Prof. Dr. Karataş: Dinin özeti insana hizmettir
Bingöl Üniversitesi Recep Tayip Erdoğan Kongre Merkezinde düzenlenen programa Bingöl il Müftüsü Mustafa Topal’ın yanı sıra birçok kurum amiri ve STK temsilcileri, çok sayıda akademisyen ve Bingöl Üniversitesi öğrencileri katıldı.
Moderatörlüğünü Mahmut Yıldırım’ın yaptığı program Öğretim Görevlisi İsmail Kaya'nın Kur’an-ı Kerim tilaveti ile başladı. Programda Bingöl Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İbrahim Çapak selamlama ve teşekkür konuşması yaptı.
Daha sonra sözü alan Prof. Dr. Mustafa Karataş, Hazreti Peygamber'in (Sallallahu Aleyhi Vesellem) hayatından kesitler sunarak hayatını "Asr-ı Muhammedi", "Aşk-ı Muhammedi" ve "Ahlak-ı Muhammedi" olmak üzere üç ana başlık altında katılımcılara aktardı.
Prof. Dr. Mustafa Karataş, konuşmasında siyerin farklı yönlerinin anlatılması gerektiğine vurgu yaparak ezberlerin bozulması, Resulullah’ın (Sallallahu Aleyhi Vesellem) her yönünün anlatılıp yaşanması gerektiğini vurguladı.
“Peygamberimizin her yönünü bilmemiz bizi O’na yaklaştırır”
Asr-ı Muhammedi konusunda Karataş, Ahzab suresi 21. ayete atıfta bulunarak, “Rabbimiz buyuruyor; ‘Allah'a ve ahiret gününe kavuşmayı uman, Allah'ı çok zikreden kimseler için güzel bir örnek vardır.’ Ayeti kerimede belirtildiği gibi Resulullah (Sallallahu Aleyhi Vesellem), her yönüyle bize örnektir. Dolayısıyla O’nun her yönünü bilmemiz bizi ona yaklaştırır. Ve O’nu sevmemize vesile olacak.” dedi.
“Resulullah’ın hayatını bazı detaylarla oyalayıp vakit geçirdik”
Karataş, Resulullah’ın (Sallallahu Aleyhi Vesellem) hayatının tam anlaşılmadığına vurgu yaparak, “Kameramızı bugün Asr-ı Saadette savaşlara değil de çok fazla öne çıkarılmayan Resulullah’ın (Sallallahu Aleyhi Vesellem) medeniyet inşasına çevirmek istiyorum. Bir köyde yaşamadı Resulullah (Sallallahu Aleyhi Vesellem). 50 bin nüfuslu, kasabı, pazarı, hapishaneleri, meraları, ebesi, doktoru, tüccarı, çarşısı, askeri olan bir şehirden bahsediyoruz. Bunu söylememin sebebi şu; biz hep şöyle vakit geçirdik, oyalandık. Bir lokma, bir hırkaya talim eden, hasırda yatan, gecesi hep ağlayan, gündüzleri camiden çıkmayan bir Peygamber tasavvuru daha çok gösterildi. Tam tersine bu söylenenler çok istisna olduğu için onlar akılda kaldı. Resulullah aleyhisselamın hasırda yatması bir aydır. İ’la Hadisesinde hanımlarından küsüp ayrıldı ve bir zatın evine gidip evinin ikinci katında hasırda yatmıştır. Hâlbuki Resulullah efendimizin yatağı içi hurma lifleriyle doldurulmuş deri yataktır. Yastığı da yatağı da tabaklanmış deriyle kaplıdır. Olaya böyle baktığımız zaman ağlayan, sızlayan, hasırda yatan, bir lokma bir hırkaya talim eden bir Peygamber görüyoruz. Tam tersi güçlü, kuvvetli, planlı, projesi olan, yatırım yapan, müşrikleri iktisat bakımında çökerten, Medine halkına bir gelecek kuran, istişareler kuran, ordusunu kuran, aileler arası ilişkileri tazim eder, kılık kıyafete, yeme içmeye, oturup kalkmasına kadar insanlara adap öğreten, erkan öğreten ve yeni bir medeniyet inşa eden bir peygamberimiz vardır. Bu kadar devlet işleri arasında elbette gece alnını secdeye koyduğunda saatlerce hareketsiz secdede kalan ama gündüz olduğunda insanlar arasına karışan, insanlar arası ilişkileri kuran bir peygamberimiz var.” şeklinde konuştu.
