Operasyon Yapanlara Operasyon Yapılıyor!
Gözyaşları içinde masum bir yüzle halkın karşısına çıktınız. Ülkede uygulanan katı laikçiliğin mağduru olmuş ve sesi kısılmış Müslümanlar, döktüğünüz gözyaşlarınıza bakarak size destek oldular.
Okullar, yurtlar, dershaneler açarak eğitim alanında kendinizden söz ettirdiniz. “İyi eğitim veriyorlar, hiçbir şeye karışmıyorlar, hiç olmasa çocuklarımız güvende olur” düşüncesiyle farklı kesimlerden insanlar çocuklarını sizin okul ve yurtlara kaydettirdi.
Erbakan Hoca’ya iyi gözle bakmadınız ama katı bir laikçiliği uygulayan sistem ve idarecilere methiyeler dizdiniz. “ böyle yapmasa yaşatmazlar…” mazeretinin arkasına sığındık.
28 Şubat darbesinde “Başörtüsü furüat- teferruattır” fetvasıyla! Size uyan genç kızları direniş alanlarında çektiniz. Bir tank gibi Müslüman halkı ezmeye çalışan Çevik Bir’i aklamaya çalıştınız. Halkın oyuyla seçilmiş başörtülü Merve Kavakçı için, bütün insani değerleri çiğneyerek “Bu hanıma haddini bildirin, atın meclisten” diyen Ecevit’e kanka oldunuz.
Müntesipleriniz sizi “Mehdi” yaparken, kimileri de sizi şeytanlaştırdı. Şahsen sizi kendi düşüncelerinizden tanımak için bir defasında onlarca kitabınızı alıp okuyarak, sizi tanımaya çalıştım. Kitaplarınızda hayran olduğum düşüncelerinizin yanında katılmadığım, beğenmediğim az sayıdaki hususlar için de “medreselerde yetişen, çile çeken hoca daha iyi bilir, bazı konularda takiyye yapmak zorundadır. Katılmadığım hususular için de, olabilir her şeyde aynı düşünmeyebiliriz” dedim.
Sizi ajanlıkla suçlayan gruplara karşı da, Ümmet şuuruyla savunduk ve “bu kadar da değil” dedik. Sistem namaz kılan bir memura tahammül göstermezken; sizler takiyye yaparak devletin en önemli kurumlarına yerleştiniz. Ergenekon, Balyoz davalarında; sistem ve bu laikçi zihniyetten çok çeken halk sizi destekledi. Ancak güçlendikçe İslami cemaatlere saldırdınız.
Hizbullah hareketini dağıtmak ve bitirmek için yemin etmişçesine; anti propagandalarla, emniyet ve yargı içindeki güçlerinizle saldırdınız. Suç üreterek masum insanlara müebbet verdirerek zindanlara tıkadınız. Elazığ, Adana, Kâhta… İhya Der davalarında; İsrail’i telin mitingleri düzenlemek, basın açıklaması yapmak, Filistin halkının yararına kermes düzenlemek… Eylemlerini örgüt bağlamında değerlendirerek içlerinde 17 yaşında ayağından sakat kız dâhil onlarca masum insanı cezalandırarak cezaevlerine tıkadınız. Hizbullah Cemaatine mensup olduğu ve kendi arkadaşları tarafından infaz edildiği propagandası yapılan Cevzet Soysal’ı sizin öldürdüğünüz ortaya çıktı. Trakya’da, domuz bağıyla öldürülmüş gazetecinin faillerinin de siz olduğunuz ortaya çıktıktan sonra, 90’lı yıllarda bölgede domuz bağıyla öldürülen birçok cinayetinin sizin tarafınızdan işlendiğini şüphesi daha da güçleniyor. Beykoz olayında yakalananların daha ifadesi alınmadan, sanıklar daha karakola götürülmezken; domuz bağıyla öldürülenlerin gömülü olduğu evlere baskınlar yapılıyordu. Adeta elleriyle gömmüş gibi tek tek cenazeleri çıkarıyorlardı. O gün de şüphe çekmişti ama bugün şüpheler çok daha güçlüdür ve mutlaka araştırılmalıdır. Tıpkı Roboski ve Muhsin Yazıcıoğlu cinayetleri gibi…
Kadrolaşmada önünüzü açmak için en iğrenç oyunlarla muhaliflerinizi saf dışı ettiniz. Ergenekon, Balyoz… Davalarında kadroları için birçok masum insanı harcadığınız söylenmektedir. Hala da net olarak anlaşılamayan, ancak suçluları yakalamaktan ziyade KCK operasyonlarını kendi örgütsel hesaplarınız için yaptığınız anlaşılmaktadır.
