Avrupa’nın bir Üniversitesinde öğrenciler, Ortadoğulu sınıf arkadaşlarını İslam ülkelerindeki terörle yargılarken öğrenci, “Tüm terör örgütlerinin ve anarşinin arkasında batı emperyalistlerinin olduğunu” söylüyordu. Ülkesine gitmesini isteyince de, “Devletleriniz ne zaman ülkemizden el çekseler, o zaman ülkemize döneriz” cevabını veriyordu.   

        İşgal ettikleri topraklarda yüzyıl önce kendi sistemlerini kuran ve işbirlikçilerini başımıza bela eden emperyalistlerin şeytani oyunlarını anlamadan sağlıklı bir neticeye varamayız. Kendi işbirlikçilerinin ve kurdukları sistemlerin zulmünden kaçanlar, kurtarıcı diye kendilerine sığınıyorlar. Sömürerek fakirleştirdikleri ve geri bıraktıkları halk, daha iyi bir yaşam için aslında kendi parasıyla zenginleşen emperyalist ülkelere kaçıyor.  

        Girdikleri ülkelerde ırk, ideoloji, mezhep, aşiret… Kavgaları; baş kesmeler, Cami ve çarşılarda canlı bomba eylemleri, iç çatışmalar artıyor. Ve kendileri istemedikçe de bitmiyor.  

        Haftanın konusu olan Afganistan, yarım asırdan fazladır emperyalistlerin işgali ve iç çatışmalarla can çekişmektedir. SSCB işgaline karşı destansı bir mücadele veren Afganlı mücahitler, süper güç olan Rusya’yı ülkelerinden kovdular. Bu kez büyük şeytan ABD, Suudi ve Pakistan üzerinden Afgan mücahitler arasındaki ihtilafları körükleyerek, Taliban üzerinden çatışma başlattılar. Birkaç yıllık iç çatışmadan sonra iktidara gelen Taliban, İslam’a ve haliyle insan haklarına aykırı bazı tavırlarıyla, kötü bir intiba bıraktı. Aslında İslam ve insanlık düşmanı emperyalistlerin istediği de buydu. Oyun içinde oyun kuruyorlar. İkiz Kulelerin vurulmasını bahane eden ABD, ‘Teröristlere destek oluyor’ bahanesiyle Afganistan’ı işgal etti. Ancak Taliban teslim olmadı ve 20 yıldır ABD işgaline karşı savaşıyor.  

        Çatışmalarda büyük kayıplar veren ABD, nihayetinde geçen hafta askerlerini çekti. Askerlerini çekerken de; kendi halkına ihanet ederek kendisiyle işbirliği yapanları, kullandıklarını bırakarak gitti. Ve bakıyoruz gerek Afganistan’da, ülkemizde ve başka yerlerde ABD askerinin gidişine yas tutanlar var. Peki ABD; Irak, Suriye ve 20 yıldır Afganistan’da ne yaptı ki, Taliban’a tercih edilsin?  

        ABD, işgal ettiği bu ülkelerin hazinelerini, yer altı ve yerüstü zenginlik kaynaklarını çaldı. Irk, mezhep, aşiret kavgalarını alevlendirdi. Gerektiğinde kullanmak için kendine asker ve işbirlikçi yetiştirdi. Uçak ve füzelerle, kadın –çocuk yüzbinlerce masum insan katletti. On binlerce çocuğu sakat bıraktı. Tecavüz etti, katlettikleri insanların üzerine işeyen şerefsiz askerlerinin fotolarını çekti. Bombaladığı bir medresede 100 çocuğu katletti. Hiçbir değer tanımadı, sadece çıkarını düşündü. Ve şeytanca planlar yapmadan gittiğine inanmamak gerek. Afganistan’a bıraktığı fitne tohumları, yarın iç çatışmaları başlatırsa hiç şaşmayın.  

        Evet Taliban, geçmişte hiç te tasvip etmediğimiz hatalar yaptı. Ancak şimdi verdikleri mesajlar gayet olumludur. Genel af ilan ettiler. İntikam duygusuyla hareket etmeyeceklerini, kimseye düşmanlık yapmayacaklarını; herkesi içine alacak bir hükümet kuracaklarını; kadınları eğitim, iş ve sosyal hayatta katacaklarını; Adaletle iş göreceklerini söylemektedirler. Peki bütün bu olumlu mesajlara rağmen Müslümanlık ve Kur’an maskesiyle, Afgan halkına yapılan bu düşmanlık neden? Büyük şeytan Amerika’nın bunca katliamlarını, işgal ve sömürgeciliğini, halklar arasına koyduğu fitneleri lanetlemeyenlerin, Taliban’a saldırmaları çelişki ve ahlaksızlık değil midir?  

        Bir insan ve Müslüman olarak, işgal ve katliamlarda sınır tanımayan emperyalistlerin Afganistan’dan defolmaları bizi sevindirmiştir. Milliyet, dil, mezhep, örgütlenme olarak çok farklılık gösteren ve yarım asra yakındır savaş halinde olan Afganistan’da; iç barışı, huzur ve güveni sağlamanın çok kolay olmadığını biliyoruz. Ancak umut ve dua ile; Afgan halkının ve Taliban’ın yaşanan bunca acılardan, iç çatışmalardan, kardeş kavgalarından, tecrübelerden, İslam ve insanlık düşmanı şeytani güçlerin hile ve fitnelerinden … Dersler alarak; hiçbir ırk, mezhep, cinsiyet ayırımı yapmadan; tüm kesimleri içine alan, insanı önceleyen ve insan haklarına dayalı adil bir yönetim oluşturmaları dileğimizdir…