‘DEĞERSİZ’ İNSANLAR…
Biz Kürtler arasında ‘Kuré piré’ diye anlatılan bir hikâye var. Kendi işi gücünde olan köylülerin hepsinin anlatacağı, övüneceği, takdir edileceği bir özelliği var. Ama yaşlı kadının tembelliğe, beleşçiliğe alışmış oğlunun konuşulacak iyi bir özelliği yoktur. Tabi bu, piré ve oğlunun pek hoşuna gitmez. Pirénin oğlu mutlaka kendini göstermeli ve konuşulacak bir şey yapmalıdır. İyi bir şey yapamayan pirenin oğlu, gider köyün su kaynağına sıçar. Tabi duyan herkes pirenin oğluna lanet eder. Ama olsun! Nihayet kendisini konuşturmuş ya…
Yaratılış özünden ayrılanlar, hiçbir değer tanımaz ve kıymet bilmezler. İyi bir şey yapamayınca kötülükleriyle gündeme gelmeye çalışırlar. İyilik yapacaklarına, insanları iyiliğe teşvik edeceklerine; toplumun kutsal değerlerine saldırır, çıkardıkları fitnelerle ayrıştırır ve çatışmalara sebep olurlar.
‘Değersiz’ insanların bu zaafını kullanan emperyalist ve Siyonistler, onları piyon olarak kullanırlar. Aşağılığın biri İsveç polisinin korumasında, 2 milyar Müslümanın kutsal kitabı Kur’an’ı yakmış. Peki bir Kitabı yakmanın kime ne faydası var? Adaleti, Merhameti, Özgürlük ve Barışı emreden Kur’an’a bu düşmanlık neden? Kutsal değerlere saldırmanın akli, ilmi, dini, insani… Hiçbir anlamı ve değeri yoktur. Ancak cehalet, fitne, bağnazlık, provokatörlük… İnsan ve inançlara saygısızlıktır.
Devletin korumasında ve siyasi hesaplarla yapılan bu alçaklık, ‘İfade özgürlüğü’ değildir. Hakaret, İftira, Aşağılama… Özgürlük değildir. Nitekim kendi kanunlarında bunlara ilaveten ‘nefret suçu, ayrıştırma’ gibi, suçları yasaklayan kanunlar var. Mesela Siyonizm’i eleştiremezsiniz, ‘anti semitizm’ suçlamasıyla hayatı size dar ederler. Kabul ettikleri Ermeni soykırımı hakkında farklı bir şey söyletmezler. Bakın polis korumasında İslami değerlere saldırırlar; ama bu alçakça saldırıları protesto için alanlara çıkan Müslümanları coplarlar.
Yalan söylüyorlar medeni değiller, Demokrat değiller. Bunları ancak kendileri için isterler. Kendilerini dünyanın efendisi görüyorlar. Zenginlikleri Afrika, Asya, Ortadoğu ülkelerini sömürerek elde ediyorlar. Bu güç ve cesareti, halkları sömürmek üzere kurdukları sistemlerden alıyorlar.
İdari sistemlerimiz ve kanunlarımız onlardan alınma. Eğitim sistemimiz, medya, kültür… Hep taklit. Başımıza atadıkları idarecilerden, onları taklit eden ve kendilerine benzettikleri çocuklarımızdan cesaret alıyorlar. Hakaret eden, saldıran onlar; ama onların saldırılarına değil de, bizim tepki göstermemize karşı çıkan yerli garp zadeler var…
Evet Kutsallara saldıranlara tepkimizi göstereceğiz, göstermeliyiz. Ama bu saldırılar bizi uyandırmalı ve doğruya yönlendirmelidir. Onlar Kur’an’ı yakmadan, hayatımızdan çıkardığımız Kur’an ahlakını yaşamalıyız. Kur’an’ı hayatımızda yaşayarak canlı ve görünür kılmalıyız.
Kur’an’ın emri olan Adalet, İlim, Doğruluk ve Kardeşliği yaşayarak insanlığa örnek olmadığımız için bizler de suçluyuz. Sahip çıktığımız Kur’an’ı okumaya, anlamaya ve doğru bir şekilde yaşamaya çalışmalıyız. Onlardan eksik olmadığımız bilmeli, kardeşliğimizi pekiştirmeliyiz.
İmanımız sözde kalmamalı, hayatımızda yaşanmalıdır. Saygı isteyen Kur’an, hayat rehberi ve Anayasadır. Doğru bir hayat için nazil olmuştur. Hastalıklarımıza şifa için yazılmış bir reçetedir. Onu kutsamamız yeterli değil, fayda görmek için reçeteye uymalıyız. İslam bir iddia değil, yaşanan doğru hayat ve şahsiyettir. Bunu mutlaka yaşamalı ve doğruluğumuzla dünya halklarına örnek olmalıyız.
İnsan bilmediğine düşman olurmuş. Kimi hırstan, cehaletten ve layık olmadığından Hakka düşmanlık eder. Ama okuyan, araştıran ve inancını yaşayan müminlerle tanışan batının liyakatlı birçok insanı İslami hayatı tercih ediyor. Bu sebeple art niyetliler bizimle Kur’an; bizimle diğer halklar arasına kalın duvarlar örmek istiyorlar. Bizler de dinimizi ana kaynak Kur’an’dan öğrenerek ve doğru yaşayarak kendimize ve insanlığa karşı görevimizi yapmalıyız.
İMAN VE SÖZÜNDE SADIK OLANLARDAN OLMAK DİLEĞİYLE…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.