İhsan Pınar

İhsan Pınar

Adam Harcamaya Ne Kadar Da Hevesliymişiz…

Adam Harcamaya Ne Kadar Da Hevesliymişiz…

Küfrün, art niyetlilerin çok etkili silahlarından biri de rakip gördükleri taraftan adam harcatmak. Ve maalesef bizler de her seferinde bu oyunlara çok rahat alet oluyoruz. Tabi biz bu oyunlara geldikçe onlar da sonuç aldıkları bu oyunlarına devam etmektedirler.

        Birlikten güç doğar. Ayrılık ve tefrikanın neticesi ise, itibar ve sermayesini kaybederek ele muhtaç durumlara düşmektir. Bunu bilen ve rekabette hiçbir ahlaki sınır tanımayan şeytani güçler, toplu ve meşru yollarla alt edemedikleri rakiplerini tek tek hedefe koymak suretiyle harcatarak yıpratmaya çalışmaktadırlar.

        Rahmetli Erbakan Hocaya da aynı şeyleri yaptılar. İktidar olmasını engelleyemedikleri Hocayı, emperyalist ve bütün şer güçlerin desteğini alarak bin bir hile ile yıpratarak iktidardan düşürdüler.

        30 yaş altı gençler bilemeyebilir ama bu kirli saldırılardan çok acılar çekmiş halkın, bir daha aynı tuzağa düşmemek için bu şeytani oyunları unutmaması lazım. Karşıt gibi görünen Sağcı ve solcu birçok kesim, Bazı işçi ve işveren sendikaları, Askeriye ve askere kurşun sıkan silahlı örgütler… Karşıt görünen birçok grup Erbakan Hocaya karşı elbirliğiyle toplu saldırıya geçtiler.

        Medya, istihbarat ve Askeriye bütün güçlerini Refah yol iktidarını düşürmek için harcadılar. Okey masalarında birasına oynayan Ali Kalkancıyı, uçkuruna düşkün şeyh yaptılar. O dönemlerde aktif olan Aczimendilerin liderini şehvet tuzağına düşürdüler. Oyuncu elemanlarına çarşaf giydirerek toplumun gözü önünde itici şeyler yaptırdılar. Cami cemaatini tahrik etmek için İstanbul’un büyük camilerinin avlularını, parayla tuttukları elemanlarıyla adeta porno filmlerine sahne yaptılar. Çarşaf giydirdikleri elemanlarını Televizyon ekranlarına çıkartarak İmam Hatip okulları, Kız Kur’an Kursları, medrese, Cemaat ve Âlimler hakkında iğrenç iftiralarda bulundular. Çok iyi bir hatip olan Hasan Mezarcı ve Halil İbrahim Çelik gibi bazı vekilleri medya aracılığıyla yıpratarak harcattılar…

        Ve dizi kaldığı yerden devam ediyor. Seçimler yaklaştıkça da artarak devam edecektir. Siyasetle, darbelerle alaşağı edemedikleri Tayyip Erdoğan’ı, sevenlerinden ayırarak, yalnızlaştırarak, zayıflatarak, yanlış yaptırarak etkisizleştirmeye çalışıyorlar.

        Evet, beraber yola çıktıkları bazı arkadaşlarının yanlış yaptıkları, acziyet ve hırsları açıktır. Ancak son dönemlerde sanki tıpkı darbeci çıkan yaverleri gibi bazı yakınları tarafından yanlış bilgilendirildiği ve yanlış yönlendirildiği kuşkusu artmaktadır. Mehmet Görmez gibi bir değerin kaybedilmesinden sonra neredeyse Süleyman Soylu da harcanacaktı. Şimdi de içinden geldiği kesimler ve kendisini ayakta tutan samimi Âlimlerle arası bozulmaya çalışılmaktadır.

        Önce gayet insani taleplerde bulunan Prof. Faruk Başer Hocayı hedef tahtasına koydular. Yetmedi, Nurettin Yıldız’ın 2007 ve daha sonraki tarihlerde, bazı sorulara verdiği cevapları cımbızlayarak feryat figan etmeye başladılar. Ve maalesef bu oyunların mağduru olmuş ve oyunun esas hedefi olan Cumhurbaşkanı, belki de yanlış bilgilendirme sonucu yanlış anlaşılmalara açık talihsiz bir konuşma yaptılar. Tıpkı karşı çıktığı konuşma gibi, kendi konuşması da farklı alanlara çekildi ve çekilmeye de müsaitti.

        Ve kimi Cumhurbaşkanını, kimileri de Nurettin Hocayı haklı görerek hemen cepheleştik. Şeytani güçler keyifle viskilerini yudumlarken, bizler birbirimize düştük.

        Oysa hani fikir özgürlüğü vardı. Dursun, Kara, Öztürk… Gibi İslam dinini alaya alan, saptırmaya çalışan, inkâr ve hakaretler edenlere özgürlük var da; Kur’an’ın tevile açık ayetlerini farklı anlamaya hakkımız yok mu? Veya gerek Cumhurbaşkanı gerekse Nurettin Hoca, “ Kur’an ne diyorsa o” sözlerinin üzerine söylenecek ve uzatılacak bir şey kalıyor mu?

        Nurettin Hocanın görüşlerine katılırsınız veya karşı çıkarsınız, bu, sizin en tabii hakkınız. Ama samimiyetine inandığımız hocanın görüşlerinden dolayı aforoz edilmesi ve hakkında soruşturma açılması asla kabul edilemez bir haksızlıktır.

        Dost kazanayım derken, dostlarımızı düşmanlaştırmayalım. Tüm insanlara ve muhaliflerimize göstereceğimiz hoşgörü ve saygıyı dostlarımızdan esirgememeliyiz. Yoksa yalnız kalır ve düşmanlarımızın eline mahkûm olduğumuzda, pişmanlığımız fayda etmez…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İhsan Pınar Arşivi