Mehmet Cemil EREZ

Mehmet Cemil EREZ

Kadere İmanı Olan Kederden Emin Olur

Kadere İmanı Olan Kederden Emin Olur

Söz vardır, bütün hüznü alıp götürür, söz vardır en neşeli anı bile hüzünlendirir. Bu sözde hüzünleri alıp götüren tatlı bir sözdür. Kadere imanı olan, Kederden emin olur” diye Darbi meseller güzel sözleri teyit edercesine hayattan bazı kesitler sunar. Bugün güzel bir darbi meselle gündemden uzak bir alıntıyı paylaşmak istedim. Siyasetten, ekonomiden gündemin hengâmesindeki bozulmuşluktan uzak olarak…

                                                         İbn i Esed, Aslanın oğlunun hikâyesi

                   Arablar, İbni Esed derlerdi kısacası çölde aslan avına giderdi babası gibi. Aslan avcısı aslandılar. Mertlikleri, yiğitlikleri anlatılırdı tüm aşiretlerde. Arablar yerini tutabilecek bir evlat bırakarak ölenlere ölmedi derler. Şöhret devam ettikten sonra ölüm ne gam, nasıl olsa bir gün ölmeyecekler miydi mutlaka? İbni Esed daha gencecik bir delikanlı iken kaybetti babasını can düşmanları kalleşçe vurdular arkasından. Yılmadı, şaşmadı, aşireti topladı, divan kurdu. Büyük sözü dinlemeyenin akıbeti hayır olmaz derdi babası, önce babasının intikamını aldı. Allah, bir adama nimet verdiği zaman onu kim engelleyebilir ki, hikmetine akıl sır ermez, dilediğini hesapsız rızıklandırır ona da hesapsız verdi. Sürülerin sayısını, tarlalarının miktarını, servetinin hesabını bilmez oldu. Ne işe el attıysa Mevla muvaffak etti, toprağı tuttu altın oldu, azmadı, sapıtmadı şükür de kusur etmedi.

               Aslan avına güvercinler gelirdi kendisiyle, özel Bora hanelerde beslerdi güvercinlerini cins cins güvercinler beslemekten büyük bir zevk alırdı. Yine bir seher vakti aslan avına çıktı arkadaşlarıyla. Aslanların peşinden koştular günlerce. Kaç gün kaç gece gittiler memleketlerini unuttular bir sabah çölde aniden sıçradı yatağından. Eyvah dedi eyvah! Güvercinlerin tam yumurtlama mevsimi pencerelerini açmayı unuttuk, güvercinler yumurtalarını bırakmak üzere döndüklerinde içeriye giremez kuluçkaya yatamazlar. Bu seneki yavrular heba olacak kalkın davranın dörtnala dönüyoruz diye seslendi arkadaşlarına. Telaşla yola koyuldular nasıl gittiler ne zaman yetiştiler bilemediler. Bora hanelere geldiklerinde bir de ne görsünler güvercinler etrafta bekliyorlar bahçe çeperlerinin her birinin sivri ucu birer güvercin yumurtası üstüne üstelik hepsi sağlam tek bir tanesi kırılmamış. Aman Allah’ım bu kadar lütuf mu? Demeyin. Allah dilediğine hesapsız rızık verir demiştik kudretine sual sorulmaz. Nimete şükür etmek lazım sevinçle secdeye kapandı. Şair o zaman yazdı.

                        “Dualar kabul olunduğunda güvercinler kazıkların üzerine yumurtlar”

