İhsan Pınar

İhsan Pınar

Batının Şeytani Oyunları Ve Nekbe Katliamı Devam Ediyor…

Batının Şeytani Oyunları Ve Nekbe Katliamı Devam Ediyor…

Bugün Filistin’de kadın, çocuk, yaşlı, sivil… Ayırımı yapmadan insanları katleden Siyonist Yahudiler, belki de bu fitneleri yüzünden her taraftan kovuldular. M.Ö. 587’de Babiller (Pers) tarafından Kudüs ve Kutsal tapınak yerle bir edilerek Babil’e sürüldüler.

        - M.S. 70’de Musevi isyanlarını bastırmak için Romalılar, 2. Kez inşa edilmiş olan Süleyman Tapınağını yerle bir ettiler. Yahudilerin Kurban kesmeleri, Şabbatı tutmaları, Sünnet olmaları idam cezasıyla yasaklanıp, kutsal kitapları yakıldı. Museviler artık sadece Sion tepesine Hac ziyaret için çıkıp, Tapınağın ayakta kalmış tek duvarı olan “ Ağlama Duvarın”  karşısında YAS tutuyorlar.

        - M.S. 132’de gerçekleşen bir Musevi başkaldırısı sonrası Romalılar tarafından şehirden çıkarılan Yahudiler, dünyanın dört bir yanına dağılıyor- dağıtılıyorlar. Bu sürgün dönemi Yahudiler tarafından ‘ DİASPORA’  yani İsrail toprakları dışında yaşanan dönem olarak adlandırılır.

        - 313’te Roma İmparatoru Büyük Konstantin’in Hıristiyanlığı tanıması ile Kudüs, büyük Kiliseler ile donatıldı ve artık Katoliklerin de kutsal merkezi haline getirildi. Hıristiyanlar, Yahudilerin Hz. İsa’yı çarmıha gerdiklerine inandıklarından, onlara karşı büyük bir öfke duyuyorlardı.  

        - 634’te Halife Hz. Ömer, anlaşma yoluyla şehri aldı. Halkı inanç ve ibadetlerinde serbest bıraktı. Hatta namaz vaktinde kendisine Kilisenin bir köşesinde namaz kılmasını teklif eden Rahibe, “ benden sonra Müslümanlar burayı almasınlar…” diye, Kilise dışında bir yerde Namazını kıldığı rivayet edilir.

        - 1095’te Avrupa’dan toplanan Haçlı ordusu, geçtikleri yerleri yıkıp yakarak nihayet 1099’da Kudüs’ü işgal ederek büyük katliamlar yaptılar. Müslüman ve Musevileri katlettikleri gibi Ortodoks Hıristiyanlardan da bir kısmını öldürüp, İbadethane ve mallarına el koydular.

        - 1187’de Selahattin Eyyubi Kudüs’ü aldı ve Haçlı Krallığına son verdi. Tıpkı Hz. Ömer gibi, halkı inanç ve ibadetlerinde serbest bıraktı; din ayırımı gözetmeksizin yoksullara yardım edilmesi talimatını verdi. Selahattin döneminde tekrar oluşan özgür ortamdan dolayı Museviler ve Hıristiyanlar tekrar şehre dönerek kendi mahallelerini kurmaya başladılar.

        İşgaller ve belki de çıkardıkları fitneler sebebiyle dünyanın dört bir tarafına dağılan Siyonist zihniyetliler, gittikleri yerlerden de kovuldular. 1290’ İngiltere’den; 1393’de Fransa’dan; 1492’de, daha önce Müslüman Endülüslerin hâkimiyetinde özgürce yaşadıkları İspanya’dan; 1497’de Portekiz’den kovuldular. Hitler Almanya’sı katliamları ise çok daha fazla abartılarak anlatılmaktadır.       

        19. Asrın süper gücü İngiltere, dünyada örgütlenmiş Siyonistlerden kurtulmak; onlardan kendi emperyalist amaçları doğrultusunda faydalanmak; Müslümanların ortasında ileri bir karakol olarak kullanmak için Filistin’de toplamayı düşündü. 1880’de Filistin’de 35.000 olan Yahudi nüfus; Amerika, Asya ve Avrupa’dan göçe teşvik edilenlerle hızlı bir şekilde artırıldı.  

        1917’de Yahudileri Filistin’e yerleştirme planı olan Belfour Bildirgesi yayınlandığında Filistin’de 570 bin Müslüman, 75 bin Yahudi ve 74 bin Hıristiyan yaşıyordu. O dönemin süper gücü ve sömürge kralı İngiltere, yaptığı birçok hesap ve planlarla Yahudileri Müslümanların arasına yerleştirmek istedi.   İngiliz manda yönetimi Yahudileri idareye getirerek güçlendirmiş ve dünyanın değişik yerlerindeki Yahudileri buraya göçe teşvik etmiş ve destekleyerek buradaki Yahudi nüfusu hızla artırmışlardır.

