“Yeniden yargılanma ve adalet istiyoruz”
1990’l yıllarda çeşitli komplo ve kumpaslarla cezaevine konulan İslami kimlikli mahkûmların ailelerinin oluşturduğu “28 Şubat ve FETÖ Mağduru Aileleri İnisiyatifi” Batman M Tipi Kapalı Cezaevi önünde bir basın açıklaması yaptı.
Aileler çocuklarıyla birlikte kumpaslar sonucu mahkûm olanların fotoğrafları ile “Af değil lütuf değil adalet istiyoruz”, “Adil yargılama, hemen şimdi”, “Yusufiler için özgürlük vakti gelmedi mi” dövizleri taşıdı. Bir bebeğin el arabasına asılan “Ben dedemin özgürlüğünü istiyorum” asılı pankart ise dikkat çekti.
Basın açıklamasından önce bir konuşma yapan “28 Şubat ve FETÖ Mağduru Aileleri İnisiyatifi” sözcüsü Hüseyin Olam, amaçlarının, yaşanılan acıları kamuoyunun dikkatine sunmak ve haklı taleplerini dile getirmek olduğunu söyledi.
Ergenekon ve Balyoz gibi davaların hüküm giymiş sanıklarına yeniden yargılamanın önünün açılarak mahkûmiyetlerinin sonlandırıldığını hatırlatan Olam, “Hepsini beraat ettirdiler ve hatta tazminat bile ödediler. İslami camialar olarak en çok bu yapılardan çekenler bizleriz. Çok ağır işkence ve kumpaslarla, uydurulmuş delillerle kardeşlerimiz cezaevlerine konulmuşlardır. Bunların tekrar yargılanmalarını talep ediyoruz.” dedi.
Olam’ın ardından kısa bir konuşma yapan 28 Şubat ve FETÖ mağdurlarının avukatlarından İdris Yapıcıoğlu, hukuku silah olarak kullanan FETÖ’nün yapmış olduğu hukuksuzluğu ilgili mercilere ulaştıracaklarını belirtti. Geçmişte yapılmış olan bu hukuksuzlukların, uydurulan delillerin, kumpasların bütün topluma anlatılması gerektiğini vurgulayan Yapıcıoğlu, mağduriyetler dile getirildikten sonra bunlara kulak tıkamanın büyük bir vebal oluşturacağını dile getirdi.
“Bizler af talep etmiyoruz”
Daha sonra mahkûm yakınları sırasıyla söz alarak, adil bir yargılama taleplerini yineledi. İlk olarak söz alan oğlu yaklaşık 16 yıldır cezaevinde olan Nurettin İrmak’ın babası Musa İrmak, “Bizler adalet talep ediyoruz. Bizler af talep etmiyoruz. Ergenekon ve Balyoz davasındakiler yeniden yargılama ile salıverildi. Neden bizim çocuklarımız için de yeni bir yargılama açılmıyor? Bizler mağduruz ve tek isteğimiz, çocuklarımız için yeniden adil bir şekilde yargılanmasıdır.” diye konuştu.
“Hasta halimle beni cezaevi cezaevi dolaştırdılar”
15 yıldır oğlu cezaevinde olan Mahmut Avcı’nın annesi Asiye Avcı da şunları söyledi: “Oğlum 15 yıldır cezaevindedir. 30 bayramdır birbirimizi göremiyoruz. Hasta halimle beni cezaevi cezaevi dolaştırdılar. Ailece perişan olduk. Bizler yetkililerden adil olmalarını bekliyoruz.”
“Af değil, adalet istiyoruz”
Mehmet Ali Çelik’in annesi Dilber Çelik, oğlunun yaklaşık 19 yıldır tutuklu olduğunu hatırlatarak, “Bütün Yusufilerin bayramını kutluyorum. Oğlum, bizim için sizsiz bayram bayram değil. Biz hiç bayram görmedik, ancak sizin gelişiniz bizim için bayram olur. Rabbim hepsinin yar ve yardımcısı olsun. Af değil, adalet istiyoruz. Çocuklarımız suçlu değil.” dedi.
“Her sevincimizde bir eksiklik hissediyoruz”
Babaları ve dedeleri cezaevinde olan mahkûmların çocukları ve torunları ise şunları dile getirdi: “Babalarımıza kumpas kuran FETÖ’nün gerçek yüzü ortaya çıktı. İktidarda olan Adalet ve Kalkınma Partisi de isminde geçen adaletin hakkını verip bu mağduriyetleri gidermelidir. Biz hukukta çifte standart kabul etmiyoruz. Eğer bu ülkede hukuk varsa herkese eşit olmalıdır. Her sevincimizde bir eksiklik hissediyoruz. Zulme uğradık, babasız büyüdük.”
Mahkûm ailelerinin yaptığı konuşmalardan sonra, “28 Şubat ve FETÖ Mağduru Aileleri” adına basın açıklamasını, eşi 17 yıldır cezaevinde olan Zekeriyya Ezer’in eşi Hatice Ezer okudu.