“Resulullah öyle bir medeniyet kurdu ki vahşi insanlar İslam’la yoğrulup gönüllerde yer edindiler”
Karataş, Hazreti Muhammed'in sahabe neslinin inşası noktasında nasıl muazzam bir medeniyet inşa ettiğine dikkat çekerek; “Öyle bir medeniyet kurmuş ki vahşi insanlar, çocukları diri diri toprağa gömen insanlar karıncayı ezmeyecek kadar yufka yürekli hale gelmiş. İnsanları kısa sürede nasıl eğitti, kısa sürede nasıl sevdirdi? İşte onun muallimi Allah, tahtası levh-i mahfuz, öğretmeni Cenab-ı Hakk’ın gönderdiği Kur’an-ı Kerim ve Cebrail aleyhisselam onun rehberi oldu. Biz çoluk çocuğumuza üç beş gün uğraşsak laf anlatamıyoruz. Ama Resulullah (Sallallahu Aleyhi Vesellem) bu insanları nasıl yoğurdu da ashab-ı kiram oldular. Ve sonrada İslam coğrafyasına İ’la-i Kelimetullah’ı yayıp bütün cihanda gönüllerde yer edindiler. Böyle bir asr-ı saadet görüyoruz.” dedi.
“Mekke’nin fethinde bugün kınamak yok diyerek birçok kişi iman edip Müslüman oldu”
Karataş, “Ve Allah, zorla çıkarıldığı şehre sekiz sene sonra muzaffer bir komutan olarak O’na fetih nasip ederek tekrardan Mekke’ye kavuşturur. Mekke’ye girdiği gün; ‘Bugün ayıplamak yok’ der. Çünkü Mekkeliler korkuyorlar, neler yaptık biz, Hazreti Muhammed ((Sallallahu Aleyhi Vesellem) ve ordusuna diyorlar ve bugün bizi kılıçtan geçirecek diye korkuyorlar. Hatta Sad Bin Muaz bugün ölüm günü dediği için Resulullah (Sallallahu Aleyhi Vesellem) O’nu komutanlıktan alıp sancağı başka bir sahabeye veriyor. Ve bu davranış pek çok kâfir ve müşriğin İslam’a girmesine vesile oluyor.” şeklinde konuştu.
“İmanın tadını almalıyız”
Aşk-ı Muhammedi konusunda Karataş, “Resulullah’ı (Sallallahu Aleyhi Vesellem) sevmek ibadettir. O’na itaat etmek Allah’ın emridir. O’nu örnek almak Allah’ın emidir. Bir insan Peygamberi ne kadar severse Allah’a o kadar yakındır. Üç şey var ki kimde varsa imanın tadını tatmış olur. Peki imanın tadı nasıl bir şey? Resulullah (Sallallahu Aleyhi Vesellem) imanın tadından bahsediyor. Demek ki imanın da tadını hissetmemiz lazım. Ama onun için de üç şey bulunması lazım. Birincisi; Müslümana, Allah ve Resulü her şeyden daha sevimli olursa. Demek ki çocuklarımıza önce Allah’ı sevmeyi öğreteceğiz. Çocuklarımıza önce anneyi mi yoksa babayı mı seviyorsun diye yarış yaptırıyoruz. Hâlbuki ilk öğreteceğimiz şey Allah’ı sevdirmektir. Konuşmasında da ilk telaffuzu ‘Allah dedirtin’ diyor Resulullah (Sallallahu Aleyhi Vesellem). Korkutarak değil sevdirerek bu olur. Allah’ı ve Resulünü sevdireceğiz. İkincisi; Sevdiği insanı sırf Allah için sevenler imanın tadını tatmıştır. Üçüncüsü de küfre düşmekten korkmasıdır. Ateşe düşeceğim diye, imandan sonra küfre düşmekten korkan insanlar, Allah ve Resulünü seven insanlar, birbirini Allah için sevenler imanın tadını tatmıştır. Ama Resulullah’ı (Sallallahu Aleyhi Vesellem) bilemezsek sevemezsek tanıyamazsak, peygamberimizin bizi ne kadar sevdiğini anlayamayız. Peygamberimiz Müminleri düşkünlük derecesinde seviyor. Resulullah’ı (Sallallahu Aleyhi Vesellem) aşk derecesinde seversek Allah’a yaklaşmış oluruz. Cenab-ı Hak Peygamber sevgisini bize nasip eylesin.” dedi.
