Daha Adil Bir Dünya Mümkün…
Halkları ve ülkeleri yönlendirmeye çalışan Küresel güçlerin varlığından kimsenin kuşkusu olmamalıdır. Adalet ve Özgürlük için ülkelere ve toplumlara müdahale ettiğini iddia eden bazı devlet ve Örgütler, BM, NATO… Benzeri kuruluşlar, aslında sorun üreten bu güçlerin ‘Barış, Özgürlük, Demokrasi’ oyunlarıdır. Kontrollerinde olan Siyaset, Ekonomi, Medya, Askeri güç ve algı operasyonlarıyla devletleri ve insanları kontrolde tutmaya ve diledikleri gibi yönlendirmeye çalışmaktadırlar. Kendilerine muhalefet eden ve riskli gördüklerini de, besledikleri güçlerle yok etmektedirler. Bunu bilen işbirlikçiler mal ve makam için bu güce itaat etmektedirler.
Menderes, Özal ve Erbakan hocanın başına getirilenlerden dersler alan Tayyip Erdoğan, önceleri bu güçlerin görünen legal kuruluşlarıyla uyumlu gözüktü. Güçlendikçe ve iktidarda söz sahibi oldukça, bu güçlere karşı içte ve dışta gerçekleri haykırmaya başladı. Etrafının boşaltılması ve yalnız bırakılmasıyla, kendisinin ve partililerinin bazı yanlışları sebebiyle her ne kadar eski gücünü kaybetmiş gözükse de, dünyayı sömüren emperyalistlere karşı bazı hakikatleri cesurca haykırmaktadır. “Dünya beşten büyüktür” sözü; ABD, İsrail, Fransa, Rusya… Emperyalistlerine karşı onurlu duruşu takdire şayandır. Dünyayı kontrollerinde tutmaya çalışan emperyalist güçlere karşı BM şahsında getirdiği eleştiri ve çözümü anlattığı ‘DAHA ADİL BİR DÜNYA MÜMKÜN’ Kitabında, mazlum halkların; Adalet, Barış ve Özgürlük sevdalılarının sahiplenmesi ve desteklemeleri gereken görüşler olduğuna inanıyorum. Ve öncelikle bu hakikatleri haykıran Cumhurbaşkanının, istediklerini kendi ülkesinde değerlendirmesini istemek hakkımız olsa gerek.
1 - Dünya Halkları adına kurulmuş gösterilen BM Örgütünün, savaş galipleri 5 ülkenin hâkimiyetinde olmasını haklı olarak eleştiriyor.
Aynı şekilde; Türk, Kürt, Arap ve hatta İslam ve Hilafet adına kendini Osmanlı parçası gören dışardan Müslüman halkların bile desteklediği bir savaştan sonra Kurulan Türkiye Cumhuriyetinin; bir parti, sınıf, ideoloji ve ırkın hâkimiyetine alınması, düzeltilmesi gereken bir yanlış değil midir?
2 – 193 üyesi olan BM, Savaş galibi beş üyenin kontrolünde olmasına haklı olarak itiraz ediyor. Dünya ülkelerinin oluşturduğu Genel Kurulun aldığı kararların uygulanabilmesi için, beş daimi üyenin oluşturduğu Konseyden oy birliğiyle kabul edilmesi gerekir. 192 Ülkenin aldığı bir karar, konseyin daimi üyeleri olan ABD, İngiltere, Fransa, Rusya ve Çin tarafından birinin ‘VETO’ etmesiyle uygulanamıyor. Yani bütün dünya ülkeleri birleşse de, Konsey ülkelerinden birinin istemediği bir karar uygulanamıyor. Bu yüzden bu beş ülke ve efendileri olan Siyonist İsrail aleyhine hiçbir karar uygulanamıyor.
Peki, Ülkemizde belki de Türk nüfusundan daha fazla Kürt Nüfus yaşamaktadır. Devletin bütün kurumlarının ve sosyal hayatın sadece Türk dili ve kimliği üzerinden yasallaşması, itibar görülmesi ve diğer ırkların da Türk olarak görülmesi büyük bir haksızlık değil midir? Kürt olarak doğan bir çocuğun Türkçe öğrenmek, Türkçe konuşmak, Türkçe düşünmek ve Türkçe okumak zorunda bırakılması, büyük bir yanlış ve haksızlık değil midir? Türk, Kürt, Arap, Çerkez… Farklı birçok milletin yaşadığı Türkiye’de “Tek Millet” sloganı ve dayatması yanlış değil midir? Anayasanın başlangıcına konulan bazı ilkelerin değiştirilemeyeceği, bu ilkelere aykırı karar ve uygulamaların olamayacağı da aynı şey değil midir?
Siyasilere, Vekillere! Bürokratlara… Tanınan ayrıcalıklar ve dokunulmazlık zırhı, haksız ve hukuksuz bir uygulama değil midir?
Cumhurbaşkanı dikkat çektiği ve eleştirdiği haksızlıklara, çözüm önerilerinde de bulunmaktadır.
