Ramanlı: “Silah bırakılırsa Kürt meselesinin çözümü konusunda siyasetin eli güçlenecek”
HÜDA PAR Batman Milletvekili Serkan Ramanlı, Merkez İlçe Başkanı Cihad Altun ve partililer ile birlikte Batman Bağımsız Gazeteciler Derneği (BAB-GED)’i ve HÜR24 Haber Portalını ziyaret etti.
Ramanlı ve heyeti BAB-GED Başkanı Veysi Demir, Başkan Yardımcısı Bulut Kutlu, Genel Sekreter Mehmet Salih Seyhan ve Yönetim Kurulu üyesi Ekrem Turğut tarafından ağırlandı.
Çözüm için henüz bir irade yok
Kürt meselesi ile ilgili söylenmedik bir söz kalmadığını ancak çözüm için henüz bir irade olmadığını belirten Ramanlı, “Kürt meselesi ile ilgili söylenmedik bir söz kalmadı. Herkes her şeyi biliyor ama çözüm için henüz bir irade yok. 10 yıl önce çözüm süreci vardı ve herkes umutlanmıştı. Hem Kürt meselesi çözülecek hem şiddet bitecek. İnsanlar rahata erecek. Toplumsal barış olacak diye herkes umutlanmıştı. Biz de o zaman sürece bakarken neticesi itibariyle hayırlı olur diye destek verdik. Ama yapılan yanlışları görüyor ve bunu ifade ediyorduk. Ama bu bizi süreç karşıtlığına evirmedi. Çünkü neticesinin hayır olmasını biz de diliyorduk. Eğer toplumsal bir barış olacaksa, silahlar susacaksa, Kürtler hakkına kavuşacaksa zaten biz de bunu istiyoruz. Ama işte temel hak ve özgürlüklerin örgütün silah bırakması şartına bağlanması, ya da PKK’nın bütün Kürtlerin tek temsilcisi olarak kabul edilmesi gibi bariz hatalar yapıldı. Bununla örgüt şımartıldı. Süreç içerisinde iş adamlarının haraca bağlanması, kırsalda mahkemelerin kurulması, şehirlerde bombaların silahların depolanması ile tam toplumsal barış derken iş, toplumsal huzursuzluğa döndü. 6-8 Ekim’de bunun tuzu biberi oldu. Yetmedi 7 Haziran 2015’ten sonra bu defa çukur olayları patlak verdi. Ne umduk ne bulduk? Büyük bir hayal kırıklığıydı.” şeklinde konuştu
Şiddet kullanarak hak aranmaz
Bugünkü sürecin Kürtlerin temel hak ve hürriyetlerinin iadesi süreci olmadığına dikkat çeken Ramanlı, “Bugünkü süreç Kürtlerin temel hak ve hürriyetlerinin iadesi süreci midir? Değildir. Bunu söyleyen kimse yok. Teklif nedir? Devlet Bahçeli’nin “Öcalan çıksın silahların devrinin kapandığını söylesin. Örgütü lağvetsin bizde ona ‘Umut Hakkı’nı verelim gelsin mecliste siyasetini yürütsün.” şeklindeki çağrısı sadece silah bırakma üzerinedir. Şimdi en azından görünen budur. Peki, örgütün sadece silah bırakması Kürt meselesini çözer mi? Çözmez ama silahların devre dışı kalması Kürt meselesinin çözüme giden yolu açar. Silah ve şiddet çıkmaz bir sokaktır. 40 yıllık tecrübe bize bunu gösteriyor. Silah, şiddet üreterek, öldürerek, bombalayarak haklarımız elde edemeyiz. Şiddet yoluyla hak aranmaz.” dedi.
Önceki süreçte bazı kazanımlar oldu
“Önceki süreç içerisinde bazı kazanımlar oldu” diyen Ramanlı şöyle devam etti: “Mesela TRT Kürdi, yetersiz bulsak bile Kürtçe seçmeli dersler, Kürtçe siyasi propaganda, mahkemelerde ana dille savunma hakkı geldi. Cezaevlerinde Kürtçe konuşma serbestiyeti geldi vs. Az da olsa sembolik bazı adımlar atıldı. Bazıları bunu örgütün kazanımı olarak görüyor. İşte “biz silahın sayesinde elde ettik.” diyorlar. Bu tamamen bir aldatmacadır. Eğer öyle olsaydı çözüm sürecinin bozulmasından sonra bütün bu hakların geri alınması gerekiyordu. Hiçbirinde bir geri adım yok devlet açısından. Bunlar, silah sayesinde değil devlet kendini dönüştürdüğü için oluyor.”
