VİRÜSÜN ŞAKASI YOK…
Her ne kadar birileri işi gırgıra alıyor, böyle bir mikroba inanmıyorsa da, Virüs can almaya devam ediyor.
Resmi rakamlara göre şu ana kadar Türkiye’de 15 bin, dünya genelinde 1,5 milyon civarında insan bu hastalıktan hayatını kaybetti. Ki resmi rakamlara dünyanın hiçbir yerinde inanılmıyor, bunun en az 10 katı olduğu söylentileri çok yaygın.
Buna rağmen, sorumsuz ve canı yanmamış bazı insanlarımız hala da tedbirlere uymayarak hastalığın yayılmasına sebep olmaktadırlar. Evet bu mikrobun ayarı belli değil, bulaştığı her insanda aynı tahribatları yapmıyor. Vücut bağışıklığı güçlü, iyi beslenen ve bol su için bazı insanlarımız belki farkına bile varmayarak, hastalığı atlatabiliyor. Bazıları grip şeklinde atlatabiliyor. Ama ciğerlere inen virüs, kâbus ve işkenceye dönüşüyor. Yoğun bakımlarda solunum cihazına bağlanan insanlara sorun, yarım nefes için nasıl çırpındıklarını size anlatacaklar. Doktorlara, hemşirelere, hastalara sorun, hastalığın ciddiyetini ve hastaların nasıl can çekiştiklerini size anlatacaklar. Eşini, çocuğunu, anne veya babasını kaybetmiş tanıdıklarınıza sorun, işin ciddiyetini size anlatacaklar.
Bu hastalıkta en çok can verenler, bizlerin sağlığı için mücadele eden Doktor, Hemşire… Sağlık çalışanlarıdır. Koca koca Profesörler, gencecik doktor ve hemşireler bu hastalık sebebiyle hayatlarını kaybetmektedirler. Her gün ailemizden, komşularımızdan veya mahallemizden birilerinin bu hastalık sebebiyle vefat ettiklerini duymaktayız.
Dünyayı sarsan bu Virüs, bütün dengeleri altüst etti. En zengin ülkelerin ekonomilerini bozdu. İnsanlar işsiz kaldı, esnaf işe yapamaz oldu. İnsanları korkutmak, katletmek ve ülkeler işgal etmek için en acımasız silahları üreten emperyalist süper güçler, virüse karşı aciz duruma düştüler. Ve en çok ölümler de ABD başta olmak üzere, İngiltere ve AB ülkelerinde olmaktadır.
Hastalık sadece ekonomiyi bozmadı, psikolojimizi bozdu. Sosyal hayatı bitirdi. Camilerde ibadetlere mani oldu. Ev sohbetlerini, ziyaretleri, misafirlikleri bitirdi. Dostlar birbirlerine sarılmaya hasret kaldı. Eşler, baba ile çocukları, dede-nine ve “cevizin içi” denilen torunlar arasında duvarlar ördü.
Dünya çaresiz, Tıp dünyası hala hastalığı yok edici bir ilacı piyasaya sürebilmiş değil. Hastalığın katlanarak devam etmesi yüzünden, geleceğe ait bir umut da yok. Hastalıkla mücadelenin tek yolu; Hijyen dedikleri temizlik, maske ve sosyal mesafe kurallarına uymaktır. Bu kurallara uymak insani bir sorumluluktur. Ama ne yazık ki cehaletten veya kendini beğenmişlikten, bazı insanlar bu kurallara uymayarak hastalığın yayılmasına aracı olmaktadırlar.
Bu virüsün yapay olması, karanlık güçlerce üretilmesi üzerimizdeki sorumluluğu kaldırmaz. “Ben insanım; bilinçliyim…” diyenler, bu hastalığın yayılmasının önünü kesmek için alınması gereken tedbirlere uymak zorundadırlar. Kendinize, ailenize acımıyorsanız bile; diğer insanlara karşı bir sorumluluğunuz var. Her dakika can alan bu hastalığın yayılmasına ve bu sebeple insanların ölmesine sebep olmamalısınız. Kendi canınız yanmadan, başkalarının acılarını hissederek kurallara uymalısınız.
Evet umutlarımızı kaybetmeden, panik yapmadan, korunma tedbirlerine uymalıyız. Genel olarak insanlarımızın korunmasına, sağlık çalışanlarının mücadelelerine saygı duyarak insani bir sorumlulukla virüsle mücadelede üzerimize düşeni yapmalıyız. Hastalıktan korunmak için mutlaka temizliğe özen göstermeli, kısa aralıklarla bol bol su içmeli, iyi beslenmeli (özellikle limon, sarımsak) ve evin içinde bile olsa, hareketsiz kalmamalıyız. Topluma karşı sorumlulukla da maske ve sosyal mesafe kurallarına riayet etmeliyiz. Ancak kurallara uyarak normal hayata dönebileceğimizi bilmeliyiz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.