Veysi DEMİR

Veysi DEMİR

Düşmana ihtiyacımız yok! Birbirimize yeteriz!

Düşmana ihtiyacımız yok! Birbirimize yeteriz!

2015 yılında DİB “Kutlu Doğum Haftasını” “Dünya bize, biz birbirimize emanetiz” temasıyla kutlamış ve aynı hafta içerisindeki hutbede de bu konuya temas edilmişti.

Hutbede:

“Doğusuyla batısıyla, kuzeyiyle güneyiyle insanlık olarak hepimiz büyük bir aileyiz. Hz. Âdem ile Havva’nın çocuklarıyız. Bizi yoktan var eden, hilkatte eş, dinde kardeş kılan, hayat nimetini bizlere lütfeden Yüce Allah’ın kullarıyız… Efendimiz (s.a.s)’in Ensar ve Muhacir arasında tesis ettiği destansı kardeşlik hala diriliğini zihinlerimizde muhafaza etmektedir. Bu kardeşlik sevgi, saygı, yardımlaşma, dayanışma, paylaşma ve özveri temellidir. Geliniz, Efendimizin sahip olduğu ve ümmetine öğrettiği bu kardeşlik ve birlikte yaşama ahlakını hayatımıza ne kadar yansıtabildiğimizi hep birlikte sorgulayalım…” diye hutbe devam ediyordu.

O zaman ben Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bu afişlerini görünce birazda espriyle;  “Aslında bunu, ‘Dünya bize, bizde birbirimize düşmanız’ şeklinde olmalıydı” diyordum.

Evet, gerçekten ümmet olarak maalesef durumumuz bu. Birbirimize kardeş olup sahip çıkmamız, birbirimizin derdiyle dertlenip kenetlenmemiz gerekirken, ALLAH (CC) ve Aziz resulünün emirlerinin tam aksine hareket ederek, birbirimize düşmanlık yapıp duruyoruz.

Ümmetin vahim hali bugün ortada… İslam sancağı altında birlik olup emperyalist ve siyonistlere karşı savaşacağımıza, birbirimizin kanını akıtıyoruz. Ve bunu yaparken de maalesef olmadık gerekçeler uydurma yoluna gidiliyor. Kur’an da, “Müminler ancak kardeştir…” buyurulmasına rağmen Müslümanlar birbirlerini düşman, İslam düşmanlarını kardeş görüp aynı safta kardeşlerine karşı savaşıyorlar ve hiç sıkılmadan bununla da övünenler var. Biz artık düşman yerine birbirimizle uğraşıp, birbirimize karşı tedbir almanın derdine düştük.

Peygamber Efendimiz (S.A.V.):  “Birbirinize buğz etmeyin, birbirinize haset etmeyin, birbirinize arka çevirmeyin; Ey Allah’ın kulları, kardeş olun. Bir Müslümana, üç günden fazla din kardeşi ile dargın durması helâl olmaz.” -Buhârî, Edeb, 57, 58- buyuruyor.

Peki, biz Müslümanlar gerek devletler, gerekse toplum, gerekse şahıs olarak bunun gibi binlerce emri ne kadar uyguluyoruz diye kendimize sormamız gerekmez mi? Ümmetin perişan haline baktığımızda zaten karnemiz ortaya çıkıyor. Ümmet coğrafyasının her tarafı kan, her tarafı viran, her tarafı kıtlık ve açlık… İşin daha vahim olanı ise bunun cüz’i duyarlı kesimler dışında kimsenin dert edinmemesi ve hayatın süt limanmış gibi devam etmesidir.

Sadece savaş ve kıtlık olan coğrafyalarda mı durum bu? Tabi ki değil. Maalesef batılı emperyalistlerin zamanında yaptıkları “bencillik ve umursamazlık aşısı” öyle damarlarımıza, sinir uçlarımıza kadar işlemiş ki; herkes sadece kendini düşünür olmuş ve ne Müslüman kardeşini ve ne ümmetin halini düşünen kalmadı. Olan duyarlı insanlarımızda “zamanın gerisinde kalmış” ve “saflık” ile suçlanıyor. Varsın bizler saflık ve geçmiş zamanın insanı olarak suçlanalım. Önemli olan insanların ne dediği değil, ALLAH’ın razı olup olmaması olmadır.

Toplumuzda da kardeşlik hukukunun hakkını yerine getirerek, kardeşler olarak birbirimize destek ve yardım etmemiz gerekirken; maalesef birbirimizin işini bozmak, yoluna taş koymak ve ayağını kaydırmak için nefsimize yenik düşüyoruz. Kardeşlik bu değil! Bazen öyle şeyler yapıyoruz ki; “Bunu ancak düşman yapar” demekten kendimizi alamıyoruz. Oysa üzüntümüzde bir, sevincimizde bir olmalı. Beraber gülüp, beraber ağlamalıyız ki, sevincimiz artsın, tasamız azalsın.

Selam ve dua ile…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Veysi DEMİR Arşivi