İsraf Hastalığını Terk Edelim!
Aralık 2019’dan beri dünyayı etkisine alan koronavirüs salgını ölümler ve kısıtlamalar ile etkisini göstermeye devam ediyor. Bu süreçte dünyanın düzeni adeta değişti. İsraf ve tüketim çılgınlığı dışında gelenek-görenek, sosyal hayat ve alışkanlıklarımız neredeyse tamamen değişti.
Salgın ve kısıtlamaların etkisiyle evde oturmaya başlamamızla birlikte hareketsiz bir yaşam şekli ve yeme-içmeye aşırı düşkünlük hastalığımız ortaya çıktı. Bu süreçte market, gıda ve internet sektörü dışında kalan esnaf uzun süre işyerlerini kapattıkları için en çok mağdur olan kesimler oldular. Birçok aile aylık ihtiyacını karşılayacak geliri bile elde edemeyecek duruma düştü. Bu durumda tasarrufa yönelmemiz gerekirken, tam tersine aşırı bir şekilde yeme-içme ve lükse yönelip israfa dalan bir toplum haline geldik. Bu vaziyet hayatın her alanında kendini gösteriyor.
Korona salgını ve yaşanan sıkıntılar ile sürekli belli kesimler tarafından bilinçli bir şekilde pompalanan korku haberleri ile toplum olarak psikolojimiz iyice bozuldu. Tam normalleşme adımları atılacak, esnaf rahat bir nefes alacak dediğimiz her dönemde bu kesimler, “öldük-bittik” edebiyatı ile korku pompalamaya ve devlet yöneticilerini etkilemeye devam ediyorlar.
Bu ölüm ve kısıtlamaların yaşandığı bir ortamda dünya sevgisi ve dünyevileşmekten beri olmamız ve maneviyata yönelmemiz gerekirken, maalesef toplum olarak sanki bu ölümler yaşanmamış gibi, dünya hırsı ve aşırı bir tüketime yöneliyoruz. Bu şekilde hem sağlığımızı hem geleceğimizi tehlikeye atıyoruz.
Geçtiğimiz günlerde İLKHA’ya demeç veren Türkiye Fırıncılar Konfederasyonu Başkanı Halil İbrahim Balcı, Türkiye'de günde 6 milyon ekmeğin israf edildiğini ve “Ekmek İsrafını Önleme Kampanyası” ile bu rakamın 4 milyon 900 bin adede düşürüldüğünü söyledi.
Evet, günde 5 milyona yakın ekmek israf ediliyor. Öte yandan evine ekmek götüremeyen insanlarımız var. Kimisi aşırı yemeden kaynaklı hastalıklardan kurtulmak için özel tedavi uygulayarak para harcıyor, kimisi de yiyecek ekmek bulamıyor. İsraf yapmadan herkes ihtiyacı kadar harcama yaparsa, aşırı yeme ve tüketimden kaçıp sağlıklarını koruyup muhtaç ve fakirlere yardım etsek daha iyi olmaz mı?
İsraf ve aşırı tüketim hayatın her alanında karşımıza çıkıyor. Lüks hayatı hedef edinen toplum ve nesiller eliyle kimse bir şey beğenmez oldu. Kültür emperyalizminin etkisiyle sürekli olarak tüketime teşvik edilen toplumlarda doyumsuzluk hastalığı baş gösterir, kanaat ve şükür azalır. Yaşanan salgın ekonomik krize rağmen, lüks binalar ve lüks araçlara olan sevdamızda bir azalma gözükmüyor. Şehir planlamamız düzgün yapılmadığından dar yollar ve sokaklardan araçla ilerlemek bir dert, araç park etmek ayrı bir dert. Batman trafiği araçları kaldırmıyor ve mahallelerde bile araç park edecek yer bulunamıyorsa bu durum içinde bulunduğumuz israfı gözler önüne seriyor. Aynı şekilde Batman’ın birçok mahallesinde yükselen binaların daire fiyatlarını duyunca küçük dilimizi yutacak gibi oluyoruz. İşin ilginci bu yüksek fiyatlara rağmen dairelerin kolayca alıcı bulmasıdır. Hani ekonomik kriz nerede? İnsanlarımız nereden para bulup ta lüks araç ve daire alabiliyorlar? En önemlisi neden lükse böyle merak sarıp kendilerini mecbur hissediyorlar? Kendimize bir çeki düzen vermemiz ve bir öz eleştiri yapmamız elzemdir.
Evlilik konusunda da aynı israfı yapıyoruz. “Başlık parası” ve “süt parası” gibi evliliği zulme dönüştüren adetler kalktı çok şükür. Yalnız öyle taleplerde bulunuluyor ki, eski adetlere rahmet okutuluyor. “Evliliği kolaylaştırın” emrine rağmen, “adettir” diyerek uyduruk gerekçelerle evliliği zorlaştırmak için elimizden geleni yapıyoruz. Adeta evlensinler diye değil de; evlenemesinler diye uğraşıyor ve engeller çıkarıyoruz. Bir aile bu yanlışı yapınca emsal gösterilip “adet” haline getiriliyor.
Toplum ve devlet olarak geleceğimizi güvene almak istiyorsak evlilikleri kolaylaştırıp aile kurumunu sağlamlaştırmalıyız. Bu manada, evlenecek gençleri bankaların insafına terk etmeden, “çeyiz yardımı” ve “düğün yardımı” adı altında yardımda bulunulmalıdır. Toplum olarak ta, israfa yönelen ve evliliği zorlaştıran adetleri terk edelim ve Peygamber Efendimizin (S.A.V) bize gösterdiği vasat ve kolaylık yolunu seçelim.
Selam ve dua ile...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.