:

“Tahliye ile dosyadaki bütün detayları tam bilmiyorum ancak bu kişinin bu suçun faili olarak yargılandığını biliyorum. Bu olayın failidir veya değildir, diye bir şey söylemek doğru değildir. Peşinen hiç kimseyi suçlamak gibi bir durumumuz yok. Ama şu soruyu da sorma hakkını kendimde görüyorum. Eğer bu kişi hakkındaki deliler bu kadar zayıf ise bu kişiyi neden tutuklayarak Aytaç Baran’ın katili olarak bütün topluma tanıttınız. Yok eğer, aleyhindeki deliler güçlü ise tutuklanması gerekecek nitelikte biri ise o zaman nasıl oluyor da bu kişi tahliye ediliyor.”

28 Şubat’ın yıldönümü ile ilgili de kısa bir değerlendirmede bulunan Yapıcıoğlu, hâlâ memleketin bazı yerlerinde bazı kesimleri için Şubat soğuğunun devam ettiğinin altını çizdi. 

Kaynak:İLKHA

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.