Veysi DEMİR

Veysi DEMİR

27 Nisan darbesini kim hatırladı?

27 Nisan darbesini kim hatırladı?

Evet, Genelkurmay Başkanlığı’nın 27 Nisan 2007 gecesi internet sitesi aracılığıyla 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, meclis tarafından Cumhurbaşkanı seçilme süreci ile ilgili yayınladığı bildiriden bahsediyorum. Bu süreci ve yaşananları kim hatırladı?

Tarihe post modern darbe olarak geçen 27 Nisan 2007 e-muhtıra’sı üzerinden tam 12 yıl geçti.

Hanımı başörtülü diye Cumhurbaşkanı seçtirilmek istenmeyen Abdullah Gül’ün CHP’nin Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ilgili ilk oylamayı Anayasa Mahkemesi’ne götürdüğü o gece saat 23:17 itibariyle Genelkurmay Başkanlığı internet sitesinde malum e-muhtıra yayınlandı.

Aslında 2006 ve 2007 yılı darbe hazırlığı ve kaos planları ile geçti. Amaç halka Cumhurbaşkanlığı seçtirmemek ve 28 Şubat sürecinin bitmediğini göstermekti. Üniversiteler karıştırılıyor ve ADD öncülüğünde kaos çığırtkanları; sözde “Cumhuriyet Mitingleri” düzenleyerek orduyu göreve çağırıyorlardı. Bu sırada Meclis’te Cumhurbaşkanlığı süreci işlerken, CHP konuyu 367 garabeti ile AYM’’ye götürdü. 27 Nisan günü gerçekleşen seçimlerin ilk turuna 361 milletvekili katılmış ve 367 sayısının altında kalınmıştı.

Aynı dönemde konudan bağımsız bir şekilde farklı bir mecrada “Mevlid-i Nebi” etkinlikleri yapılmaya başlanmıştı. Tam 23 Nisan’da Şanlıurfa’da kapalı bir salonda “Mevlid-i Nebi” etkinliği düzenlenmiş ve başörtülü kız çocukları ilahiler okumuştu.

Şimdi normal karşılanan bu durumu o dönemde “Laik dinazorların” kabul etmesi mümkün müydü? Hemen ortalığı ayağa kaldırmaya ve 28 Şubat sürecinin bitmediğini göstermek için bir yerden emir almışçasına nümayişe geçtiler. Hem başörtülü kızlar, hem ilahi okuma, hem de 23 Nisan’da böyle şey olur mu? İşte bu manzara kendilerini devletin sahibi gören vesayet odağı güçlerini çılgına çevirdi. Bu görüntülerin TV ve gazetelerde yayınlanmasından sonra darbe hazırlığı yapan bu güçler; hem bu olayı hem de, ‘başörtülü eşi olan biri Cumhurbaşkanı olamaz’ diyerek tarihe e-muhtıra olarak geçen darbe bildirisini yayınladılar.

Muhtırada laiklik hassasiyetinden bahseden TSK, Mevlid-i Nebi faaliyetleri sırasında ortaya çıkan başörtülü kızların görüntülerinden ve ilahi okumalarından rahatsızlığını dile getirdi. Bu kutlamaların 23 Nisan ile aynı döneme denk gelmesini “(devletin) temel değerlerini aşındırmak için bitmez tükenmez bir çaba içinde olan bir kısım çevrelerin” hususi gayretlerine bağlayan Genelkurmay, Cumhurbaşkanlığı seçimine ve “sözde değil özde rejime bağlılık” ilkesine bağlanmasıyla bildiri; hükümetin içişlerine tamamıyla karışarak muhtıra hüviyetine büründü.

Kabul etmek gerekir ki, bu girişime karşı dönemin Ak Parti Hükümeti, 28 Şubat’ın aksine dik durmuş ve karşı bildiri ile erken seçime gitmişti.

Şimdi asıl konumuza gelelim!