Geçmişte dindarlar ve Kürtler mağdur edildi
Türkiye’nin tarihsel sürecinde iki büyük mağdur kitlenin olduğunu dile getiren Ramanlı, “Bunlardan biri dindarlar, diğeri Kürtlerdir. O mağdur dindarlar süreç içerisinde sivil siyasetle mücadele ede ede iktidara geldiler. Diğer bir mağdur olan Kürtlerin mağduriyetine kulak kabartmaya başladılar. Onun bir neticesi olarak bu serbestiyet ortamı oluştu.” dedi.
Bundan sonraki süreç ile ilgili konuşan Ramanlı, “Peki ne olacak? Öcalan çıkacak silahların bırakılması gerektiğini söyleyecek. Soru şu: örgüt buna ne diyecek? Ne devlet ne de Öcalan bunu biliyor. Örgüt silah bırakırsa ne olur? Şu anda hem stratejik olarak hem de potansiyel olarak örgüt silahı Türkiye’de kullanamıyor. Gelişmiş teknolojiler, İHA, SİHA, uydular, teknik takipler vs. dağda nefes alamayacak duruma gelmiş. Ama yine de örgüt tamamen silahlı kabiliyetinden yoksundur denilemez. Örgüt silah bırakırsa şu olacak: Türkiye kamuoyunun tamamında artık bizim dil, kimlik ve bölgesel kalkınmışlık olarak üç ana başlıkta dile getirdiğimiz Kürt meselesinin çözümü konusunda siyasetin eli güçlenecek. Toplumsal destek artacak. Çünkü halihazırda meşru, fıtri, insani ve İslami olan haklar konuşulduğunda bölünme korkusu bir set olarak önümüze konuluyor. Biz ‘bunları verirsek günün sonunda siz bu ülkeyi bölersiniz’ diye bu hakların bile tanınmasına veya tartışılmasına imkân tanımıyorlar. Buna direnci doğuran ve besleyen de şiddettir. Şiddet ortadan kalktığında bu korkunun yersiz olduğu ortaya çıkacağı için halkımızın haklarını savunurken elimiz daha güçlü olacaktır.” ifadelerini kullandı.
Şiddetin mağduru Kürtlerdir
40 yıllık şiddetin en önemli mağdurunun Kürtler olduğuna değinen Ramanlı şöyle konuştu: “En fazla öldürülen Kürtler, köyü yakılan Kürtler, göç etmek zorunda kalan Kürtler, şehirleri geri kalan ve geleceği kararan yine Kürtlerdir. Bu işin ceremesini en fazla Kürtler çekti. Dolayısıyla Kürde fayda vermeyen bir şiddetin devam etmesinin bir mantığı yok. Türkiye 40 yıl önceki Türkiye değil. Ben her yerde net söylüyorum; 40 yıl önce eline silah alıp dağa çıkan insan, ona rahat battı diye mi silaha el attı? Yok. Yani her şey güllük gülistanlıktı, güzeldi, macera olsun diye mi eline silah aldı? kimse bunu söyleyemez. Vesayet dönemlerinde basbayağı bildiğiniz zulümler vardı. Bu yüzden yanlış yanlışı doğurmuştur. İnsanlarımız bunu biliyor zaten. Ama bugünkü Türkiye o günkü Türkiye değil.”