              Şairin iki kıtasını yıllar sonra köhne bir Han’ın ahırında söyleyeceği kim bilirdi. Yıllar yılları kovaladı her yıl bir öncekinden daha bereketli geçti. İbni Esed’in namı dört bir yana yayıldı. Boyun eğmeyen düşman, biat etmeyen aşiret kalmadı. Her kemal’in bir zevali vardır. Hiçbir nimet devamlı değildir yaşayan başa neler gelir bilinmez. Birisine lütuf ettiğinde nasıl bütün yollar açılırsa aldığında akıl sır ermez. Ne yana dönerse çıkmaz sokak ile karşılaşır insan. Devran’ı dönmeye görsün tüm yollar kapanır her şey ters gitmeye başlar. İbni Esed’ in Devran’ı ters döndü önce peş peşe 7 yıl kuraklık olduğu ambarlar boşaldı. Bir ölçek buğday bin altına çıktı. Sürülere salgın hastalık yayıldı ki süt sağacak tek bir inek, yumurta yumurtlayacak bir tek tavuk kalmadı. Aşirete nifak girdi ittifak bozuldu, çocuklarının annesini ecel aldı, günlerce aylarca yaz tuttu. Keşke bu kadarıyla kalsaydı Allah beterinden saklasın beterin beteri vardır derler. Daha beteri oldu Moğollar yurtlarına saldırdı taş üstüne taş gövde üzerine baş kalmadı. Tutsak edildi zindana atıldı. Bir zaman sonra güngörmüş devran geçirmiş yaşlı bir derviş getirdiler hücresine can yoldaşı oldular. Usta bir hekim gibi dağladı ruhundaki yaraları hayatın bir imtihan olduğunu eleminden zevkinden mihnetinden gelip geçici olduğunu öğrendi. Ölmeden öldü gerçek hayatı gördü pişti kemale erdi. Yılma, hayata küsme bahtın dönene kadar memleketine dönme dedi derviş son nefesini verirken. Bir süre zindanda kaldıktan sonra çıktı. Bahtına yürümeye başladı namaz kıldı düşünmeye çalıştı. Memleketine dönerse yapabileceği bir şeyi yoktu. Malı, mülkü evlatları hiçbir şey kalmamıştı üstelik dervişin bahtın dönene kadar memleketine dönme değişini hatırladı. Ne yapsam ne etsem nereye gitsem küçük kız kardeşi geldi aklına En iyisi oraya gitmek ve biraz toparlanmak sonra ne yapacağıma karar veririm diyerek düştü yola. Kız kardeşi feryatlar ile karşıladı kendisini. Kavuşma sevinci ve felaketin acısı birbirine karıştı. Kader dedi İbni Esed kim alın yazısını değiştirebilir ki? Nimetlere şükür ettiğimiz gibi musibetlere de şükür edep sabretmeliyiz.  Allah’ın bu dünya zaten tümüyle imtihan dünyası değil mi? değişiyle teselli etmeye çalıştı kız kardeşini. Eniştesi de hürmette kusur etmedi. Kendisini çok güzel ağırladılar Yorgunsun bir an önce yatıp dinlen en güzel odayı hazırladılar. Aylardır böylesine rahat bir yatağa hasret olmasına rağmen uyku tutmadı. Bütün hayatı, Bir film gibi geçti gözünün önünden. Bakışları duvardaki çalar saate takıldı. Avrupa’ya hediye gönderdiği muhteşem saate benziyordu dedi içinden. Tam o esnada pencerenin açıldığını ve bir elin saati aldığını gördü. Yerinden fırladı pencereye koştu hiç kimseyi göremedi kara kara düşünmeye başladı. Ya Rabbi bu ne iştir ne haldir başıma gelen yarın sabah kime ne anlatabilirim ne söylersem nafile mutlaka benden şüpheleneceklerdir o kadar felaket yaşadığım onuruma ve şerefime helal gelmedi, kalıp rezil olmaktansa çekip gitmek daha iyi demek ki çilem daha bitmedi. Ya Rabbi ya Allah ya sabır diyerek gece yarısı yollara düştü. Üç gün sabah akşam bardaktan boşalırcasına yağan yağmur altında sırılsıklam bir halde bir köy hanına vardı. Hancıya verecek bir tek lirası yoktu. Utancından kimseye gözükmeyerek ahıra doğru yöneldi bir kenara ilişti, hemen uykuya daldı. Rüyasında kimleri görmedi ki, babası, kız kardeşi, çocuklarını gayri ihtiyari gülümsedi yaşıyorlar sandı. Güller açtı yüzünden uyurken, yelesi kabarık büyük bir aslanın sırtında buldu kendini birden sıcak bir ıslaklık kapladı, yüzünü başucunda bir merkep gördü merkep istifini bozmadan bevletmeye devam etti. Yıllar önce nimet günlerinde güvercinlerin kazıklar üzerinde yumurtladığı gün söylenen şiirin iki beyti tamamlandı.

 “Dualar kabul olduğunda güvercinler kazıkların üzerinde yumurta yumurtlar

   Her şey kötü aşağıların aşağısına döndüğünde merkep İbni Esed’in üzerine bevleder”.

