Yaşayan Şehit Ahmet Arık

Yaşayan Şehit Ahmet Arık
Diyarbakır'da 1993'ün Kasım ayında şehit edilen Ahmet Arık'ın hayatını anlatan ailesi, onun yaşayan bir şehit olduğunu söyledi.

Diyarbakır'da 1993'ün Kasım ayında şehit edilen Ahmet Arık'ın hayatını anlatan ailesi, onun yaşayan bir şehit olduğunu söyledi.

Müslümanlar tarafından en çok tanınan genç olduğu gibi düşmanları tarafından nerdeyse aynı oranda tanınıyordu Şehit Ahmet Arık. Birçok insanın hidayetine vesile olması ve yaptığı İslami çalışmalarından dolayı şehadet şerbetini içti. 

Sabahlara kadar Kur'an-ı Kerim okuyarak, gündüzleri Müslümanlara yardımına koşan, adına marşlar yazılan ve vaktinin birçoğunu camide geçiren, sesi ve kendisi güzel Şehit Ahmet Arık 22 yaşında tarafından katledilerek şehadet şerbetini içti.

Ahmet Arık'ın şehadetinin 24'üncü yıl dönümü dolayısıyla hayatıyla ilgili İLKHA'ya açıklamalarda bulunan ailesi, Arık'ın toplum yararına hayırlı bir nesil yetiştirmek için hayatının her alanını İslam uğruna feda ettiğini belirtti.

Şehit Ahmet Arık eşi Kadriye Arık, arkadaşları tarafından ona şehit lakabı takıldığını belirterek, o dönem yaşadıklarını şöyle anlattı:

"20 yaşlarında askere gitti, geldikten aradan 3 ay geçti ve şehit düştü. Onun ahlakı İslam üzerineydi Çocuklarına, bana, annesine ve babasına karşı çok iyiydi. Sürekli camiye gidip ders verirdi. Geceleri sabaha kadar Kur'an okurdu ve Kur'an'ın üstünde uyurdu. Çok şükür iyi ki bu yoldaydı. 24 yıl aradan geçti çocuklarım ve ailem olsun hepsi o bize miras kaldı. Şimdi çocuklarım başka yolda olabilirdi. Hiç okul okumağı halde dışarından okuyarak lise mezunu oldu ve kitap okumayı severdi. Geceleri seccadenin üzerinde Kur'an okuyarak uyuya kalırdı. Allah ondan razı olsun. Biz pişman değiliz, yine olsa yine feda ederiz."

"Henüz sağ iken arkadaşları ona şehit derdi"

Arık, "Şehit olmadan önce bir öğrencisi vardı, sürekli kapıya gelirdi derdi 'şehit abiyi çağır' diye. Ben de eşim bir daha şehit demesin diye hep kızardım. O da bana 'sakın kızma' derdi. Henüz sağ iken arkadaşları ona şehit derdi. Giderdi, 15 gün boyunca gelmezdi, aylarca İslam için çalışırdı. Çocuklarıyla bunda dolayı pek ilgilenmedi. Onun dünyası İslam'dı. Bizi bir gün olsun incitmedi. Yeni şehit oldu acaba nasıl bir yere gitti? Diye düşünüyordum. Rüyamda gürdüm, eve gelmişti. Nasıl bir yere gittiğini sordum. O da 'Gittiğim yer güller ve çiçeklerle süslüdür. Ne çeşit meyve dersen içinde var. O kadar güzel bir yerdir ki hiç merak etmene gerek yok.' Sonra uyandım. O günden bu yana daha merak etmedim. Ve onun yolunun hak yolu olduğunu anladım." dedi.

"9 çocuğun var ben de onların zekâtıyım"

"Bana hep derdi, namazını ihmal etme, doğru yolda git. Bize hep nasihat etti ve çocuklarım hala onun yolunda devam ediyor." diyen Arık, şöyle devam etti:

"Korkusuz bir insandı. Biliyordu insanlar ona zarar verecek, yine de kesinlikle korkmazdı. Kendini kenara çekmezdi. Bir gün eve geldi. Annesine şunları dediğini hatırlıyorum, '9 çocuğun var ben de onların zekâtıyım' yani kendisinin şehit olacağını söylerdi. Şehit olduktan sonra insan ister istemez zorluklar çekiyor, bu zorlukların güzellikleri de vardır. Bu durumda olanlar için sabır tavsiye ediyorum ve Allah mükâfatını veriyor. Herkes için en güzel yol Kur'an ve sünnet yoludur. İnsana huzur veren o dur. Bu yoldan ayrılmasınlar."

"Hainler tarafından uğradığı saldırı sonucu şehadet şerbetini içti"

Oğlu Rıfat Arık, 5 yaşında iken babasının şehit edildiğini dile getirerek, "Şehit 1993 Kasım ayında hainler tarafından uğradığı saldırı sonucu şehadet şerbetini içti. Şehadet anında dahi sürekli rabbini zikretti. Şehit olduğu esnada bile öğrendiğimiz kadarıyla sürekli 'Bekle beni ya Huseyn!' diyerek gökyüzüne bakarak nidalarda bulunuyordu. Babam küçük yaşlarında dedemin açtığı manavda çalışmaya başlamış, seyyar satıcılık yapıyormuş. Daha sonra durak şoförlüğü yapmaya başladı. Genç yaşta iken futbola aşırı derece bir tutkunluğu varmış. Spor kulüplerinden sürekli gelip ona tekliflerde bulunmuşlar. Ardından Şehit Hacı Bayancuk ile İslam davasıyla tanışmış. 22 yaşında şehadet mertebesine yükseldi." diye konuştu.

