İhsan Pınar

İhsan Pınar

Keşke Kendimiz Kalabilseydik…

Keşke Kendimiz Kalabilseydik…

Mal ve ideolojik sarhoşlukla unutanlarımız ve yaşamadıkları için bilmeyen çokbilmiş gençlerimiz olabilir. Ama eskiden bizi biz yapan değerlerimiz vardı. İnancımız vardı; şefkat ve merhametimiz vardı; büyüklere saygımız vardı; bulduğumuz bir lokma ekmeği paylaşacak sevgimiz vardı; ortak yaşam kültürümüz vardı.

        Oturduğumuz mahallede Lahdo isminde gayri Müslim bir hemşerimiz vardı. Sadece mahallede değil, Batman’da onu tanımayan yoktu. Ve inanç farklılığından dolayı hiçbir problem yoktu. Ezidi asıllı olan komşumuza, köyden akrabaları gelirdi. Hoş geldine gider, çay ve yemek için evlerimize davet ederdik. Ve gayri Müslimler de inanç ve ibadetlerimize ve özellikle Ramazan ayına hürmet eder, ısrarlarımıza rağmen karşımızda bir şey yemez, içmezlerdi.

        Eskiden dışardan gelen bütün zulüm ve haksızlıklara karşı, içerde yitirmediğimiz bir insanlığımız vardı. Köylü, komşu bir aile gibi geçinirdik. Birbirimizin derdiyle dertlenir, yasları paylaşırdık.  

        Pe ki ya şimdi?

        Ne oldu bize?

        Ev çı malxırakırıne?

        İdeolojik partizanlık için kardeş kardeşi ‘hain’ ilan ederek öldürür oldu. İdeolojinin esiri olan bazı gençlerimiz, inancımıza saygısızca saldırmaya başladılar. Gayet halim-selim olan insanlarımız, bir örgüt ve ideolojinin tarafgirliğinden sonra gayet acımazsız ve saldırgan olabiliyorlar. Namazında niyazında denilen birileri, bir parti ve örgüt tarafgirliğinden sonra İslam ve Müslümanlara yalan ve hakaretlerle saldırabiliyorlar…

        ‘Demokrasi’ diyen birileri; farklılıklara saygıyı gerektiren demokrasinin aksine, kendi parti ve ideolojilerini paylaşmayanlara hayat hakkı tanımıyor.

        ‘Özgürlük’ diyen birileri, kendilerine teslim olmayan herkesi ‘hain’ ilan ederek imha etmeye çalışıyor.

        ‘Barış’ diyen birileri, fitne ve kavganın bütün araçlarını kullanarak çevresini ateşe veriyor.

        Adımıza siyaset yaptığını iddia eden birileri de, inanç ve değerlerimize savaş açarak bizi köklerimizden koparmaya ve kendilerine köle etmeye çalışıyorlar.

        İdeolojinin kalp ve beyinlerini kör ettiği insanların bunları ret edeceklerine, aklıselimle düşünmelerini ve partizanlığın toplumumuzda açtığı tahribatları görmelerini diliyorum…

        Mesela Diyar-ı Bekir Büyükşehir Belediye Meclisinin bitme aşamasındaki 4 camiyi, yeşil alana tahsis etme kararı. Mesela Diyar- Bekir’i Bizans melikesinden alan İyaz bin Xanem isminin değiştirilmesi kararı. Bunlar bilinçli olarak halkın İslami değerlerine saldırıdır. Çünkü daha önce de Peygambere hakaret içerikli afişler asılmış; Kadınların üzerlerine çarşaf geçirilip elleri birbirine zincirlenerek İslami tesettüre saldırılmıştı. Peygamberin “Kadınlar, Allah’ın size emanetleridir” hadisine karşılık, “Biz kimsenin emanet değiliz…” şeklinde karşılık verilmişti…

        Bütün bunlardan sonra; özgürlük, barış ve demokrasi adına; Kürt ve Kürdistan için bunları destekleyenlerin, “dur arkadaş ne yapıyorsunuz? Bizim inanç ve değerlerimizden ne istiyorsunuz? Diyeceklerine, bazıları kendilerini inkâr edercesine bazı mazeretlerin arkasına saklanıyorlar.  

        Evet belediyeler kamu malıdır ve halka hizmet etmek için vardırlar. Belediye başkanları (tüm idareciler) hiçbir parti ve ideolojinin esiri, hiçbir inanç ve grubun da düşmanı gibi davranmamalıdırlar. Halkın size verdiği yetkiyi halka hizmet etmek ve değerlerine saygı göstermekte kullanmalısınız. Halkın belki de binde birini oluşturmayan inanç ve kesimlere gösterdiğiniz saygıyı, halkın kahir ekseriyetini oluşturan Müslümanlara ve değerlerine de göstermek zorundasınız. Fert olarak insanlar özgür iradeleriyle istedikleri gibi inanabilirler. Ateist, Marksist, Zerdüşt, Ezidi, Hıristiyan… Olabilirler. Bizim için bunda bir sıkıntı yok. Kim kendini neye layık görüyorsa, tercihinde özgürdür. Ama toplumsal olarak Kürtleri İslam’dan koparmak hiç kimsenin haddine değildir. Halkın dili ve dini gibi fıtri hakikatlarıyla uğraşanlar daima kaybetmiş ve zelil olmuşlardır.   

        Evet hiçbir tarafgirlik bizi insanlıktan ve değerlerimizden uzaklaştırmamalıdır. Parti ve ideolojilere esir olan insan, kendi şahsiyetini inkâr etmiştir. Oysa partiler ve siyasiler halka hizmet için vardırlar. Partilere kul oldukça özgürlük, barış ve demokrasi hayal olur. Barış, Özgürlük ve demokrasi için öncelikle birbirimize ve değerlerimize saygı gösterip, parti ve siyasilerden hesap sormalıyız.

        Barış ve Özgürlük için, bu halkın kahir ekseriyetini oluşturan Müslümanlara ve değerlerine saygı şarttır. Halkın inanç ve değerlerine saygısızlıkta bulunarak fitnelere sebep olanlar, bu halka yapılabilecek en büyük kötülüğü yaptıklarını bilmelidirler…  

        Haydi bizi insanlıktan, kardeşlikten, barış içinde bir arada yaşamaktan uzaklaştıran bütün parti ve ideolojileri insanlığa ve kardeşliğe kurban ederek, aslımıza dönelim…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İhsan Pınar Arşivi