Yaşam Ve Öfke!
İnsanoğlu mücadelesini verdiği yaşam anında, bazen karar verme yetisini kullanarak, kendi doğruları çerçevesindeki kararların neticesine göre geleceğine güvenle veya endişeyle bakar.
Verdiği kararların neticesi ne olursa olsun dik durabiliyorsa yaşamından zevk ve heyecan duyar, yoksa ruhi bir bulanımla sonuçlanan bir hayat serüveni devam eder ki; bu da çekilmez bir hal alır. Tabi burada verdiği kararların nasıl bir ruh haliyle verdiği de önemlidir kısa bir alıntıyla verilen kararların neticesinin, hayatımıza nasıl bir ışık tutacağını görelim.
“Adam, yeni aldığı kamyona bakmaya dışarı çıktığında,5 yaşındaki oğlunun gayet mutlu bir şekilde arabasının kaportasını mahvettiğini görmüş, hemen oğlunun yanına koşarak elindeki çekici kaptığı gibi oğlunun parmaklarına vurmaya başlamış. Biraz sakinleşince çocuğun parmaklarındaki kanla telaşlanarak hemen hastaneye götürmüş. Doktor kırılan parmakları kurtarmaya çalışmışsa da başarılı olamamış, çocuğun parmaklarını kesmek zorunda kalmış. Çocuk ameliyattan çıkıp parmaklarını bandajlı görünce gayet masum bir ifadeyle “Babasına kamyona verdiği zarardan çok üzgün olduğunu söylemiş” ve sonra babasına şu soruyu yöneltmiş "parmaklarım ne zaman yeniden çıkacak" Bu soru sonrası babanın ruh halinin nasıl olduğu, öfke anında verilen kararların neticesinin gelecekte nasıl bir iz bıraktığı düşünülmelidir.
Burada dikkat edilmesi gereken öfke anında verilen kararların, neticesinin sonradan pişmanlıkla bittiğidir. Bu pişmanlık geri dönülmeyecek bir sorun oluşturmuşsa pişmanlık fayda vermeyecektir.
Öfke, kalbin ateşini alevlendirir, kalbin kanını kaynatacak şekilde kabartır ve o kan damarlara yayılır, kaynayan su gibi bedende kaynar ve bu yüzdendir ki; insanın yüzü kızarır. Kan insanoğlu kuvvetçe kendisinden aşağı olan bir kimseye kızdığında dağılır. Eğer kendinden üstün olan bir kimseye kızmışsa ve intikam almaktan ümitsiz ise bu durumda kan derinin dışından kalbin içine doğru çekilir ve üzüntüye dönüşür, bunun içindir ki rengi sararır. Eğer kızması kendinden üstün olup olmadığından şüphe ederse kan bu takdirde toplanma ve yayılma arasında tereddüt eder, hem kızar hem sararır ve hem de titreme meydana gelir. Kısaca öfke kuvvetinin merkezi kalptir. Manası ise intikam talebiyle kalp kanının kaynamasıdır. Bu kuvvet intikam ile sukût eder. Öfkenin şiddetlenmesi anında kalp kanının kaynamasından kapkaranlık bir duman dimağa yükselir, fikir kaynaklarının tümünü kapsar, his kaynaklarına da sirayet eder. Bu yüzdendir ki gözü kararır, dünya kendisine kapkaranlık kesilir. Dimağın içinde ateş yakılan bir mağara misaline benzer, ne içten nede dıştan onu söndürmeye kimsenin gücü yetmez, yanmaya elverişli olan her şey yanıp kül oluncaya kadar sabretmek uygundur.
Seleften biri oğluna dedi ki: ”Ey oğul, akıl gazap anında yerinde durmaz, nitekim ısıtılmış tandır ve fırınlarda kimsenin durmadığı gibi, bu bakımdan en az olanı en akıllısıdır, eğer dünya için az öfkeli olursa bu deha ve hiledir. Ahiret için olursa hilm ve ilimdir.
Hayatın önemli bir kısmında, yaşam şartları insanoğlunu sürekli öfkelenme noktasına çeker. Verdiği kararların ne kadar sıhhatli olup olmadığını öfkesi geçtikten sonra anlar. Rabbim bizleri öfkeli anlarımızda pişmanlık duyacağımız kararları vermekten sakındırsın. Âmin...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.