Yarabbi bundan daha aşağı seviyeye indirmesin inşallah diyerek kalktı. Ellerini yüzünü yıkadı, sabahı beklemeden yola koyuldu günlerce aç yürüdü 7. gün sabahı nehri gördü son bir çabayla suya ulaşmak istedi yetmedi, yapamadı, düştü bayıldı. Nehrin yanında büyük bahçenin sahibi buldu evine götürdü Elini yüzünü yıkadı yavaş yavaş gözlerini açtı azıcık kendine gelir gibi oldu. Korkmayın bir şeyim yok dedi. Açım diyemedi anladılar hemen içeriden yemek getirdiler nasıl getirenleri bitirdi bilemedi göz kapakları ağırlaştı akşama kadar uyanmadı. Bahçe sahibi İbni Esed’in yanına alarak nehrin kenarına indi ne sorduysa İbni Esed geçiştirdi. Başına gelenlerden bahsetmedi çok uzaklardan adım Abdullah, Allah kulu bir gariban. Peki, evladım ne yapmayı düşünüyorsun nereye gideceksin diye soran ihtiyara, gidecek bir yerim yok dedi. Bir bahçem var yanımda kalıp çalışmaz mısın diye sorunca çaresiz kabul etti. Bahçe sahibi evladım ücretini sormadım hizmetine karşılık ne istersin. Yatacak yer, yiyecek yeter. Hiç öyle bir şey olur mu mutlaka ücret almalısın dedi. O zaman bütün bahçeden seçeceğim bir tek ağacının meyvesinin mahsulünü bana ver deyince, yaşlı adam daha da şaşırdı, binlerce ağacın içinde bir ağacın ne kıymeti olur istediğin kadarını al dedi ise de kabul etmedi.

                        İbni Esed bahçenin ortasında güzel bir bahçe seçerek çalışmaya başladı sabahtan akşama kadar arı gibi çalışıyordu. Her ağaçta tek tek ilgileniyor çapalama, budama, ilaçlama, gübreleme gibi işleri en ince ayrıntısına kadar bizzat kendisi ilgileniyordu. İşinden başka bir şeyle ilgilenmiyordu. İnsanlarla fazla konuşmuyor dalgın bir hali vardı bahçe sahibi bir yıl boyunca onu gözledi. Herhangi bir olumsuzluk görmedi. Bazen gayriihtiyari gülümsüyor, bazen iki damla yaş süzülüyordu gözlerinden. Neler geçiyordu aklından kim bilir gökyüzündeki yıldızları seyrederdi yemekte içmekte gözü yoktu. Hayret ki hayret bahçe sahibi karısına, ben hayatımda böyle esrarengiz birini ne gördüm ne işittim. Kim bilir ne derdi nerelidir bir şey böyle dört dörtlük bir adam nasıl böyle hallere düşmüş anlayamadım. Fakat çok önemli bir nedeni olmalı o yıl görülmemiş bir mahsul oldu. Bereket bazı ağaçların dallarını kırdı ambarlar dolup taştı meyvelerin bir kısmı yerlerde çürüdü bir tek İbni Esed’in ağacı kupkuru kaldı herkes şaşırdı. İbni Esed bu benim kısmetim, ne yaptılarsa ağacını değiştirmedi bu süreç 7 yıl böyle sürdü her sene bahçe bolluktan kırılıp geçirdi. Esed’in ağacı kupkuru kalıyordu. Yılmadan usanmadan çalışmaya devam ediyordu 7 yılın sonunda hapishanedeki Derviş’i rüyasında gördü, çok sevindi. Bir şeyler söylemek istedi ama kayboldu yıllardır onu görmemişti bir hikmeti olmalıydı. 7 yılın sonunda görülmemiş bir soğukluk oldu her şey dondu. Nehir buz kesti, bahçe ceviz büyüklüğündeki dolularla altüst oldu. Yedi yıldır kuru kalan İbni Esed’in ağacı birden mahsul verdi. Hem de 7 senede senelik mahsulü birden verdi. Ondan sonra ne mi oldu? Aynen tahmin edildiği gibi Allah İbni Esed’e bütün kaybettiklerini geri verdi. Şan, şeref, mal, mülk, evlat, sıhhat ve her şey ve o günden sonra dualar kabul olunduğunda;

“Dualar kabul olduğunda güvercinler kazıkların üzerinde yumurta yumurtlar

   Her şey kötü aşağıların aşağısına döndüğünde merkep İbni Esed’in üzerine bevleder”.

           Bu darbi mesel belki hayatımızda bir şeyleri değiştirmeyecektir. Fakat geçmişe yolculuk yaptığınızda nasılda bir şeylerin bu meseleye atıf yaptığını göreceksiniz.

            Selam ve dua ile…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mehmet Cemil EREZ Arşivi