Kendisini ülkenin sahibi ve halkı  parya olarak gören vesayet odakları, küçük kız çocukları üzerinden başörtüsüne ve İslam’a olan düşmanlıkları “Gayretullah”a dokundu ve bununla kendi sonlarını hazırladılar. Şer gibi görünen olaylarda hayır çıkması böyle olsa gerektir.

Bu süreç ülkede vesayet odaklarının önce Ergenekon, sonra FETÖ’nün sonunu hazırladı. Hepsi de İslam’a ve halka olan düşmanlıkları sonucu rezil-rüsva oldular. Vesayet odakları temizlenirken, başörtüsü kamuda dahil her yerde serbest oldu. Ve Mevlid- Nebi etkinlikleri artık meydanlarda ve okullarda bile kutlanmaya başlandı. Bu nuru söndüremediniz ve söndüremeyeceksiniz. Hasedinizden çatlayın ve kininizden geberin…

Evet, yazının başında belirttiğim hususu sadece Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun hatırladı ve 27 Nisan e-muhtırasının da diğer darbe girişimleri gibi tarihe gömüldüğüne dikkat çekti. Altun, 27 Nisan e-muhtırasının 12'inci yıl dönümüne ilişkin Twitter hesabından yaptığı paylaşımında şunları kaydetti: "…27 Nisan e-muhtırası da 17-25 Aralık ve 15 Temmuz darbe girişimi gibi devletin içinde yuvalanıp kendini milletin üstünde görenlerin işledikleri cürümler olarak tarihe gömüldü. Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliği ile vesayet odakları zayıflatıldı, istismar siyaseti kan kaybetti. Cumhurbaşkanımız, illegal müdahalelerle doğrudan milli iradeyi ve şahsını hedef alan her türlü vesayet ve darbe girişimine karşı eğilmeden bükülmeden yürümeye devam ediyor. Cumhurbaşkanımızın ifade ettikleri gibi milletimizin emanetine halel getirmemek bizim namus borcumuzdur.  Bugüne kadar milli iradenin, milletin tercihlerinin, demokrasinin, hukukun yolundan asla ayrılmadık.  Bundan sonra da Cumhurbaşkanımızın liderliğinde aynı yolda yürüyeceğiz."

Selam ve dua  ile…Evet, Genelkurmay Başkanlığı’nın 27 Nisan 2007 gecesi internet sitesi aracılığıyla 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, meclis tarafından Cumhurbaşkanı seçilme süreci ile ilgili yayınladığı bildiriden bahsediyorum. Bu süreci ve yaşananları kim hatırladı?

Tarihe post modern darbe olarak geçen 27 Nisan 2007 e-muhtıra’sı üzerinden tam 12 yıl geçti.

Hanımı başörtülü diye Cumhurbaşkanı seçtirilmek istenmeyen Abdullah Gül’ün CHP’nin Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ilgili ilk oylamayı Anayasa Mahkemesi’ne götürdüğü o gece saat 23:17 itibariyle Genelkurmay Başkanlığı internet sitesinde malum e-muhtıra yayınlandı.

Aslında 2006 ve 2007 yılı darbe hazırlığı ve kaos planları ile geçti. Amaç halka Cumhurbaşkanlığı seçtirmemek ve 28 Şubat sürecinin bitmediğini göstermekti. Üniversiteler karıştırılıyor ve ADD öncülüğünde kaos çığırtkanları; sözde “Cumhuriyet Mitingleri” düzenleyerek orduyu göreve çağırıyorlardı. Bu sırada Meclis’te Cumhurbaşkanlığı süreci işlerken, CHP konuyu 367 garabeti ile AYM’’ye götürdü. 27 Nisan günü gerçekleşen seçimlerin ilk turuna 361 milletvekili katılmış ve 367 sayısının altında kalınmıştı.

Aynı dönemde konudan bağımsız bir şekilde farklı bir mecrada “Mevlid-i Nebi” etkinlikleri yapılmaya başlanmıştı. Tam 23 Nisan’da Şanlıurfa’da kapalı bir salonda “Mevlid-i Nebi” etkinliği düzenlenmiş ve başörtülü kız çocukları ilahiler okumuştu.

