Yaşam Biçimimiz Müslüman mı?
Her topluluğun başına musallat olan hatta çoğu zaman felaketine sebebiyet veren hastalıkları olmuştur. Kimilerine düzenbazlık, kimilerine ahlaksızlık, kimilerine zulüm marazları bulaşmış; bunlardan kurtulma yollarını bulamayan çoğu topluluk helak olup tarihin sayfalarına gömülmüştür.
Günümüz modern dünyası artık globalleşmenin etkisiyle küçük bir köy olarak görülmektedir. Kablosuz ağlar vasıtasıyla dünyanın her yerinden anında haberdar olabildiğimiz aşikar bir durum. Bu hızlı haberleşme tüm gelişmelerden haberdar olmayı sağladığı gibi tüm kültürlerin birbirleriyle etkili bir iletişime geçmelerine de olanak vermektedir.
Bu durum insanların modern dünyaya ayak uydurmalarına yardımcı olduğu gibi onların aslında kendi öz benliklerinden, asıllarından da uzaklaşmalarına neden olmaktadır. Bunu biraz daha açalım.
Modernizm Avrupa’nın karanlık çağlarından kurtulup, bilim, sanayi ve teknolojik gelişmelerle birlikte ortaya çıkan bir akımdır. Bu akıma göre asıl medeniyet Avrupa medeniyetidir ve onun dışında kalan tüm medeniyetler yok olmaya mahkumdur. Medeni olabilmenin şartı Batı Modernizmine ayak uydurmaktan geçer.(!)
Bu düşünce, Batı hayranlığı da diyebileceğimiz bir durumu meydana getirdi öncelikle. Mevcut değerlerimizin hor görülüp tüm güzelliklerin asıl kaynağının Batı olduğu fikrinin yaygınlaşması, her şeyden önce Batı dışındaki toplumlarda aşağılık kompleksi oluşturdu. Bu kompleks sebebiyle Batı gibi olma çabaları hız kazandı
Teknolojik gelişmeler bu fikri daha da desteklemeye yönelik bir araç geldi. Zihinlerde oluşmuş Batı’nın üstün kültürü fikri dolayısıyla geriye kalan tüm kültürler, teknolojik araçlar vasıtasıyla daha hızlı takip edebildikleri Batı kültürüne daha kolay benzemeye başladılar. Bu benzeme çabaları çoğu toplumun asimile olması tehlikesini meydana getirdi.
Elbette tüm insanları ilgilendiren bilimsel ve teknolojik gelişmeler bakımından Batı kültüründen, birikiminden yararlanmakta bir beis yoktur. Çünkü bu tür çalışmalar insan hayatını kolaylaştırmak için birer hizmetçi olabilirler. Ancak bunların yanında Batı’nın kendine has kültürü, değerleri ve davranış kalıplarını almak, içi boş bir taklitçiliktir. Ve bu taklitçilik toplumların sonlarını getirebilecek bir felaket davetiyesidir.
Tüm bunlara bakıp kendimize dışarıdan bir bakmaya çalışalım. Acaba biz, kendi kültür ve geleneğimizde mevcut olan ananelerimizi küçük görüyor muyuz? Bizi biz yapan hangi değerleri devam ettiriyoruz? Devam ettirdiğimiz medeniyetimizin hangi unsurunu, tam olarak kavrayıp, aslında onunla neyin temsil edildiğini yani ihtivasını, kapsamını, anlamını idrak edebiliyoruz?
Yaşam biçimimiz Müslüman mı yoksa Avrupai mi?
Evlerimiz İslam mı kokuyor, yoksa her yandan modernizm mi taşıyor?
Eğer biz bu sorulara sağlam cevaplar veremiyorsak, kendi özümüzü koruduğumuzu iddia edebilir miyiz?
Kendimize değil de, dini, kültürü, değerleri, gelenekleri bambaşka olan Batı medeniyetine daha çok benziyorsak, durup biraz düşünmemizde fayda var. Çünkü biz, biz olmaktan çıkıp başkaları olursak, kendi değerlerimiz de bizim olmaktan çıkar. Başkası olursak, dinimiz de inancımız da değerlerimiz de bizim olmaktan çıkar; çünkü artık biz, biz olmaktan çıkmışız!
Bu o kadar hafife alınacak bir mesele değildir! “Bir topluluk kime benzerse, o, onlardandır” düsturunca, biz kime benzersek, onlardan oluruz. Onlardan olmamız demek, onlar ile haşr olmamız demektir. Bu nedenle kime benzediğimiz hayati önem arz etmektedir.
Bizim ahlakımız Batı ahlakı değil, İslam’ın öngördüğü ahlaktır.
Bizi kurtuluşa ve rahata götürecek yegane kaynak Kur’an-ı Kerim ve bu yolda biricik öncümüz, yol göstericimiz Hz.Muhammed Mustafa’dır.
Hayatımızın her diliminde tehditlere karşı uyanık olmamızı temenni ediyorum.
Dua ile...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.