Bu Gidişat Nereye?
Aksa Tufanı hareketinden bu yana geçen sürede Gazze Şeridi başta olmak üzere Batı Şeria, Lübnan ve Yemen’de yaşanan katliamlar ve soykırım karşısında ümmet olarak iyi bir sınav vermedik.
Coğrafyamız maalesef kan gölüne dönmüş vaziyette. Gazze’de sivil çadırların bombalanması sonucu çocuklar yanarak şehid oluyor ve korkunç görüntüler ortaya çıkıyor. Yemen’de büyük şeytan ABD ve ortağı İngiltere 19 Nisan’dan beri ağır bombalarla sivil hedeflere hava saldırıları düzenliyor. ABD’nin bölgedeki hain ve satılmış ortaklarını devreye koyarak Yemen’e kara saldırısı başlatma planı yaptığı konuşuluyor.
Gazze’de saldırı ve vahşetini artıran ve daha da artıracaklarını açıklayan İTÖ, bir taraftan da Suriye ile ilgili işgali genişletme niyetini açıkça ortaya koydu.
ABD, İran ile Umman aracılığıyla dolaylı müzakereler yürütürken bir yandan da tehditlerine devam ediyor. Şimdi ABD, İran’ı müzakereler ile oyalayıp İTÖ’nün dediğini yapıp fırsatını bulunca İran’a mı saldıracak? Yoksa “vekalet savaşları” çerçevesinde Yemen’e kara saldırısı mı başlatacak? Zaten 1979 İslam devriminden bu yana İran’ın etrafını muhtemel bir saldırı için ABD üsleri ile doldurmuşlar.
Suriye’de ise Türkiye ve İTÖ’nün karşı karşıya gelmesinin ardından Azerbaycan yönetimi Türkiye ile İTÖ’yü Bakü’de buluşturup, “teknik ekipleri” çatışma ortamı olmasın diye görüştürdü. İlk günden beri İTÖ’ye dost ve müttefik olan Aliyev, Türkiye’ye müttefik, israile dost(!) dedi. Azeri halkı İslam kardeşliği çerçevesinde kardeşimizdir. Lakin İTÖ’ye dostum diyen ve yardım eden Aliyev ve yönetimi bizim ne dostumuz ne de kardeşimiz olamaz.
İTÖ, yayılmacı ve istilacı planlarına Suriye’de devam etme yönünde adımlar atarak yeni saldırı planlarını onayladılar. İTÖ, bu saldırgan tavrı ile “Arz-ı Mev’ud” sapkın ideolojilerini gerçekleştirene kadar devam ettirme azminde olduğunu gösterdi. Bu durumda yakın bir zamanda Türkiye ile İTÖ karşı karşıya geleceklerdir. Bundan kaçış yoktur.
İran’ın etrafını kuşattıkları gibi Türkiye’nin de etrafını kuşatıyorlar ve Türkiye’yi yalnızlaştırmaya çalışıyorlar. ABD’nin Yunanistan ve adalarına kurdukları üsler ve askeri yığınakların yanında 7 Ekim’den beri Güney Kıbrıs, İTÖ’ye dolayısıyla ABD’ye kullanışlı bir üs haline getirildi. Şehid Hasan Nasrallah’ın Haziran 2024’te israilin, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin havalimanı ve askeri üslerini kullanacağı yönünde istihbarat elde ettiklerini, böylesi bir durumda GKRY'yi savaşın bir parçası kabul edip bu şekilde tutum sergileyecekleri tehdidini unutmayalım.
Bütün bu oyun ve planlar yapılırken, ülke ve ümmet olarak gündemlerimize bakalım da ne halde olduğumuzu görelim?
Neymiş efendim; Trump, Beyaz Saray’da katil Netanyahu’ya “makul ol” demiş ve Türkiye ile Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı övmüş. İşte asıl tehlike burada! Şeytan durduk yerde insanı övüyorsa insanın kendini sorgulaması lazım. Ya da “Acaba benden ne isteyecek?” diye düşünmesi lazım. Belki de burada Netanyahu’ya, “Bir dur planlarımı ifşa edeceksin? Uyanmalarına sebep olacaksın? diyordur. Kaldı ki, Katil Trump ile Netanyahu arasında vahşette ve düşmanlıkta bir fark yoktur. Biri överek öldürüyor, biri söverek... Hepsi bu kadar.
İran’a saldırı hesaplarını masada tutan Trump yönetimi, Türkiye’ye “havuç” göstererek yanına çekmek veya en azından tarafsız kalmasını sağlamaya çalışıyor. Suriye’den askerlerini çekme haberleri de bu algının bir parçasıdır. Çekilme değil, askerlerini kaydırma, yer değiştirme söz konusudur. YPG’yi, Şara yönetimi ile masaya oturtması da bu planın bir parçasıdır.
Her taraf barut fıçısı gibi patlamaya hazır bir haldeyken, bizlerin başka gündemlere bakmamız ve kendimizi boş avuntularla oyalamamız kabul edilemez. Şimdiden siyonist-emperyal planları görüp tedbir almazsak yarın çok geç olabilir. Vesselam…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.