Kitaplıktaki Tarih!
Tarih; geçmişteki olaylara ait bilgilerin keşfi, toplanması, bir araya getirilmesi ve sunulması bilimidir. Tarihi bilgi, geçmişteki olaylara ilişkin tüm bilgilerin, olayların vuku bulduğu dönemin şartları göz önüne alınarak, mümkün olduğunca nesnel bir şekilde sunulması ile oluşur.
Her dönemin bir tarihi olduğu gibi, her insanın da bir tarihi vardır. Bu tarih anılarla dolu, anıldıkça hissiyatların doruğa çıktığı bir an yaşatır, acı veya tatlı anılar, yeri gelir tebessüm ettirir yeri gelir hüzünlendirir. Anılarına erişememenin verdiği bir hüzün vardır.
Tarih kitaplarında okuduğumuz olayları, yaşadığımız tarihle bir türlü özleştiremiyoruz çünkü kendi yaşadıklarımızda bütün detayları anlatılırken, tarihin sayfalarını okuyup geçiyoruz. Bu yüzden tarihi o ince ayrıntısını kaçırdığımızdan olsa gerek tekerrür etmesinden bir türlü kurtulamıyoruz.
İnsan kendi yaşadığı tarihinden övgüyle bahsediyorsa, şimdiki anın ataletini üzerinde taşıyor demektir. Geçmişte yaptıklarının hazzıyla kendini avutuyor, icraattan uzak yalnızca anlatımla geçiştirilen sohbet konularının vazgeçilmez, süsü olmaktan öteye geçmeyen geçmişi, işte tarihi okuduğumuzda, 'bizim tarihimizde bu kadar güzellikler var, tarihimiz şanla şerefle yazılmıştır' söylemleri, tarihin övgüsüyle tatmin olmanın hazzını yaşıyor deriz.
“Davulun sesi uzaktan hoş gelir” sözü uzaktan gelenin insana dokunmadığı sürece kelimelerin ne kadar tesiri olacağı, konuşulan ortamdan uzaklaştığında sona ereceğidir.
Kitaplıktaki tarih kitaplarına baktığımızda, tarihin ne kadarını okurken his edebiliyoruz, hiç düşündük mü? Baktığımızda alınan derslerin ne kadar etkili olduğunu hiç sorguladık mı? Yoksa okuyup üstün körü geçtik mi?
Ne zaman ki tarih bize, bizden önce yaşanan hadiselerden çıkarılacak ince ayrıntıların, hissiyat kapısını araladı, işte biz o zaman bir sonra ki nesillere aktaracağımız, tecrübelerimizi deneyimlerimizi kucaklayacak, hataların tekrarlanmamasını sağlayacak, hedeflerine doğru yürüyecek nesiller yetişecektir. Ancak üst üste eklenmiş tecrübe birikimiyle zorlukların üstesinden gelebilinir, yoksa her yaşanan olaydan sonra başa dönülecekse, işte o zaman daha çok yol alınması gerekir.
Hayat tecrübeleri hep sil baştan olacak ise mücadele ortamlarının fedakârları her zaman olacaktır lakin bu fedakârlık gelecek nesillere doğru ve net bir şekilde anlatılmaz ise, bir döngü misali sürekli olarak etrafında dönülecek, meseleler olduğu gibi çözümsüz kalacak, boşa kürek sallanan bir yorgunluktan öteye geçilmeyecektir.
Rabbim tarihimizden gereken dersi çıkan kullarından eylesin. Selam ve Dua ile...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.