3 - Dünyada Adalet ve Güvenliği sağlamak, savaş ve anlaşmazlıkların önüne geçmek için kurulan ama görevini yapmayan/yapamayan BM, asli görevini yapabilmesi için devrimci reformlar yapmalıdır. Sorunları çözecek ve Adaleti inşa edecek bir sistemin kalıcı olmasını sağlayacak temel ilkeler olmalıdır. Ve mutlaka olması gereken temel ilkeleri şöyle sıralamaktadır:
A - Bu ilkelerin ilki, insanlığın ve tüm ülkelerin ortak değeri olması gereken ADALET olmalıdır. Adalet ilkesinin tamamlayıcı unsuru EŞİTLİK olmalıdır. Küresel sorunlarla birlikte ülkeler arasındaki sorunları hakça çözmek için öncelikle BM, her üyeye eşit şekilde yaklaşmalıdır. Eşitlik olmadan küresel Adaletin sağlanması mümkün değildir.
B - Reformun bir başka ilkesi, temsilde Adalet oluşturmalıdır. Kuruluşunun üzerinden geçen 76 yılda, uluslararası sistemlerde ve yönetim anlayışında köklü değişimler olmuş. Değişen şartlar ve yeni güçler doğrultusunda daha adil ve etkili görev dağıtımını dikkate alacak BM, daha etkin ve daha güvenilir olacaktır. BM, Uluslararası sistemin mevcut demografik yapısını adil bir şekilde temsil etmelidir.
C - Bir diğer önemli ilke, Şeffaflık olmalıdır. Diğer üye ülkelerin Konsey kararlarına etki ve bilgi olarak katılamamaları, BM ve Konseyin aldığı kararlar hakkında güveni sarsmaktadır.
D - Bir diğer ilke hesap verebilirlik olmalıdır.
Başta İktidar partisi ve Cumhurbaşkanı başta olmak üzere; yönetime talip olan bütün siyasi partiler, liderler, vekiller, idareciler, bürokratlar yukarda sıralanan ilkeleri kendi ülkelerinde ve partilerinde uygulamaya çalışmalıdırlar. Vekil, Bürokrat, Asker, Gazeteci… Hiç kimsenin dokunulmazlığı ve ayrıcalığı olmamalıdır. Özellikle yöneticiler, siyasiler ve yargı mensupları görevlerinde adil, şeffaf ve hesap verir olmalıdırlar. Dil, Din, Irk, sınıf, mezhep, ideoloji… Ayırımı yapılmadan, devlet ve Adaleti sağlamakla görevli Yargı bütün insanlara adil şekilde yaklaşmalıdır. Yasa ve uygulamalarda bulunan bir ırka dayalı icraatlar mutlaka kaldırılmalı, her ırk ve dil aynı şekilde kutsal ve hak sahibi görülmelidir. Devlet ve kurumları mutlaka tek tipçilikten kurtulmalı, bütün farklılıkları aynı haklara sahip vatandaşları olarak kucaklamalıdır.
Fakat maalesef! Bu güçlere karşı itiraz edip muhalefet eder gözüken birçok Devlet, Örgüt, Parti… İçinde aynı sistem mevcuttur. Bu sebeple diyoruz ki, “düzeltmeye herkes önce kendinden başlamalıdır.” Şahıs, parti, örgüt, toplum ve devletler kendilerini düzeltirlerse, dünya düzelir. Herkes kapısının önünü temizlerse şehir temiz olur misali. Tayyip Erdoğan’ın partisi 19 yıldır bu ülkede iktidar da bulunmaktadır. Rejimi korumak ve dayatmak amaçlı kurulmuş darbe anayasası, AYM, Yargı, Askerin siyasete komuta etmesi, Medya, sistemi sahiplenen parti ve Ülkenin zenginleri… Rejime müdahaleyi engelliyorlardı ve sisteme aykırı sesleri susturuyorlardı. Zamanla ve güçlendikçe birçok soruna el attı ve bazı iyileştirmelerde bulundu. Ancak birçok hakkı Anayasal teminat altına almadı veya alamadı. İmanına ve samimiyetine inandığımız/inanmak istediğimiz Cumhurbaşkanından, İnancımızın ve insanlığımızın gerektirdiği Adalet, barış, Özgürlük, Kardeşlik… İçin yapılması gerekenleri siyasi hayatı pahasına bile olsa gerçekleştirmeye ve Anayasal güvence altına aldırmaya çalışmalıdır. Hak, Adalet ve Özgürlük hiçbir pazarlığa, şahısların ilke ve siyasi emellerine kurban edilmemeli. Başkalarının ne diyeceğinden ziyade, Allah’ın emri olan Hak ve Adaletin gerçekleşmesi önemli olmalıdır.
Devletini seven ve güçlü olmasını isteyenler; Halk, Barış, Demokrasi, İnsan Hakları iddialarında samimi olanlar; Adalet, özgürlük, kardeşlik, her insan ve canlının hakkını korumak ve barış içinde bir arada yaşamayı sağlayacak hakkı egemen kılmakla sorumlu Müslümanlar… Adalet, Şeffaflık, hukuki eşitlik, herkesin hesap vermesi… İlkeleri esas amacınız olmalı, uygulamalı ve bu yönde çalışanları samimi olarak desteklemelisiniz. Irkçılık, partizanlık, mezhepçilik, kör tarafgirlik sizi bu değerlerden ve uğrunda mücadeleden uzaklaştırmamalı. Yoksa emperyalist ve şeytani güçlerin militan ve piyonları olarak birbirinizle uğraşmaya devam edersiniz.
HAK, ADALET, ÖZGÜRLÜK, KARDEŞLİK… GİBİ İNSANİ DEĞERLERDE YARDIMLAŞMAK DİLEĞİYLE…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.