Silahın devre dışı kalması lazım
Ramanlı, “Bazıları diyor sen bunları konuştuğunda sana serbesttir, biz konuştuğumuzda kafamıza vuruyorlar bize yasaktır.” diyorlar diyen Ramanlı şöyle devam etti: “Ben de onlara diyorum ki; benim bir elimde mikrofon varken diğer elimde silah yok kalem var. Senin bir elinde mikrofon bir elinde silahla bu işi yürütmen mümkün değil. İtiraz, tuttuğun silahadır, mikrofona değil. Bunun ayrıştırılması gerekiyor. Bir hak talebinde bulunuyorsan senin muhatabın sistemdir. Halklar arasında ciddi bir sorun yoktur. O sistemin dönüşmesi lazım. Ama o sistemin dönüşmesi de Türkiye toplumunun rızasına bağlıdır. Bu yersiz korkuları ortadan kaldırmamız lazım. Silah bu korkuları besleyen en önemli enstrümandır. Bu enstrümanın devre dışı kalması lazım. Kimse bize haklarımızı biz istemeden, biz mücadele etmeden, bedelini ödemeden verecek değildir. Biz oturduğumuz yerden, devlet bizim dil, kimlik, bölgesel kalkınmışlık hususundaki haklarımızı PKK silah bıraktı diye tek seferde verecek değil. Bunun için meşru zeminde mücadele etmemiz gerekir. Alın teri dökmemiz, çaba göstermemiz gerekir ki olsun. Ama silahın kendisi bütün bu çabaları adeta sıfırlıyor, boşa çıkarıyor. O devre dışı kaldığında bizim çok daha güçlü bir şekilde bu hakların mücadelesini vermemiz gerekecek. Hiçbir şey kolay olmaz. Kimse mücadelesiz hakkını teslim etmez. Mücadele edeceksin.”
Batı toplumunu da dikkate almamız lazım
1995 ve sonrasında dindar partilerin de önünün kesilmeye çalışıldığını belirten Ramanlı, “Geçmişte ‘irtica’ korkusu ile dindar partilerin önü kesilmeye çalışıldı. Partileri kapatıldı, darbeler ile iktidardan uzaklaştırıldılar. Başörtüsü serbest olursa devamında irtica gelir, hepimizi zorla çarşafa sokarlar deniyordu. Başörtüsü serbest oldu ‘irtica’ gelmedi ve iddia ettikleri gibi hiçbir şey olmadı. Şimdi aynı korkuları Kürtler ile ilgili yapıyorlar. “Kürtçenin önün açarsak, fazlasını isterler günün sonunda bölünürüz” diyorlar. Dindarların iktidarını engellemek için ellerinde bir şiddet kozu yoktu. Ama burada var. Biz ne kadar söylersek söyleyelim Kürt halkının meşru taleplerini, haklarını anlatalım, Anadolu insanı dönüp köyündeki askerin polisin, öğretmenin mezarına bakar. O yüzden söylediklerimizi makul bir yaklaşım olarak göremiyor. Bu sebeple Türkiye toplumunun geri kalanının düşüncelerine de önem vermek gerekiyor. O duyguları yönetmek ve doğru yöne yönlendirmek gerekiyor. Kürtlerin hakları konuşulurken ortaya atılan bölünme gibi korkular, üretilmiş korkulardır. Bunun ortadan kalkması için bile de olsa şiddetin devre dışı kalması lazım. Çünkü şiddetin bize bir faydası yok. Tam aksine bizim hak mücadelemiz önünde bir engel. O halde ortadan kalkması en doğru olanıdır.” ifadelerini kullandı.
Kapımız herkese açık
Ramanlı soru üzerine, süreç içerisinde muhataplık konusunda meşru bütün aktörlerin bu konuda muhatap olduğuna vurgu yaptı.
DEM Parti heyetinin HÜDA PAR’ı ziyareti ile ilgili soruya cevap veren Ramanlı, “Bizim kapımız kimseye kapalı değil. Aslında İmralı heyetinin bugünlerde yaptığı ziyaretler, toplumsal desteği artırmak yönündeki bir çabadır. Neticede gelseler de gelmeseler de bizim pozisyonumuz aynıdır. Bu sürecin başarıya ulaşmasını isteriz. Çünkü Kürtlerin de Türkiye’deki geri kalan bütün toplulukların da faydasına olan budur. Bunun için bize düşen bir şey varsa biz olumlu manada katkı vermeye da hazırız, yapıcı olmaya devam edeceğiz. Ziyarete gelinir veya gelinmez onu bilmiyorum. Eğer ihtiyaç duyuluyorsa kapımız her zaman açıktır. Bugüne kadar kapımızı Hiç kimseye kapatmadık, kapatmayacağız.” dedi.
Ziyaret sırasında söz alan BAB-GED Başkanı Demir, Vekil Ramanlı ve heyetine nazik ziyaretleri için memnuniyetini belirterek, teşekkür etti.
Ziyaret, BAB-GED Başkanı Veysi Demir’in dernek olarak hazırladıkları “Batman basının sorunları ve çözüm önerileri” başlıklı raporu Milletvekili Ramanlı’ya takdimi ve karşılıklı iyi niyet temennileri ve görüş alışverişi ile son buldu.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.