Bir Kazanın Ardından…
Zamanla yaşanan tecrübeler insana çok şey öğretir. Halkını ve insanlığı düşünüp bu tecrübelerden ders alanlar; eksikliklerini tespit edip bu doğrultuda kanun ve yasalarını güncelleştiren halklar, ülkeler kalkınırlar.
Ama maalesef toplum olarak da, devlet olarak da yaşananlardan dersler çıkarmıyor, canımız yanmadan ses çıkarmıyoruz. Her şeyin düzeltilmesini ve mükemmelliği devletten ve idarecilerden bekliyoruz. Ama devleti yöneten idarecilerin aramızdan çıktığını hep göz ardı ediyoruz. Evet, esas sorumluluk devleti idare edenlere aittir ama toplum olarak bizler iyiye, doğruya, adalete ve kardeşliğe yönelmedikçe hiçbir şey düzelmez. Öncelikle kendimiz ve elimizin – idaremizin altındakileri bu güzel değerlere yöneltmeliyiz ki, sırasıyla toplum ve ülke de düzelsin…
Basit ve bireysel olarak görünen bir trafik kazasında şahit olduğum eksiklikler ve yanlışlar, aslında toplumsal geriliğimizin sebeplerini gösteren gerçek nedenlerdir…
Diyarbakır dönüşümde Batman yol ayırımı kapalı olduğundan, 3,5 km. sonra Beşpınar girişinde bulunan kavşakta durup yol kontrolünden sonra boş olan yola girip 25-30 metre yol aldıktan sonra arkadan aldığımız darbeyle neye uğradığımızı anlayamadık…
Meğer 300 metre ilerde bulunan rampadan görülmeyen araç 180 üzeri hızla 6-7 saniye içinde bu yolu kat edip bize arkadan çarpmış. Vurduğu hızla kendisinden daha ağır olan Pejo Partner aracımızı 180 derece döndürüp yaralanmamıza sebep olan şoför mahalline 2. Vuruştan sonra da orta refüjün betonlarını parçalayarak 30 metre kadar ileriye gitmiştir.
1 – Kendime geldiğimde yanımda bulunan eşim acılar içinde kıvranıyordu. Kaza haberini alan oğlum ve kardeşlerim Batman’dan 80 km. uzaklıktaki kaza yerine geldiklerinde bizler yaralı halde hala araç içinde ambulans bekliyorduk.
İyi özelliklerimizden biri de böylesi kaza durumlarını gören insanlarımız hemen yardıma koşuyorlar. Çevreden gelenler iyi niyetle yardımcı olmaya çalışıyorlar, bizi araçtan çıkarabilmek için açılmayan kapıyı sökmeye –kırmaya gayret ediyorlar. Ben de “görevli, ambulans yok mu” diye sordum. Meğer gelen ambulans kaza sebebi gençleri almış. Ama 10 -20 km. kadar yakın olan Çınar, Diyarbakır ve Bismil’den yönlendirilecek ambulanslar çok daha erken gelebilirdi.
2 – Elbette genel bir suçlamada bulunmuyorum ama beni getiren ambulanstakiler çok kaba ve sorumsuzca davranıyorlardı. Bir insan ve yaralı taşımaktan ziyade sanki mezbahada kesilmiş etleri taşıyorlardı. Omuzumda bulunan 3 kırıktan ziyade kabalıkları ve vurdumduymazlıkları beni üzüyordu. Karga tulumba dedikleri şekilde beni bir sedyenin üstüne attılar. Ambulans sanki bir dağ yoluna girmiş gibi zıpladıkça ağrılarım artıyor ve inliyordum. Dayanamayıp sorunca “ana yolda değiliz, kestirmeden gidiyoruz” cevabını aldım…
3 – Acilde, en azından benim için, doktor ve personel arasında bir uyumsuzluk veya diyalog kopukluğuna şahit oldum…
4 – Kazaya sebep olan araçtakilerin genç ve kardeş! Olduklarını duyunca gelen ziyaretçilerimi onlara yönlendirdim ve kendilerine duada bulunuyordum. Daha sonra getirildiğim Araştırma hastanesinden aramızda perde bulunan ve birbirimizden habersiz hastanın konuşmalarından, bize arkadan çarpan aracın içindeki gençlerden biri olduğunu anladım. Kendilerine resmi işlerinde yardımcı olmak için getirdikleri ve “dayı” dedikleri şahıs bize hakaretler ettiği halde, genç çocuk “ dayı hızımız 180 üzerindeydi, aracın ne kadar hız yapabileceğini deniyorduk” diyordu.
5 – İyi niyetle sorduğumuz ailenin, çok daha farklı niyet ve hesaplar peşinde olduğunu sonra anladık. Biz yaralı halimizle biran önce taburcu olmak isterken; onlar taburcu edilen hastalarını hastanede tutmak ve rapor almak için adam araya koyuyor ve başka doktorlarla görüşüyorlardı.
6 – Daha sonra ulaşabildiğimiz kaza yeri tutanak! Kazanın gerçekliğiyle ve kaza sonrası gelen Trafik Polislerinin “Arkadan çarpan aracın hızı en az 150-200 km.dır ve önüne kim çıksa çarpardı” gerçekleriyle hiç bağdaşmamaktaydı. Adamlar haksız ve aşırı hız yaptıklarını bildikleri halde, kendilerini kurtarmak ve bizi sorumluluk altına sokmak için her türlü çabayı göstermişlerdi.
7 – Kaza yerine gelen Trafik Polislerinin kanaat ve ifadesi başka, tutanak bambaşkaydı. Her nedense olayı tespite gelen polisin objektif kanaati tutanağa yansımamıştı.
A – Kavşaktan 25-30 metre sonra olan kaza, kavşakta gibi gösterilmiş.
B- Aleyhime işletilen Kavşaktaki “ Yol ver” levhasına dikkat çekilen tutanakta, kaza sebebi araç için “Azami hız 70 km.” levhası yok sayılmış ve yol hızı 110 km. olarak yazılmış.
C - Çarpmanın verdiği tahribatla da çok iyi tespit edilebilen aracın 180 km. üzeri hızına ve 300 metre ilerdeki rampaya hiç değinilmemiş.
D – Arkadan çarpmanın asli suç olduğu ve kendi şeridinden saparak bize ait olan şeritte bize çarptığı vurgulanmamış.
E - Hiç fren yapmadığı ve çarptığı refüj, istikameti ve durduğu yerle, direksiyonu üzerimize kırdığının ispatı olduğu görmezlikten gelinmiş…
Ve itiraz etseniz bile: bu eksik, yanlış ve taraflı tutanak “ESAS” alınıyormuş…
Kazalardan sonra araçların çekildiği emin olmayan yerler ise bir başka âlem, bazı sahtekârların böylesi yerlerden ucuz parça temin ettikleri iddiaları çok yaygın. Aracınızı çekenler ise, belki de kaza kadar aracınıza zarar verebilirler. Kaza sonrası pert olan araçlar üzerindeki hile ve aldatmalar ise; “ Koyun can derdinde, kasap et derdinde” misali ayrı bir dert.
Neresinden bakarsan bak! Hakka, hukuka riayet yok. Kim kendini kurtarıp karşısındakini suçlayabilirse; kim kimden ne koparabilirse…
Hakkın, Adaletin egemen olacağı bir gelecek dileğiyle…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.