İmparatorluk Yıkıldı Hicab Yıkılamadı!
1920'lerin başında büyük Osmanlı İmparatorluğu yıkılmış, yerine Yeni Laik Türkiye Cumhuriyeti kurulmuştu. Saltanat kaldırılmış ve batılılaşma adına her alanda yenilikler yapılmıştı. Çağdaş Uygarlık seviyesine çıkmak için süratle inkılaplar gerçekleştirilmiştir. Bu inkılaplardan şüphe götürmez olan en önemlilerin ilk iki sıradaki olan harf inkılabı (Müslüman bir fert için en önemli unsur olan kitabı KUR'AN-I kerimin dili olan Arapça) harflerin kullanılmasına son verilerek Latin harfler kullanılmaya başlanmış, fakat kılık kıyafet konusunda bu kadar rahat davranılamamıştır. Direkmen Arap harfleri yerine Latin harfler ibaresi kullanıldığı gibi asla yaygın kullanılan kıyafetler yerine batılı kıyafetler getirilmelidir denmemiş, denilememiştir.
Kıyafetle ilgili kanunu ancak ve ancak-Şapka Kanunu-olarak, eskiden giyilen-fesler- yerine şapka kullanımını yaygınlaştırma adına kabul edilmiş ve çok özel bir partide devletin büyükleri bizatihi takarak bir taraftan halka göstermek, bir taraftan da halkın nabzı yakalanmak istenmişti. Ama asla ve asla kadınların örtülerinden olaya bakılmadı ve bakılamadı. Ne yazık ki apaçık tabiri caizse sinsice kademe kademe ilerleme kaydedilmeye çalışılmıştı. Kadının fıtratında olan o örtme hissiyatı ve ahlakında olan o dönem kadınlara açılmak teklif bile edilmezken milletvekili eşleri (ki onlarda kesinlikle çekingen bir durumda) açık kıyafetlerle halkın gözler önüne sunulmuş. İkinci aşamada park ve plajlarda açık kadınları gözler önüne sererek, üçüncü aşamada, kadınların baş açık olarak sosyal faaliyetlerde bulundurarak, dördüncü aşamada bayramlaşmalarda kızlar bulundurularak kadınlar üzerindeki İslami ögeler (peçe-tesettür)devre dışı bırakılmaya çalışılmıştı. Tabi ki de bu dönemler ilkleri olarak batıdaki üst sınıf kesim kadınlarda baş gösterilerek, böylelikle tüm yurtta aynı sahneler görülmek istenmişti.
Bu durum entel takımlarından avam takıma kadar yerleşti, yerleştirildi. Aslında istenilen oldu. Başarıldı mı? Eh!!İşte!!Argo diliyle cevap biraz açıklasa da aslında hem evet hem hayır denilebilir. Başarıldı, çünkü gerçekten evinin kapısına başını örtmeden çıkmayan Müslüman evladı iç çamaşırlarıyla meydanlarda güzellik kraliçeleri seçildi. Başarılamadı çünkü dış görünüş açık olsa da iç dünyadaki maneviyat atılamadı. Evet gizlendi, gündemden kalktı ama biz buna küllenmiş ateş desek daha doğru mana vermiş oluruz.
İşte küllerle kapatılmaya çalışılan o kor ateşler 90'lı yıllarda Allah'ın iradesi ve yardımıyla yellendi...yellendi...yellendi...Közler alev aldı, kor ateş haline tekrardan döndü. Bu durum Türkiye'yi çağdaş medeniyetler çağına taşımak isteyenlerin yaptıklarının ters yönde ilerlemesine yol aldı.
Evet, halkın 99'unun Müslüman olduğu bu ülkede tekrardan çarşaf, peçe, tesettür yani hicab geri döndü. O çağdaş medeni görüntülerin yanına yakıştırılmasa da. Gerçi cumhuriyet döneminde kıyafet konusunda "çok açık olunmamalı, çok kapalı da olunmamalı çünkü bir kadın olarak en ulvi göreviniz ana olmanızdır " yapılan tavsiyelerle güya çok açık olunmayacaktı! Kadınların çağdaş kıyafet giymeleri böyle telkinler yapılmış. Gerçi kim bilir doksanlı yıllarda oluşturulan "ikna odaları" o yıllarda da kullanılmış,
Cumhuriyetten önce sarayda olan harem (insanların gizli kapalı bölüm)lere asla yabancılar kabul edilmediği için bu onlara bir ah olup sırf meraktan hep egzotik yazılar yıllarca yazıldı, çizildi. Halbuki bu temiz fıtrata en uygundu. Hadi şimdi haremlik selamlığı kaldırdınız aşık olan olana ve dolayısıyla konuyla ilgili binlerce diziler çekildi ve izlettirildi. Evet, şimdi çağdaşlar diyecekler ki eski o cahilliğe geri mi dönmek istiyorsunuz? Bizim istediğimiz o cahilliğe geri dönmek değil deyim yerindeyse fabrika ayarlarına geri dönmüş olacağız, temiz fıtrata.
21. YY'A girerken çağdaş, medeni, laik devlet evladı olan başörtülü binlerce kızlarımız üniversiteleri doldurmuş olmasının yanında bir de başörtülü büyükelçimiz oldu. O çağdaş giyimli, medeni kadınların yüzkarası olarak.
Evet, Osmanlı İmparatorluğunu yıktılar fakat bu memlekette Hicabı (tesettürü)yıkamadılar.
Vesselam…