Yıllardır haksız ve hukuksuz bir şekilde zindanlarda tutulan babaları, kardeşleri, eşleri ve yakınları için toplandıklarını belirten Ezer, “28 Şubat’ tan 15 Temmuz darbe girişimine kadarki süreçte emniyet, Jitem, yargı üçgeninde kurulan kumpaslar sonucu demir kapılar, beton yığınları arkasında tutsak edilen ve kendilerine Yusufiler dediğimiz zindan bahadırlarının aileleri olarak yetkililere, insaf ve vicdan sahiplerine haykırmak için toplanmış bulunuyoruz. 15 Temmuz 2016 tarihi bir milattır. Bu tarihte Allah’ın izni ve imanlı halkımızın gayreti ile büyük bir felaketin eşiğinden son anda dönülmüştür. Bu girişim sayesinde gerek ülke, gerekse de bölge genelinde cereyan etmiş pek çok karanlık ve sinsi planlar, eylemler, özellikle de İslami kesime yönelik kumpas ve hileler Allah’ın yardımıyla gün yüzüne çıkmış ve aydınlanmıştır. Fesat şebekesinin şantaj, hile ve uydurma deliller ile nice insanın özgürlüğünü ve itibarını ellerinden aldıkları gerçeği, her geçen gün daha iyi anlaşılmakta, kumpaslar bir bir ifşa olmaktadır.” dedi.
“Zulme sessiz kalmak ve imkânı varken zulmü ortadan kaldırmamakta zulümdür”
Ezer, “Ancak ne yazık ki; ortaya çıkan mağduriyetler, buzdağının sadece görünen bir yüzüdür. İşte bizler de bu yüzün bir parçasıyız. Bizler 28 Şubat ve FETÖ’nün mağduru olan ve kimisi neredeyse 25 yıldır zindanlarda dirsek çürüten bu mazlum tutsakların anneleri, babaları, eşleri ve yakınlarıyız. Çok değil, daha kısa bir zaman önce binlerce hakim ve savcının, emniyet ve askeri personelin birer birer adalet önüne çıktığına şahit olduk. Hiçbir zulmün payidar kalmayacağı, hiçbir zalimin cezasız kalmayacağına olan inancımız peygamberimizin ‘Küfür devam eder, zulüm asla devam etmez.’ şiarıyla adeta perçinlenmiştir. Bu nedenle diyoruz ki; Zulme sessiz kalmak ve imkânı varken zulmü ortadan kaldırmamakta zulümdür.” diye konuştu.
“Mütedeyyin kesimlerin görmezden gelinmesi büyük bir gaflettir”
Açıklamanın devamında Ezer, şunları kaydetti: “Hükümet yetkilileri 15 Temmuz’dan sonra her şeyin farklı olacağına dair beyanatlarda bulundular. Bu nedenle mağdur kesimlerin tümünde, bu mağduriyetlerin telafi edileceğine dair bir umut yeşerdi. Ancak maalesef iktidar, mağdur kesimler olarak Ergenekon ve Balyoz gibi davaları gördü, her türlü hak ve hukuku biraz da abartılı olarak onlar için işletti. İdarecilerin, geçmişte türlü türlü zulümlere maruz kalmış ve bugün artık bunun ayyuka çıktığı bir dönemde, mütedeyyin kesimlere yönelik herhangi bir girişimde bulunmuyor olması, görmezden ve duymazdan gelmesi büyük bir gaflettir. Halkımızın ve özellikle de dindar kesimin devrimini çalmaya çalışanları övmek ve yüceltmek, İslami kesime ve halka bir nevi nankörlüktür.”
“Yeniden yargılanma yolu açılmalı, adalet ile hüküm edilmelidir”
Yargı ve emniyetteki yapılanmanın deşifre olduğunu ve bu nedenle bunların geçmişte verdikleri kararın da hükümsüz olması gerektiğine işaret eden Ezer, “Kaldı ki; bununla ilgili bir çalışma yapılırsa görülecektir ki, şu anda zindanlarda olan pek çok masum insanın kararlarında fesat şebekesine bağlı hakim-savcı, polis-asker imzası ve mührü vardır. Bu nedenle tek amaçları inançlarını yaşamak ve yaşatmak olan bu mağdur kesimlere, yargı kararları tekrar gözden geçirilmek sureti ile yeniden yargılanma yolu açılmalı, adalet ile hüküm edilmelidir. Buradan yetkililere ve sesimizi ulaştırabileceğimiz tüm duyarlı kesimlere, halkımıza seslenmek istiyoruz; İktidarlar gelip geçicidir. Baki olan Allah’tır. İktidarı bu vebalden kurtulmaya ve bizlerin de sesini duymaya davet ediyoruz. Bizler af veya merhamet dilemiyoruz. Sadece hakkımız olan adaleti talep ediyoruz. Halkımızdan, basın ve medyamızdan, sivil toplum kuruluşu ve siyasi partilerden de bu süreçte yanımızda olmalarını, sesimize ses, gücümüze güç katmalarını istirham ediyoruz.” ifadelerini kullandı. (İLKHA)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.