Acınacak Halimiz...
Evet, acınacak haldeyiz ama en büyük zararı biz kendimize veriyoruz…
Okumamız, bilgi sahibi olmamız gerekirken; Bilgi sahibi olmadan siyasi kavgalarla birbirimizi yiyoruz. Problemlerin sebebini ve adil çözümü araştırmamız gerekirken, kavga ederek sorunları daha da büyütüyoruz. Hak isterken, başkalarının haklarına saldırıyoruz. Dost/insan kazanmaya çalışmamız gerekirken, yakınlarımızı da düşmanlığa itiyoruz. Yardım isterken bile, yardım beklediklerimize küfrederek uzaklaştırıyoruz…
Kavga etmek için bahaneler arıyoruz. En basit bir olay/haber karşısında ırk, parti, ideoloji, mezhep ve din karşıtlığı refleksiyle birbirimize saymaya başlıyoruz. Adalet, Barış, Özgürlük… İnsanca yaşamayı emreden Dine uymuyoruz, dini hayatımıza karıştırmıyoruz; Ama sebep olduğumuz bütün olumsuzlukları da din ve dindarlara yüklüyoruz. Hele hele cehalet ve içlerindeki kinden midir, bir yerlerden aldıkları talimatlarla mıdır? İshal ve kabızlığı sebebiyle İslam ve Müslümanlara saldırarak fitne yayanlar var ki, bu halka en büyük zararı veriyorlar. Bu halkın ekseriyetinin inancı olan İslami değerlere ve Müslümanlık kimliğine saldıranlar, bu halkın birliği ve amacına ulaşmasına en büyük darbeyi vurduklarını bilmelidirler.
Öncelikle güzel ahlaklı, doğru ve adil olarak; daima Hak ve Adaletten yana, haksızlık ve kötülüğe karşı olmanın İslami ve insani bir sorumluluk olduğunu bilmeliyiz. Dinine, diline, ırkına, mezhebine, parti ve ideolojisine… Bakmadan, daima ‘zulme karşı mazlumdan yana’ olmalıyız. Her insanın canını, inancını, malını, dilini, şerefini, neslini… Kutsal biliriz. İnsanların birbirlerine zarar vermesini ve şiddeti ret ediyoruz. Ve hiçbir ayırım yapmadan, Adalet ve insanlıktan yana olanların bu kutsal değerler üzerinden işbirliği yapmalarını istiyoruz. Bunun için de her türlü önyargılardan, ideolojilerden sıyrılıp, Akıl ve vicdanlarımızla hareket etmeliyiz.
Coğrafyamızı baktığımızda her taraf kan ve gözyaşı. Savaş ve barışa karar verenler, silahların kaynağı batılı emperyalistler. Aramızdaki sınırları çizenler onlar. En az yüzyıldır bizi yönetenler batı işbirlikçileri. Sistem ve kanunlar, batıdan ithal. Emir ve talimatlar, emperyalistlerden. Hükümet kurup devirenler, emperyalistler… Ama canı yanan, ağlayan, kavga eden… Bunca acıya rağmen taraf olarak kavgayı sürdüren maalesef bizleriz…
Yemen, Afganistan, Mısır, Libya, Sudan, Suriye, Irak, Kürdistan, İran… Olaylar karışık, doğru –yanlış karışık ve kafalarımız karışık. Aklıselimle bir araya gelip, “neden bu haldeyiz, neden anlaşamıyoruz? Bu kavgalara hepimize zarar veriyor.” Deyip, adilane çözümler üreteceğimize, yanan ateşe benzin döküyoruz…
Biran önce hırs ve önyargılardan, ayrıştırıcı ve kavgacı söylemlerinizi terk edip, gerçeği görmeliyiz. Parti, ideoloji, ırk ve mezhepçi davrandığınızda; hem yanlış yapar, hem de yalnız kalırsınız. Oysa ortak değerimiz olan ‘İnsanlık’ hitabımızla, birliğimizi sağlayarak iyiliğe ulaşabiliriz. Adalet ve insanlığı ilke alarak, Akıl ve vicdanlarınızla davrandığınızda; ortak değerlerde anlaşarak İnsanlığa zarar veren bu olumsuzluklardan kurtulabiliriz.
Müslümanlık, Demokratlık, Devrimcilik, Halkçılık, Yurtseverlik… İddialarında samimi olanlar, isimlere takılmayıp, İnsani değerleri ilke edinmelidirler. Her tarafta ve her kesimde iyi ve kötüler vardır. Tarafına bakmadan zalime karşı mazlumu savunmak hepimizin ortak tavrı olmalıdır. Ürettikleri algılarla, yalan ve iftiralarla çıkardıkları fitnelerle halkı ayrıştıran ve tahrik edenlere karşı da aynı şekilde tepki gösterilmelidir.
Eğer zulüm, kan, kavgalardan şikâyetçi ve Adalet, Barış ve Özgürlüğün egemen olmasını istiyorsak, önyargı ve tahrik edici üslup terke dilerek insani temel ilkelerde buluşulmalıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.