Sihirli Kelime “Kumpas”
İttihad ve Terakki döneminden beri hakim olan güç odaklarının sarıldıkları ve sürekli imdatlarına yetişen bir kavram vardı: “İrtica”
Egemen düzen tarafından Müslüman halka baskı oluşturmak amacıyla kurulan her tezgahta bu kavrama sarılır ve muhaliflere bu kavram üzerinden baskı oluşturarak sindirirlerdi.
Düzmece Menemen Olayı ve 31 Mart olayı bunlardan bazılarıdır. Son yıllara kadar Müslüman halka her türlü hadisede bu kavram üzerinden saldırı düzenlenir ve İslam karşıtı güçlerde İslam’a olan düşmanlıklarını İslam diyemedikleri için “irtica” üzerinden İslam’a ve Müslümanlara saldırırlardı.
Sonra bu kavram biraz demode olunca, 1990’lardan sonra “Provokasyon” kavramı ve olgusunun alıcısı çok oldu. Her olaydan ve sorundan sonra olayı yapanlar ve olayı engellemesi gereken makamlar, bu kelimeye sarılıp toplumu uyutma yoluna gittiler.
15 Temmuz sonrası iyice anlaşıldı ki; FETÖ, kendilerine rakip veya engel olarak gördükleri herkesimi bir plan, entrika, tuzak ve kumpas ile cezalandırıp ya cezaevlerine tıktı veya itibar suikastı ile etkisiz hale getirdi.
İşin garibi şimdi FETÖ ve onunla aynı yolda yürüyenlerin, sıkıştıkları her mesele ve platformda “Bana kumpas kuruldu” diyerek kendilerini temize çıkarmaya çalışmalarını ibretle seyrediyoruz. Hayatları ve hayat felsefeleri “kumpas” üzerine kurulu olanların, kendilerine kumpas kurulduğunu söylemeleri hem traji-komik hem de ibretlik bir vakıadır.
Son zamanlarda meşru olmayan işler ve uygulamalar yapan kişi, kurum ve kesimlere baktığımızda foyaları ortaya çıkıp zor durumda kaldıklarında; hemen kendilerine “kumpas” kurulduğunu iddia ederek, sözde temize çıkarmaya çalıştıklarına şahid oluyoruz. Yemezler beyler yemezler… Halk artık uyandı bu numaraları yemiyor, kendinizi biraz geliştirin…
Batman ve ülke gündemine giren Batman Üniversitesi’ndeki skandal tesettür yasağı olayında da aynı durum ile karşı karşıyayız. Şu an sular durulmuş görünüyor. Ancak olay burada kapanmayacaktır. Bir kılık-kıyafet yönetmeliği gerekçe gösterilerek tesettürlü öğrencilere yönelik tariz ve baskı yapılıyor. Olay basına ve kamuoyuna sızınca da; böyle bir yönetmeliğin olmadığı ve sehven yazıldığı açıklanıyor ve olayın aslı yerine “basına nasıl sızdı?” denilerek yeni skandallara imza atıldı.
Olayı araştırdığımızda: olayın sadece rektörlük seçiminden kaynaklı bir gerginlik olmadığı, olayın temelinde; rektörlüğün atadığı “28 Şubat kafalı” bazı yetki sahibi öğretim görevlilerinin tesettürlü öğrencilere yönelik ciddi baskı, şikayet, dayatma ve hatta kızların mescidini basmaya varana dek küstahlaşan uygulamaların olduğu iddiası vardır.
Olay artık bu raddeye, iplerin kopma noktasına geldikten sonra bakıyoruz ki; rektörlüğe yakın kişiler, rektöre kumpas kurulduğunu vs. anlatmaya çalışıyorlar.
Şimdi olaya bakalım: Birincisi: Bu şikayeti yapan dekanı rektör bey kendisi atadı. Dekanı başkası atamadığına göre, atayan kişi sorumludur. İkincisi: O skandal yazıyı rektör kendi imzasıyla gönderdi. Başkası göndermedi ki kumpas olsun. Üçüncüsü: Olayı çözme yerine, gerilimi artırma pahasına intikam duygusuyla Davut Okçu görevden alındı ve tepkilerden sonra göreve iade edildi. Dördüncüsü: Yukarıda yazdığım tesettürlü öğrencilere baskı yapan jakoben kafalı öğretim görevlilerini rektörlük getirdi ve onlara alan açtı. Bunlar rektörlükten habersiz bu baskıları yapabilirler mi?
Şimdi bütün bunlar ortada iken, kendilerini kurtarma amaçlı olarak “kumpas” kuruldu demek pek mantıkla örtüşmüyor. Geçmişte yolsuzluk, usulsüzlük ve yasa dışı uygulamaları ortaya çıkanlar; ya mezhebi yada kavmi kökenlerini öne sürerek, kendilerini temize çıkarmaya çalışırlardı. Şimdi ise FETÖ taktiği kullanılarak başkasını aynı tezgahı kullanmakla suçluyorlar.
Artık bu oyunlarla bir yere varamazsınız. İstediğiniz gibi at koşturunca sorun yok. Yaptığınız oyunlar ortaya çıkınca, “bana kumpas kuruldu” diyerek sıyrılamazsınız.
Selam ve dua ile…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.