Çürük Beyinli Piyonlar
Pamuk ipliğine bağlı yaşamlarımız var her birimizin. Dilimiz, dinimiz, rengimiz ya da ırkımız ne olursa olsun, kaçamayacağımız bir gerçek bu. Doğduk, yaşıyoruz ve bir gün mutlaka öleceğiz. İnsanların tümü bunu bilmesine rağmen, bazısı bazılarının doğal olarak ölme hakkına bile göz dikiyor.
Doğal olarak ölme hakkı da mı var, diyenleri duyar gibiyim. Evet, var! İnsanız ve insanca ölmek bizim doğal hakkımız! Kim gelip de kendi çürük zihniyeti uğruna benim yaşama hakkımı elimden alıp ölüm hakkımı da gasp edebilir? Nasıl oluyor da ölümüme sebep, beyni başkalarının ellerinde oyuncak olmuş, başkalarının vicdansız, imansız emelleri gerçekleşsin diye kullanılan ve piyon bile olamayan biri olabilir?
Doğa belgesellerini çoğumuz izlemişizdir. Hayvanlar aleminde avcı durumunda olan avını önce gözetler, sonra fırsatını bulunca da ona saldırır. Yakaladığı canlıyı da yer ve karnı acıkmayana kadar başka bir canlıya saldırmaz. Ayrıca yediği hayvanın kalıntıları ile diğer birçok canlı beslenir. İşin ilginç tarafı genellikle av durumuna düşen canlı, sürünün en zayıf ya da hastalıklı hayvanı olur. Bu tür bilgileri öğrenince bir aslanın bir ceylana saldırması bize pek de vahşice gelmez. Çünkü onların aleminde bu, döngünün sağlanması için gerekli bir durumdur.
Hayvanlar aleminde aşağı yukarı durum bu. Peki ya insanlar aleminde nasıl? İnsanlar, birbirinin etini yiyerek mi yaşamlarını sürdürüyor yoksa hayatlarını devam ettirebilmek için birbirlerini öldürmeleri mi gerekiyor?
İki sorunun cevabı da hayır mı? O zaman hayvanlar aleminde bile olmayan bu vahşet, insanlar aleminde nasıl var oluyor? Nasıl oluyor da bir insan, başka insanların hayatını vahşice sonlandırmak için kendi bedenini bile paramparça edebiliyor? Böyle yapınca kimin eline ne geçiyor?
Hiçbir şeyden haberi olmayan insanlar, yollarına gitmek üzere belki heyecanlı belki hüzünlü belki de mutlu bir şekilde ayrılmaya ya da kavuşmaya hazırlanırlarken, birden birileri kendini patlatıyor. Onca gürültünün içinde kocaman bir sessizlik... Birçok can yerde...
Kelimeler yetmiyor geride kalanları teselli etmeye. Akıllarına takılan “eğer”ler, “belki”ler ve “keşke”ler denizlerini doldurabilecek hiç kimse yok artık. Heyecanlar kursakta kalmıştır geride kalanlar da ölene dek. Mutluluklar yarım kalmış, hüzünler kat be kat artmıştır artık.
Evet, bir gün mutlaka her canlı veda edecek bu dünyadaki herkese ve her şeye. Her ölüm beraberinde acı getirse de kalanlara bazı ölümlerin acısına hiçbir dildeki acı kelimesi yeterli gelmeyecektir.
Gerçekten, insanları öldürmeyi amaçlayanları düşündükçe bu dünyada onlardan daha zavallı ve daha aşağılık insanların olmadığını düşünüyorum. Savaşın bile belli kuralları varken, sivilleri öldürenler kendi acizliklerini bir kez daha kanıtlamaktan başka bir şey yapmış olmuyorlar.
“Haksız yere bir insanı öldüren, tüm insanlığı öldürmüş gibidir” düsturunca, bir değil de onlarca, yüzlerce masumu öldüren nasıl bir durumu hak ediyor acaba...
Kendimize sorduğumuz sorulara nasıl cevaplar üretmeliyiz ki vahşice ölümler son bulsun?
Temennimiz, masum insanların doğal olarak yaşama ve ölme haklarının böyle hain saldırılarla son bulmaması, İslam topraklarında yaşanan bu zulümler ve ölümlerin bir an önce bitmesi yönünde. Zalimlerin ve oyun kurucuların oyunlarının başlarına geçmesini Rabbimizden niyaz ediyorum.
Selametle...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.