Biz Kendimizi Değiştirmedikçe Hiçbir Şey Düzelmez…
Devletin işleyişinden, hükümetlerden, Yargıdan, Siyasilerden, belediyelerden, işverenlerden, çalışanlarımızdan, Trafikten, Terörden, aile ve komşularımızdan… Kısacası her şeyden ve herkesten şikâyetçiyiz.
Adalet yok; Hak ve Hukuka riayet yok; huzur, güven ve emniyet yok…
Peki, bütün bu olumsuzlukların sebebi ne? Elbette bütün bunları uzaydan gelen birileri yapmıyor ve bütün bunları muhaliflerinize bağlamak da kendinizi kandırmanız olur.
Allah; akıl, vicdan ve üstün meziyetlerle donattığı insanı Kitap ve Peygamber gibi hayat rehberleriyle takviye etti. İnsanoğlu kendisine verilen bu hasletlerle ve denge üzerine kurulan Tabiatla uyumlu bir şekilde hareket ettiği oranda barış ve huzur içinde yaşadı. Ama ne zaman ki kendi ihtiraslarına; çıkar, bencillik, iktidar, şehvet ve şöhret, ırkçılık, ideolojik takıntılar ve kendisi gibi kullara kul olduysa, kendisiyle beraber toplumsal düzeni de bozdu. Zulüm, düzensizlik, kan ve gözyaşlarının akmasına sebep oldu.
Nitekim bizi yaratan ve bizi bizden iyi bilen Allah şöyle buyurmaktadır:
“Başınıza gelen her musibet, sizin ellerinizle işledikleriniz yüzündendir. Böyle iken, Allah birçoğunu da bağışlar.” -Eş Şura: 30-
“… Bir kavim- topluluk kendilerinde bulunan iyi hali değiştirmedikçe, Allah onlara verdiği bir nimeti değiştirmez. Şüphesiz Allah, hakkıyla işiten, hakkıyla bilendir.” -El Enfal: 53-
Allah, üstün meziyetlerle yarattığı insana irade vererek onu hayatın merkezine koydu. Ancak ne yazık ki nefsine ve dünyalıklara zaaf gösteren insanoğlu, kendisiyle beraber toplumu ve tabiatı da bozdu.
Evet, mevcut halden hepimiz şikayetçiyiz. Elbette devletin ve bizi yönetenlerin büyük sorumluluğu var. Ama gelin bir kere de devlet ve muhaliflerimiz yerine kendimizi sorgulayalım. Çünkü hepimiz bir bütünün parçalarıyız. İnanın çoğu zaman kendileriyle muhaliflerimizi suçladığımız kötülüklerin daha büyüğünü kendimiz övünerek yapıyoruz.
Yanlışlar küçükten başlayarak büyür. Aile içinde adalet ve barışı sağlamayan- sağlayamayanlar, devlet yönetimlerinde asla adalet ve barışı, dolayısıyla düzen ve huzuru sağlayamazlar. Bu sebeple düzeltmeye öncelikle kendimizden başlamalıyız. İçimizde küçük gibi görünen ama merdivenin ilk basamaklarını oluşturan engelleri aşmadıkça, yükselemez ve yücelemeyiz.
Öncelikle kendi içimizde Adalet, barış ve huzuru sağlamalıyız. Birbirimizin haklarına ve farklılıklarına saygı göstermeliyiz. Kendi içimizde her türlü şiddeti, haksızlığı ve partizanlığı ret etmeliyiz.
İlericilikle methettiğiniz dünyanın hiçbir yerinde insanlar partiler için birbirlerini öldürmüyorlar; Siyasiler bu denli halkın kan ve gözyaşları üzerinde siyaset yapmıyor, halkın oylarını çantada keklik görmüyorlar. Adamlar hizmete göre oy veriyorlar. Oysa biz, ‘Barış ve Özgürlük’ sloganlarıyla bizim gibi düşünmeyen insanlara saldırıyoruz. Parti farklılıkları yüzünden insanlar en yakın akrabalarına, komşu ve arkadaşlarına düşmanlık yapıyorlar. Çok eleştirdiğiniz MHP bile kendisi gibi düşünmeyenleri ihanetle suçlamazken; içimizden birileri kendi parti ve örgütleri dışında kalan herkesi ‘hain ve işbirlikçi’ suçlamalarıyla içimize fitneler sokuyorlar.
Kızlarını, kardeşlerini mirastan mahrum bırakan aileler var. İslam Hukukunu savunan kardeşim, aynı anneden olmayan kardeşini baba mirasından mahrum bırakabiliyor. Adam, mirası daha küçük olan kardeşleriyle paylaşmamak için babadan kalan arazileri başkasının adına geçirebiliyor.
Gücü yeten zayıfı eziyor. Hakkımı savunduğunu iddia edenler yönetime geldiklerinde, farklı düşünenlerin işine son verebiliyor ve hizmet sunmuyorlar. Karşıtlarının partizanlığına karşı çıkanlar, partizanlığın en kötüsünü yapabiliyorlar.
Hak ve Özgürlüğümü savunduğunu iddia edenler; benim inanç ve değerlerime saldırıp, silahını bana doğrultuyor. Memleketini sever görünenlerimizin bile imkân bulduklarında batı illerinde emlak alıp yatırım yapmaları bizi bir özeleştiriye yöneltmelidir.
Ciddi bir araştırma yapın: tazminatını kaptırmayan, aldatılmayan, hakkı yenmeyen kaç insan bulabilirsiniz? Eskiden söze namus gibi sahip çıkılırken; söz maydanoz olmuş, çek ve senetler bile para etmiyor. Borca ve emanete sadakat ise unutulmuş…
Yalan, iftira, haset, dedikodu, en küçük bir tartışmada kavga ve adam öldürmeler bizde fazlasıyla mevcut…
Trafiğe bakarsanız! Neden geri kaldığımızı çok net anlarsınız. Adam kırmızı ışıkların bulunduğu kavşaklarda park ediyor. Özellikle şehir içi minibüsleri boş yer varken cadde ortasında ve kavşaklarda duruyor ve bekliyorlar. Adam arabasını seninkinin önüne park edip, kıraathanede oyuna oturabiliyor… Araç ve yayalar sanki yol sadece kendilerine aitmiş gibi yolu ve giriş-çıkışları kapatıyorlar; cadde ortasında seyrederek, iki araçlık yolu işgal ediyor. Hiç kimse kendisinden sonra geleceklerin hak ve hukukunu gözetlemiyor.
Evet, öncelikle kendimizi düzeltmeliyiz. Adaleti, Barışı, Haklara ve farklılıklara saygıyı, Huzur ve güveni kendi içimizde sağlamaya çaba göstermeliyiz. Ben, sen, Bizler, Sizler düzelmeden hiçbir şey düzelmez.
HERKES KAPISININ ÖNÜNÜ TEMİZLERSE, TERTEMİZ BİR ŞEHRİMİZ OLUR…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.