"Babam ve arkadaşları toplumun ahlakını düzeltmeye çalışırlardı"

Arık, o dönemde Marksist ve komünistlerin ortaya çıkmasıyla beraber babasının İslam'ı tebliğ çalışmalarına biraz daha hız verdiğini söyleyerek, şunları kaydetti:

"Evdeki hayatı biraz daha farklıydı. Evde özel bir odası vardı, mescit şekline çevirmişti. Yerde sadece bizim eski güneydoğu insanlarının kullandığı yastık ile sünger ve bir rahlesi vardı. Özellikle sürekli sabah kadar Kur'an okurdu. Ve kitap okumayı ihmal etmezdi. Küçük yaşta olmamıza rağmen okuduklarını hep bize anlatırdı. Hep güler yüzlü olup tebessüm ederdi, insanlara karşı şefkatliydi, merhametliydi ve bu yüzden onu tanımayan yoktu. Marksist ve komünistlerin ortaya çıkmasıyla beraber İslam'ı tebliğ çalışmalarına biraz daha hız verdi. Eve aylarca gelmezdi, Müslümanların sıkıntılarıyla ilgilenirdi. O dönem şehit olan arkadaşlarının aileleriyle ilgilenirdi. Onların boş zamanları yoktu. Anlatılanlara göre boş vakitleri çok azdı. Bu zamanlarını da camilerde geçirir, öğrencilere ders verirdi.  Camilerde Kur'an-ı Kerim ve Siyer'i anlatırdılar. Toplumun ahlakını düzeltmeye çalışırlardı. Ben oğlu olmama rağmen onu ondan tanımadım. İnsanların derdiyle dertlenirdi. On parmağında on marifet vardı. Şehidin sesi de güzeldi. İlahi okuduğu zaman arkadaşlarını mest edermiş. Şimdi 'Grup Vuslat' adını alan ekibin kurucusuydu."

"Yaşayan şehit diyorlardı ona"

Arık, "Babama şehit denirdi ve o lakapla anılırdı. Yaşayan şehit diyorlardı ona. Muhammed Sudan'a 'Neden bu lakabı taktınız, ağır bir lakaptır.' dediğimde, 'Baban genç olmasına rağmen öyle feyizlenirdik ki ona baktığımız zaman, onun nasıl bir kişiliğe sahip olduğunu bildiğimiz için şehit lakabını taktık. O lakabının hakkını veriyordu.' diyordu. 22 yaşında şehadet şerbetini içti ve İslam'la tanışması 8 yıl sürdü. Bu süreçte hayatına birçok şey sığdırdı. Hala insanların ondan bahsetmesi, hayatını örnek alması, şu anda yaşayan İslam davetçilerinin onun metotlarını uygulamasındandır." ifadelerini kullandı.

Babasının insanlara İslami anlatmak için farklı taktikler uygulayarak, İslam'a kazandırdığını söyleyen Arık, sözlerine şöyle devam etti:

"Bir gün dolmuşta giderken, yanında oturan birine 'Davayı nasıl anlatırım?' derdiyle birden elindeki kol saatine çarpıyor. 'Senin kol saatin ne kadar da güzel' diyerek o insanla tanışıp, davaya kazandırıyor. Ve o insan halen davaya hizmet ediyor. Şehit, sürekli insanlarla ilgilenirdi. Yine yolda yürürken 'Bugün İslam'ı kimseye anlatmadım' derdiyle yürürken birine omuz vuruyor. Omuz vurduğu kişi, yere düşüp, üstü başı kirleniyor. Bu vesileyle alıp onu camiye götürüyor. Orada üstünü başını temizliyor. Caminin içinde alıp, elbisesi kuruyana kadar İslam davasını anlatıyor. Böylece o insan da İslam'la tanışıyor. Şehit sürekli merdivenleri 2'şer veya 3'er çıkardı. Bizim çıktığımız gibi tek tek değil. Yolda yürürken sürekli hızlı yürürdü. Arkadaşları onu yolda görürken ona yetişmek için koşarlarmış. Kendini o kadar davaya adamıştı. Evli olduğu belli bile değilmiş. Hiçbir zaman beraber uyumadık, sürekli ibadetlerine bağlıydı ve Kur'an okurken uyuya kalırdı."

"Hayatını şehit Celal'e ve Aytaç Baran'a çok benzetirler"

Babasının şehadet gününü anlatan Arık, son olarak şunları söyledi:

"Şehidin şehadetinden sonra bizi camiye götürdüler. Oraya gittiğimizde gözleri kapalıydı, Tabutun içinde, başına tevhit bandajı sarılıydı. Sanki sürekli bizi takip ederdi, öyle bir his vardı içimizde. O zaman Diyarbakır üzerine kap kara bulutlar çökmüştü. İki güvercin cami minaresine konuyor, o güvercinler onun na'şı gidene kadar orada kalıyorlar. Na'şı omuzlandığı zaman o iki güvercin mezarlığa kadar bizimle geldiler. Biz defin ettikten sonra mezarın başında durdular ve hiçbir yere ayrılmadılar. Şehidin hayatını Aytaç Baran'a ve Silvan'da şehit edilen şehit Celal'e çok benzetirler. Hatta babamı anlattıklarında aklımdan hep şehit Aytaç Baran geçerdi. 3 şehidin hayatı birbirine benziyor." (İLKHA)

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.