Şimdi normal karşılanan bu durumu o dönemde “Laik dinazorların” kabul etmesi mümkün müydü? Hemen ortalığı ayağa kaldırmaya ve 28 Şubat sürecinin bitmediğini göstermek için bir yerden emir almışçasına nümayişe geçtiler. Hem başörtülü kızlar, hem ilahi okuma, hem de 23 Nisan’da böyle şey olur mu? İşte bu manzara kendilerini devletin sahibi gören vesayet odağı güçlerini çılgına çevirdi. Bu görüntülerin TV ve gazetelerde yayınlanmasından sonra darbe hazırlığı yapan bu güçler; hem bu olayı hem de, ‘başörtülü eşi olan biri Cumhurbaşkanı olamaz’ diyerek tarihe e-muhtıra olarak geçen darbe bildirisini yayınladılar.

Muhtırada laiklik hassasiyetinden bahseden TSK, Mevlid-i Nebi faaliyetleri sırasında ortaya çıkan başörtülü kızların görüntülerinden ve ilahi okumalarından rahatsızlığını dile getirdi. Bu kutlamaların 23 Nisan ile aynı döneme denk gelmesini “(devletin) temel değerlerini aşındırmak için bitmez tükenmez bir çaba içinde olan bir kısım çevrelerin” hususi gayretlerine bağlayan Genelkurmay, Cumhurbaşkanlığı seçimine ve “sözde değil özde rejime bağlılık” ilkesine bağlanmasıyla bildiri; hükümetin içişlerine tamamıyla karışarak muhtıra hüviyetine büründü.

Kabul etmek gerekir ki, bu girişime karşı dönemin Ak Parti Hükümeti, 28 Şubat’ın aksine dik durmuş ve karşı bildiri ile erken seçime gitmişti.

Şimdi asıl konumuza gelelim!

Kendisini ülkenin sahibi ve halkı  parya olarak gören vesayet odakları, küçük kız çocukları üzerinden başörtüsüne ve İslam’a olan düşmanlıkları “Gayretullah”a dokundu ve bununla kendi sonlarını hazırladılar. Şer gibi görünen olaylarda hayır çıkması böyle olsa gerektir.

Bu süreç ülkede vesayet odaklarının önce Ergenekon, sonra FETÖ’nün sonunu hazırladı. Hepsi de İslam’a ve halka olan düşmanlıkları sonucu rezil-rüsva oldular. Vesayet odakları temizlenirken, başörtüsü kamuda dahil her yerde serbest oldu. Ve Mevlid- Nebi etkinlikleri artık meydanlarda ve okullarda bile kutlanmaya başlandı. Bu nuru söndüremediniz ve söndüremeyeceksiniz. Hasedinizden çatlayın ve kininizden geberin…

Evet, yazının başında belirttiğim hususu sadece Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun hatırladı ve 27 Nisan e-muhtırasının da diğer darbe girişimleri gibi tarihe gömüldüğüne dikkat çekti. Altun, 27 Nisan e-muhtırasının 12'inci yıl dönümüne ilişkin Twitter hesabından yaptığı paylaşımında şunları kaydetti: "…27 Nisan e-muhtırası da 17-25 Aralık ve 15 Temmuz darbe girişimi gibi devletin içinde yuvalanıp kendini milletin üstünde görenlerin işledikleri cürümler olarak tarihe gömüldü. Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliği ile vesayet odakları zayıflatıldı, istismar siyaseti kan kaybetti. Cumhurbaşkanımız, illegal müdahalelerle doğrudan milli iradeyi ve şahsını hedef alan her türlü vesayet ve darbe girişimine karşı eğilmeden bükülmeden yürümeye devam ediyor. Cumhurbaşkanımızın ifade ettikleri gibi milletimizin emanetine halel getirmemek bizim namus borcumuzdur.  Bugüne kadar milli iradenin, milletin tercihlerinin, demokrasinin, hukukun yolundan asla ayrılmadık.  Bundan sonra da Cumhurbaşkanımızın liderliğinde aynı yolda yürüyeceğiz."

Selam ve dua  ile…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Veysi DEMİR Arşivi