İhsan Pınar

İhsan Pınar

Silkelen Be Kılıçdaroğlu...

Silkelen Be Kılıçdaroğlu...

        Velev ki sözde bile kalsa, farklılıkların zenginlik olduğu her kesim tarafından dile getirilir.  Ama ne yazık ki, Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan beri muhalefet eksikliği çekmektedir.

        Anadolu halkının inanç ve kültürüyle rengini verdiği ilk Meclis, egemen güçlerin istek ve desteğiyle lağvedilerek, lidere kayıtsız şartsız teslim olan ve itiraz etmeyenlerden müteşekkil kendi kontrollerinde bir Meclis kuruldu. 

        30 yıllık Tek Partili döneminde, bu halkın inanç ve örfüne aykırı olan batı tipi hayat tarzı dayatıldığı gibi, muhalefet ve farklılıklara da tahammül gösterilmeyerek en ağır bir şekilde yok edilmeye çalışıldı.  

        Dinine sahip çıkan Müslümanlar, Aleviler ve Kürtler;  Şeyh Said, Zilan, Dersim, Ağrı... Katliamlarıyla en ağır şekillerde cezalandırıldılar. Şapka kanununa muhalefetten birçok insan idam edildi, şehirler cezalandırıldı... 

        30 yıllık baskıcı iktidardan sonra, dünyanın geldiği aşama ve şartlar Türkiye'yi çok partili sisteme zorladı. Birden fazla partinin katıldığı 1950'deki Seçimleri DP kazandı. Başbakan Adnan Menderes, halktan gördüğü teveccühe karşılık yüzünü halka çevirdi ve hizmet vermeye çalıştı. 

       Kendini devletin tek sahibi gören ve halka üstten bakan batıcı CHP zihniyeti, normal şartlarda DP ile yarışamayacağını ve halkın desteğiyle bir daha iktidara gelemeyeceğini bildiğinden, bel altı vuruşlarla acımazsız bir kampanya başlattı. Elinde bulundurduğu Burokrasi, Üniversiteler, Medya, Askeriye ve Yargıyı harekete geçirdi. Günümüzde olduğu gibi: Hükümetin yolsuzluk yaptığını, para ve altın çaldığını; Adnan Menderes'in metresinin olduğu, diktatörlük yaptığını; özgürlük isteyen muhaliflerin, gençlerin acımazsızca katledildiğini yayarak; bütün bu güçleri kullanarak 1960 Askeri darbesine zemin hazırladı.

        Ancak inanç ve değerlerini inkar eden bu baskıcı CHP yönetiminden çok çeken halk, hiçbir zaman bu partiyi kendi isteğiyle iktidara getirmedi. Taki Milli Şef İnönü'ye karşı çıkarak; işçilerin emeğinden, özgürlük ve inançlara saygıdan söz eden; ortanın solu, Halkçılık kavramlarını  öne çıkaran Bülent Ecevit, 2 defalığına birinci parti olmayı başarabildi.

        1980'de tekrar Askeri darbe yapıldı-yaptırıldı. Sistem dışına çıkma şüphesi olanlar; Cumhurbaşkanı Turgut Özal, Eşref Bitlis, Muhsin Yazıcıoğlu...Gibi isimler türlü hilelerle ortadan kaldırıldı. Halkın oylarıyla Başbakan olan Necmettin Erbakan, muhaliflermiş gibi görünen bütün şer güçlerin ortak saldırılarıyla iktidarı bırakmak zorunda kaldı. 

        Ak Parti iktidarında yapılan darbe teşebbüsleri ve şeytani oyunlar ise devam ediyor.

       Anlayacağınız, Türkiye'de ilk dönemlerde muhalefete izin verilmedi, en acımazsız şekillerle cezalandırıldı. 1950'de iktidarı kaybettikten sonra da, normal bir yarışa gireceğine; "Laiklik elden gidiyor - Devrim ve ilkeler - Cumhuriyet elden gidiyor..." gibi hayatttan kopuk, ideolojiler üzerinden egemen güçlere, halkın seçtiği iktidara müdahale çağrıları yapılmaktadır. Halka elini uzatmış liderler, emperyalist batılılara şikayet edilmektedir.

          Ey Muhalefet partileri! Hayattan kopuk ideolojiler üzerinden ve batılılara sırtınızı yaslayarak yaptığınız siyaset, yol ve çare değildir. Bunların yerine yüzünüzü halka çevirin ve halka ideolojilerinizle şekil vermekten vazgeçip, efendi olan halkın tercihine, inancına ve değerlerine saygı gösteriniz...

       Kemal Kılıçdaroğlu’nun, geçen hafta çağdışı bir yaratığın saldırısına uğrayan Başörtülü kızı ziyaret etmesi gayet olumlu karşılanırken; dilerim bu davranışı referanduma yönelik bir hesaptan ziyade, devam eden samimi bir duruş olur. 

       Kılıçdaroğlu’nun, vekil sayısının 600'e çıkarılmasını eleştirmesini de yeterli görmemekle beraber takdir ediyorum. Ancak dilerim daha önceleri de şahit olduğumuz gibi,  geri adım atarak zigzaglar çizmeye devam etmez. Bozuk saatin günde iki defa doğruyu gösterdiği gibi, Kılıçdaroğlu da bu iki doğruyla sınırlı kalmaz ve doğru istikamette yürüyerek, iktidara alternatif olur.   

           Muhalefet ve meşru siyasetin önünün açık olduğu günümüzde, bırakın çağdışı kalmış ideolojilerin esaretine çağırmayı da, halka ve yaşanan hayatın gerçeğine dönün.        

        - Samimi bir şekilde halkın arasına katılın.

       - Halka üstten bakıp, halka şekil vermek yerine; halka, halkın inanç ve yaşam tarzına saygı gösterin. 

       - Çalışanın, işçi ve emeklinin durumunu dile getirin ve haklarını savunun. 

        - Vekillerin aldığı yüksek ücretlere ve ayrıcalıklarına karşı çıkın. 

         - Ayrımcılık yapmayınız. Ayrıştırıcı ve çatışmacı üslubunuzdan vazgeçin. Hiç bir ayırım yapmadan bütün insanlara sahip çıkın.    

        - Dinini yaşamak isteyen inanç sahiplerinin, Alevilerin, Kürtlerin...İnsani temel haklarını kullanmalarını samimi bir şekilde savununuz ve yardımcı olunuz. Onların inancını ve yapacaklarını siz belirlemeye çalışmayın... 

      HAYDİ BE KILIÇDAROĞLU! SİLKELEN İDEOLOJİK TAKINTILARDAN VE BU DOĞRU İSTİKAMETTE CİDDİ  BİR MUHALEFET OLUŞTUR...    

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İhsan Pınar Arşivi