        1917’de Yahudiler Filistin nüfusunun % 8 ile toprakların % 2,5 sahiptiler. Planlı Yahudi göçüyle hızlı artan Yahudi nüfusuyla, oynanan oyunun ve tehlikenin farkına vararak ayaklanan Filistinli Müslümanlar İngilizler tarafından katledildiler…  

        1922’de İngilizlerin yaptırdığı sayıma göre: Filistin’de 750 bin olan nüfusun %11’ni Yahudiler oluşturuyordu. Bundan sonraki 15 yıl içinde 300 bin Yahudi daha göç ettirildi.

        1937’de Lord Peel Başkanlığındaki Kraliyet Komisyonu, bölgeyi Müslümanlar ve Yahudiler arasında 2’ye bölmeyi teklif etti. Yahudi Devleti İngiliz Mandası altındaki Filistin topraklarının 1/3 kapsayacaktı. Filistinliler kabul etmedi. 

         1947:  Yahudiler nüfusun % 31 ile toprakların % 6-7’sine sahiptiler.

        1948’de BM Filistin nüfusunun 1/3 oluşturan Yahudilere toprakların % 56,5; Nüfusun 2/3 oluşturan Müslümanlara da toprakların % 43,5 olarak paylaştırır. Öneminden dolayı da Kudüs yönetimini Uluslararası bir yönetime bırakır…

        15 Mayıs 1948’de İsrail’in ilanıyla işgalciler, 774 köy ve kenti işgal etti. 531 köyü tahrip etti ve 15 binden fazla Müslüman katledildi. Ve o gün ‘ Nekbe – Felaket günü ‘ olarak anılmaktadır. O yıl Filistin topraklarında bulunan 1.400.000 Filistinliden 800.000’den fazlası evlerinden sürülerek mülteci durumuna düşürüldü.

        Ancak sömürgeciler bu kadarıyla da yetinmediler; batının desteklediği İsrail’in işgal ve katliamları hiç durmadan devam etti. 12 Milyon Filistinlinin yarısı kendi topraklarından çıkarılmış, geriye kalanlar ise dar bir alana sıkıştırılarak sürekli katlediliyor, evleri başlarına yıkılıyor. Yani 15 Mayıs katliamı devam ediyor.

        Yahudileri katledenler, kovanlar gayri Müslümler ve Avrupalılar; ama kendi katliam ve pisliklerini örtmek için onları destekleyerek Müslümanların başına bela etmişler. Aslında onlar da birbirlerini sevmiyorlar ama daha zayıf, parçalanmış ve özünden kopmuş Müslüman görünümlüleri kullanmayı, sömürmeyi daha kolay gördüklerinden şimdilik Müslüman topluluklara karşı işbirliği yapmaktadırlar.

        İşgal ettikleri ülkelerimizde iş başına getirdikleri kendi işbirlikçileriyle; ellerinde bulundurdukları siyasi, ekonomik ve medya ağlarıyla, algı operasyonlarıyla, içimizde kurdukları ve destekledikleri örgütsel oluşumlarla… Beyinlerimizi de kendi çıkarlarına hizmet eder şekilde formatlamaya çalışmaktadırlar. Ve bu şeytani oyunlarının neticesidir ki: Filistin, Suriye, Irak, Yemen, Afganistan, Myanmar Arakan’ da işlenen katliamlar ehli vicdan insanlar ve Yahudiler tarafından lanetlendiği halde; içimize attıkları tohumlardan yeşeren ayrık otlar, şeytan ABD ve İsrail’i savunabilmekte ve destekleyebilmektedirler. Müslüman halkların parçalanmışlığını, güçsüzlüğünü, iç kavgalarını eleştiren bu kesimler; Sisi, Arap Kralları… Ve kendileri gibi işbirlikçilerin bu fitnelerden büyük pay sahibi olduklarını bilmeli ve görmelidirler. Müslüman halklar, ümmet şuurunun önünde engel olan bu yerli işbirlikçilerden kurtulup kendine gelmedikçe, aziz olamaz. Mekke, Medine, Kahire… Özgür olmadıkça, Kudüs’ün Özgür olmasına müsaade etmezler. Çünkü İsrail’in yaptığı katliamlara en büyük destek darbeci Sisi ve münafık Arap krallarından gelmektedir. Önce içimizdeki bu virüslerden kurtulmamız şarttır.

        15 Mayısta ŞEHİT edilenlere Allah’tan Rahmet, yaralılara Allah’tan şifalar diliyorum. Bütün bu zulüm ve baskıların mazlum ve Müslüman halklarını uyanışına, kenetlenmesine ve emperyalistlere karşı yekvücut olarak direnmesine vesile olmasını diliyorum… 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İhsan Pınar Arşivi