CUMA SOHBETİ: Hidayet Hikayeleri!
Corci Zeydan (1861–1914)
Hidayet hikâyeleri adlı yazılarımda sadece Müslüman olanları değil, belki de yanlış bilgilerinden dolayı önceleri İslam karşıtı olan bazı ehli akıl ve vicdan sahibinin yaptığı araştırmalar sonucu İslam’ın hakkını dile getirenlerin de biz haklarını vermeye çalışıyoruz.
Lübnanlı bir Hıristiyan olan Corci veya Girgi Zeydan, tarihçi ve Arap edebiyatının Roman dalında önemli bir yere sahiptir. Beyrutlu bir Hıristiyan olan Zeydan, Protestan kolejinden sonra Eczacılık okudu. Daha sonra Kahire’ye yerleşen Zeydan; Arap Edebiyatı, kültür ve tarihi üzerine araştırmalarıyla tanındı. İslam Medeniyeti Tarihi kitabı Türkçeye çevrildi. Kitaplarından bazı alıntılar…
“İslam tarihi, eski dağınık tarihi birleştiren bir etki göstermiştir. Mevcut medeniyet, Arapların Müslüman olmasından sonra meydana gelmiştir. Arap yazarlarının İslam tarihini ‘Arap tarihi’ olarak görmeleri yanlıştır. Çünkü İslam tarihi, bir medeniyet tarihidir ve bütün inananları temsil eder…”
“Müslümanların gösterdikleri adalet, sevgi ve saygı, züht ve takva, başarılarını sağlayan en önemli unsurlardı. Onların bu davranışları Romalıları ve İranlıları İslam’a yaklaştırıyor ve halkı gruplar halinde Müslüman olmasına zemin hazırlıyordu. Buna örnek olarak Hz.Ebubekir, Şam’a gönderdiği ordunun başında bulunan Usame’ye şu talimatı verir:
-Fetih sırasında kimseye kötülük etmeyiniz. Esirlerin kollarını bağlamayınız. Kimseyi eziyetle öldürmeyin. Çocuklara, ihtiyarlara, kadınlara, sizinle savaşmayanlara kötü muamele yapıp ölümlerine sebep olmayınız. Kimsenin hurma ve meyve ağaçlarını kesip, yakmayınız. Gereksiz yere koyun, deve ve sığırları kesmeyiniz. Yolunuzda manastırlara çekilmiş insanlara rastlayacaksınız, bunları kendi hallerine bırakıp, onlara dokunmayınız…
Bu gibi eşitlik ve hoşgörü anlayışı halk üzerinde büyük tesir meydana getiriyordu. Nitekim Irak, Suriye, Mısır halkı kendi yöneticilerinin zulüm ve baskılarından, kendilerine uygulanan kötü muamelelerden bıkmış bir durumda iken Müslümanların böylesine hoşgörü ve eşit muameleleri onları bu dine çekmeye yetmiştir. “
“ Hz. Ömer, Mısır Valisi Amr bin As’a ‘ Ey Amr! İnsanlar analarından hür doğdukları halde, siz ne hak ile onları köle yapıyorsunuz?’ diye sert uyarıda bulunmuştur.”
“ Rumlar, Şam bölgesindeki Arapları İranlılara karşı kendilerine bağlamak için para verirlerdi. İranlılar da Irak’taki Arapları Rumlara karşı kendilerine bağlamak için para verirlerdi. Müslümanlar ise hâkimiyetlerine aldıkları yerlerde Müslüman olmayanlardan can, ırz ve mallarını koruma karşılığında cizye alırlardı. Halk, bu uygulamanın yapıldığı bölgelerdeki halkın refah ve güvenliğini görünce, İran ve Romalılardan para almak yerine, Müslümanlara para verip onların yönetimini tercih ettiler.
İslam’ın özü bu… Peki, ya bu gün Müslümanların içinde bulunduğu bu hal nedir? Mazlumlara, hakkı yenmişlere, ezilenlere, yolunu şaşırmışlara bir umut ve yeryüzünde Hakkın ve Adaletin temsilcileri-savunucuları olması gereken biz Müslümanların bu acınası hali neden? Haktan kopmuş, batının hayranı ve oyuncağı olmuş kalabalıklar, bu gün batılı emperyalistlerden barış ve demokrasi dilenir bir hale gelmiştir.
İnsanlığı, çıkar ve iktidarlarına kurban edenlerden kimseye hayır gelmez. Özümüze, hakka dönmeliyiz. Sadece okuyarak ve anlatarak değil; bir yaşam biçimi olan İnancımızı yaşamalıyız. İnancımızı, Allah’ın rızasını ve emirlerini bütün parti, ideoloji ve kişisel çıkarlarımızdan üstün tutmalıyız. İslam’ın emirleri olan; kardeşliği, yardımlaşmayı, sosyal adaleti, dürüstlüğü, temizliği, alçak gönüllülüğü… Yaşayarak, yaşatmalıyız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.