“Dinin özeti insana hizmettir”
Ahlak-ı Muhammed konusunda ise Asr-ı Saadetten örnekler veren Karataş, “O’nun ahlakı suretinden de güzeldi. Sireti suretinden daha güzeldi. Ashab-ı Suffa’dan Ebu Hureyre anlatıyor; ‘Kıtlık oldu yemek gelmedi, aç kaldık ama aç olduğumuzu söyleyemedik. Namaz için adımımı attım caminin eşiğinde yığıldım kaldım. İçeri girenler tanıyorlarsa beni hasta zannettiler, tanımayanlar ise dilenci zannettiler herhalde. Halim yoktu ki kalkıp namaz kılayım. O sırada Hazreti Ömer geldi ona Kur’an’dan bir ayet sordum, maksadım konuşurken açlığımı bitap düştüğümü anlasın da belki karnımı doyurur diye. Ama Hazreti Ömer Kur’an’ın ahkâmını bana söyledi ve içeri girdi. Sonra cömertler cömerdi Hazreti Ebubekir geldi ona da Kur’an’dan bir ayet ve hükmünü sordum o da söyledi ve camiye geçti. Resulullah (Sallallahu Aleyhi Vesellem) geldi, kamet getirilip namaza durulacaktı, aynısını ona da sorayım demeden bana açmışın ya Ebu Hureyre dedi? Açım Ya Resulullah, günlerdir bir şey yemedim dedim. Haydi, kalk dedi ve geri döndük odasının önüne götürdü. Efendimiz ev halkına, aç misafirim var evde ne var diye sordu, hanımı ise evde yalnızca komşunun getirdiği bir kâse süt var dedi. Sonra Allah Resulü bana dönüp senden başka aç arkadaşın varsa çağır onlar da gelsinler dedi. Ben de arkadaşlarımı çağırdım on, on beş kişi geldi ve efendimiz besmele çekip bir yudum aldı ve Resulullahın uzattığı süt kabından hepsi içti. Her tası aldığımda aç kalacağım diye korkarak alıyordum ama tas doluydu ve hiç eksilmiyordu. En son ben de doyasıya içtim, gözüme nur, gücüme derman geldi ve o gün namazlarımı kılabildim.’ Dinin özeti insana hizmettir. Allah’ın hizmetimize ihtiyacı yok. Fisebilillah dediğimiz budur. Allah yolunda olmak budur. Allah’ın bizim orucumuza, namazımıza, haccımıza ihtiyacı mı var? İnsanların buna ihtiyacı var. Bunu yapacak kıvama gelen insanlar Resulullah’a (Sallallahu Aleyhi Vesellem) benzemiş olur.” diye belirtti.
“Toplum olarak en çok dürüstlüğe ihtiyacımız var”
Karataş; “Bir batılı yazar; ‘Her ümmet kendi peygamberine benzer’ ama bugün Ümmet-i Muhammed peygamberine benzemiyor. Çünkü bizim ölçülerimiz başka. Biz tespih çekerken başkası bizi rahatsız etsin istemeyiz. Toplum olarak en çok dürüstlüğe ihtiyacımız var. Kimse kimseye güvenmez oldu. Yüzüne karşı gülüyor arkadan kuyusunu kazıyor. Onun için el-emin Muhammed (Sallallahu Aleyhi Vesellem) bizim için çok önemli. Ondaki bu güveni, ondaki bu dürüstlüğü almadıktan sonra Ümmet-i Muhammed diye kimse benzetmez, peygamberimizi kimse sevemez. Bugün niye karikatür yapıyorlar? Kâfir kâfirliğini yapacak. Ama suç bizde. Örnek olamıyoruz ki! Müslümana bakıyor, peygamberi öyle zannediyor. Yalan var, dolan var, hile var, gıybet var, korkaklık var dedikodu var, tembellik var… Müslümanı öyle zannediyorlar. Peygamberimize benzedikçe değişeceğiz İnşaallah. Allah bize O’nun ahlakıyla ahlaklanmayı nasip etsin. Yaşayan Kur’an’dı O. Biz de Kuranı ne kadar yaşarsak Resulullah efendimizin güzel ahlakına o kadar benzemiş olacağız.” şeklinde konuştu.
(İLKHA)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.