İhsan Pınar

İhsan Pınar

Bir Seçim Analizi

Bir Seçim Analizi

Her zamanki klasik temennilerimizi yineleyelim: Seçim geçici, huzurumuz ve insani ilişkilerimiz daimi olsun…

          Her seçim, demokratikleşmede kazanılan bir tecrübe olmalıdır. Her seçimden başta siyasiler olmak üzere, insanlarımız ve devlet aklı da gerekli dersleri çıkarmalıdır. Ancak böyle olursa ülke ve insanlarımız kazanır. Avrupa ülkeleri, yaşadıkları tecrübelerden ders alarak bugünkü seviyeye ulaştılar. Eğer hayattan ders alırsanız, önünüze çıkan engellere basarak bile yükselebilirsiniz.

          Peki, bizler ne yapıyoruz? Görünen o ki, düşüp bayılana kadar bir kısır döngü içinde dolanıp duruyoruz. İleri, çağdaş denilen ülkelerde, siyasi partiler ürettikleri proje ve hizmetlerle yarışıyor ve halk da bunlara göre rağbet gösteriyor. Biz de ise sanki ABD ve SSCB savaşacakmış gibi bir hava yaratılıyor.

          Siyasilerimiz de kolayını bulmuşlar! Hizmet ve projeler üreteceklerine, ağız dalaşı ve iftiralarla birbirlerini karalamaya çalışıyorlar. Hizmet edeceklerine dair halkı ikna etmeye çalışmaları gerekirken:  

          Eğer Atatürkçü isen; eğer Kürt isen; eğer Müslüman isen; eğer Alevi isen; demokrat isen bize oy vermek zorundasın!.. Gibi kelime oyunları ve aldatmalarla halkı yönlendirmeye çalışmaktadırlar.

          Seçim analizine gelirsek: Nispetten şiddet sarmalından uzak ve halkın daha özgürce oylarını kullandığı bu seçimlerde, 1-2 yer dışında olayların yaşanmaması olumlu bir gelişmeydi.

        Ancak ‘Erdoğan karşıtlığında birleşen muhalefet, yine güven vermedi. Erdoğan’a karşı hizmet yarışına girmesi gereken muhalifler, halkın talepleri yerine olan hizmetleri de durduracaklarına dair söylemleri kendilerine bir kar sağlamadı. Halk fabrika, yol, köprü, iş, aş, Adalet, sorunlarına çözüm isterken; bu halkın yararına olan 3. Havaalanı, 3. Köprü, Kanal İstanbul, Yeri otomobil fabrikası… Çalışmalarına karşıtlık ve özellikle ‘hesap soracağız’ söylemleri, başarısızlıklarında en önemli etkenlerdi.  

          Ak Parti cephesinden bakıldığından: oy oranlarında düşme yaşanırken, birinci parti olmayı korudular ve adayları Cumhurbaşkanı seçildi.

        Tabanını İyi partiye kaptırdığı sanılan MHP, barajı aşarak vekil sayısını artırdı.

        CHP, klasik ‘ Cumhuriyet, laiklik elden gidiyor’ aldatmalarını terk edip daha gerçekçi bir çalışma yürüttü. CHP’nin defalarca kapatılmasına katkıda bulunduğu Saadet Partisini yedeğine alarak, bu şekilde fazladan vekil kazanması siyasi bir başarı olarak kabul edilmelidir. Seçimde birer hamle yapan Kılıçdaroğlu ve Muharrem İnce çekişmesi alevleneceğe benziyor.  

          Partisinden daha çok oy alacağı tahmin edilen Muharrem İnce, ilk başlardaki karşıt söylemlerini düzeltip, her gün Cuma Namazı kılmaya başladıysa da seçilmesine yetmedi. Ama CHP klasiğinin dışına çıkarak daha bütünleyici bir söylemle başarılı olduğu söylenebilir.

        Belki de seçimin en çok kaybedeni Saadet Partisidir. Kendisine en yakın Erdoğan’la yapacağı bir ittifakla maddi, manevi çok daha kârlı çıkabilirdi. Ancak bağnazca bir Erdoğan karşıtlığı birçok kesim gibi onları da daha çok savuracağa benzemektedir.

        Yeni kurulan İyi Parti, beklentilerin altında kalmakla beraber girdiği ilk seçimde barajı aşması başarıdır. Ancak herkes bilir ki, bu başarı çalışmayla kazanılmış değil. Daha önce hazır olan bir potansiyelin ikram edilmesidir. Ancak gerek Cumhurbaşkanlığı adaylığını açıklamada, gerekse çıktığı televizyon ekranlarında “HDP’nin de içinde bulunacağı; İyi parti, Saadet ve Cumhuriyet Halk partisinden Sayın Abdullah Gül’ün aday gösterilmesi istendi…”şeklindeki itirafı, birçok siyasiden daha açık ve daha erkekçe davrandığını gösterdi.   

        Taraftarlarını politize etmiş ve örgütlemiş HDP için fazla söze gerek yok sanırım. Ne yaparsa yapsın, kimi aday gösterirse göstersin, taraftarlarını kendine bağlamış görünüyor. Ve belki de İstanbul ve İzmir’den alınan yüksek oylar barajı geçmede çok etkili oldu. Ancak çok disiplinli ve organizeli çalıştıklarının da hakkını vermek gerekir.

          Herkesçe partisinden çok daha fazla oy alacağı tahmin edilen Selahattin Demirtaş, her nedense partisinin gerisinde kaldı.

        Türkiye genelinde seçimlere ilk defa katılan HÜDA PAR, sanırım beklenilen neticeyi alamadı. Kıt imkânlarla Türkiye genelinde seçime girmek büyük bir başarı olarak görülebilir. Bazı Ak Partililerce, bölgede HÜDA PAR’ın, HDP’ye vekil kazandırdığı eleştirisi yapılmaktadır. Evet belki de HDP, tıpkı Kılıçdaroğlu’nun bay Karamollaoğlu’na teşekkür ettiği gibi, HÜDA PAR’a teşekkür etmelidir. Ama bu eleştiriyi yapan arkadaşlar, öncelikle ittifak kapısını açmayan parti yönetimlerini ve ‘az olsun ama benim olsun’ hesabıyla destek isteyen ama ittifak istemeyen yerel parti teşkilatlarını eleştirmelidirler.     

        Bir de bizimle ilgili konuya gelelim: HDP’nin barajı aşacağı anlaşıldıktan sonra kadın, çocuk evlerinden çıkmaya başladılar. Sevinmek, başarıyı kutlamak herkesin en tabii hakkıdır; PİROZ BE. Ama balkonlardan silah sıkarak, balkon demirlerine vurarak, çöp bidonlarını devirerek, maytaplar patlatarak, sokak ortalarında bağırıp çağırarak, siyasi muhaliflerine küfürler ederek… Korku ve dehşet salmak, halkı tedirgin ve rahatsız etmek, uymak isteyen hastaları ve çocukları korkutmak… Hiç kimsenin hakkı ve haddi olmasa gerek.  Vallahi bu gayri insani davranışlar demokratik değildir; özgürlük değildir; Barışçı değildir; faydalı değildir; Halkçılık değildir; yurtseverlik değildir; Welatparezi u gelperesti qet nine… Bu yanlışlara ve halkı rahatsız edici zararlı davranışlara öncelikle parti içindeki aklı başında samimi insanlar karşı çıkmalıdır.

           Daha güzel bir gelecek dileğiyle…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İhsan Pınar Arşivi