Kurumlarımız ne zaman kurumsallaşacak?
Bölgemize baktığımızda gerek kurumların gerekse STK ve Meslek odalarının kurumsallaşmadığını halka ve kendi üyelerine daha iyi hizmet etmek adına kurumsallaşmaya önem vermediklerine şahid oluyoruz?
Kurumsallaşma, bir kurumun, bir kuruluşun veya bir işletmenin kişilere bağımlı olmadan faaliyetlerini sürdürebilmesi ve geliştirebilmesini sağlayan bir yapıya kavuşturulabilmesi işlemine denir.
Yani kısacası o kurumda görev bölümü yapılarak, şahıs endeksli olmaktan çıkarılmasıdır.
Kurum, siyasi partiler ve STK’larımızda kurumsallaşmaya gidildiği takdirde halka ve kuruma daha iyi ve verimli hizmet yapılacağı açık seçik ortada iken neden uygulanmaz?
Batıda resmi ve özel kurumlar hatta özel şirketler bile kurumsallaşarak verimli bir çalışma ortamı olmadan ayakta kalamayacakları gerçeğini kavradıklarından profesyonel yöneticiler ve “akil insanlar” marifetiyle hazırlanan raporlar ile çizilen yol haritasına göre yatırım yapıldığını görüyoruz. Maalesef bölgemizde ise toplumsal yapımızdan kaynaklandığı şekliyle kurumsallaşma yerine “şahıs endeksli” çalışma planı uygulandığından her konuda geri kalmaktan kurtulamıyoruz.
Bunun sebebine baktığımızda:
1-Yetki ve gücü ellerinde bulunduranlar kendilerinden başka kimseye güvenmek istemiyor.
2-Her şeyin kendi ellerinde olması isteği ve yetki paylaşmak istenmemesi.
3-Yöneticilerin her şeyden anladıkları mantığına sahip olmaları.
İşte bu düşünce yapımızdan dolayı kurumlarımızda kurumsallaşma gerçekleşmiyor. Dikkat edilirse bölgemizde çok ortaklı şirketlere rastlamıyoruz. Olan şirketlerde "aile şirketi" mahiyetindedir. STK’ların başına geçenlerde düzgün ve verimli iş yapacak kalifiye yönetici yerine kendilerine yakın olanları etraflarında topluyorlar.
Birçok STK ve toplumsal kuruma baktığımızda (gazeteler dahil) kendi alanlarında yaptıklarından çok başkanlarının adlarıyla anılıyorlar.
Oysa kurumlarımız doğru bir şekilde iş bölümü yapıp, toplumsal hizmet ve kendi alanlarında çok daha iyi hizmet verebilirler. Mesela kurumlarımız kaç tane araştırma ve rapor hazırlayacak uzman personel barındırıyor? Bu kurumlar kendi alanında veya toplumsal sorunlarımıza hangi çözümler üretiyor?
Diğer bir konuda kurumların basın ve kamuoyuna bilgilendirme sorunudur. Devir reklam ve propaganda devridir. İstediğiniz kadar hizmet ve çalışma yapın bu kamuoyu ile paylaştığınız kadardır. Basına yaptıkları hizmet ve çalışmayı bildirmesi gereken kurumlar anlaşılmaz şekilde bundan kaçınıyorlar. Sonrada haklarında bir haber çıkınca, “Bu bu hizmetleri yaptık onları niye yazmıyorsunuz?” diye sitem ediyorlar. Bu durum STK ve meslek odaları içinde geçerlidir.
Peki arkadaş! Siz basınla bunu paylaştınız da basın mı vermedi? Önce kendinizi ve kurumunuzu düzeltin, kurumsallaşma yolunda adım atında bu sorunları yaşamayın.
Hangi kurum ve sivil yapıda basınla ilişkileri geliştirecek ve basına düzenli bilgi verecek yönetimlerinde etkin kaç kişi var. Sadece başkan veya müdür olanlar her şeyin ellerinde olmasını istediği sürece biz bir arpa boyu yol alamayız.
Sürekli olarak kendilerini ilerici parti ve düşünce yapısında görenler, halka tepeden bakma hastalığına müptela olmuş megaloman tipler, halkın geleneksel kurumlarına “feodal” diyerek alaycı bakmayı bıraksın da, şu an yönetilen kurum, parti ve STK’ların “feodal sistem” dedikleri aile ve aşiretlerden çok daha geride oldukları gerçeğine bir baksınlar.
Sonuç olarak kurumlarımız şahıs endeksli olmaktan çıkarılıp ivedilikle kurumsallaşmaya gidilmelidir. Palyatif çözümler yerine planlı, programlı ajandamız ve yol haritamız olmalıdır. Ancak bu şekilde yarınlarımıza hazırlık yapılarak, halka ve memlekete hizmet edilebilir.
Selam ve dua ile…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.