İlk defa bir İsrail Cumhurbaşkanının yüzüne “siz çocukları öldürüyorsunuz” diyen Tayip Erdoğan’a tavır aldınız. İşgal altındaki Gazze’ye insani yardım götürmek üzere dünyanın her tarafından ve farklı ırk ve düşüncede insanların bulunduğu gemiye, uluslararası sularda saldıran ve 10 insanı şehit eden İsrail’i savunurcasına, “Otoriteden izin almalıydılar” dediniz.
Dünyadaki bütün mazlumlara umut olan ve dünya Müslümanlarının yüz akı, insani bir yardım kuruluşu olan İHH’yı bitirmek için çok adice iftiralarda bulundunuz ve bu kuruma operasyonlar düzenlediniz.
Suriye’de şeytan Amerika’nın oyunlarına alet olmayan ve bölgede ABD çıkarları için tehdit oluşturan Erdoğan’ı devirmek için her şeytani yola başvurdunuz. Kanaatimce ABD çizgisinden çıkmakta olan derin devleti tasfiye etmek için Erdoğan’ın cesaret ve iktidarından faydalandınız. Ama ne zaman ki Erdoğan ABD ve İsrail’e kafa tuttu, bölgedeki iktidarları için tehlike arz eden Erdoğan’ı devirmek için saldırıya geçtiniz.
Hocanız, “Cebrail parti kursa oy vermem” diyordu. Ama özellikle son seçimlerde bütün gayretinizle Ak Partiye karşı sol muhalefete oy istediniz. Sol partilere tepkili olanlara da “ Ak partiye verme, HÜDA PAR’a da verme oyun boşa gider, başka kime versen ver” diyerek, aslında bildik yerlere yönlendiriyordunuz. Özellikle bizim bölgemizde, büyük çoğunluğu sizin oluşturduğunuz Asker ve polis lojmanlarında sol partiye % 67- 87 oy çıkıyordu.
- Dünya kamuoyunda Türkiye’yi IŞİD terörüne destek veriyor göstermek, müdahalelere açık hale getirmek ve Erdoğan’ı devirmek için kara propagandalar için kendinizi çok zorladınız; hukuki ve geçerli hiçbir gerekçesi olmayan Tır baskınıyla Türkiye ve Erdoğan’ı karalamaya çalıştınız.
Zalimlere ve emperyalist dostlarınıza yaranmaya çalışırken; Erbakan Hoca ve Erdoğan’a hakaret ve beddualar ettiniz. Zalimlere, kâfirlere, İslam düşmanlarına, Papaya, büyük şeytan ABD ve İsrail’e toz kondurmazken; İslami cemaatlere düşmanlık ettiniz, emperyalistlerin zulüm ve işgallerine direnen Müslümanlara “terörist” dediniz. Amerika’nın dostlarına dost, düşmanlarına düşman oldunuz. ABD karşıtı hiçbir Müslüman camiaya iyi gözle bakmadınız ve onlar hakkında iyi bir şey söylemediniz. Evet, vaazlarda bulunuyordunuz! Ama solunuza baktığınızda hep rahmet, diyalog ve şefkatten bahsediyordunuz. Ama İslami şahsiyet ve camialara döndüğünüzde hep suçlama ve beddualarda bulunuyordunuz…
Çok kirli ve kalleşçe bir savaş yürütüyordunuz. İşadamı, siyasetçi ve bürokratları davet ettiğiniz otellerinizin yatak odalarına ve duşluklarına yerleştirdiğiniz kameralarla onları rehin alıyor ve istediğiniz gibi kullanıyordunuz.
17,25 Aralık operasyonlarıyla yolsuzluk gibi adi bir suçlamayla hükümeti düşürmeye çalıştınız. Her saldırınızda zarar gördünüz, itibarınızı kaybettiniz. Ama kin ve nefret akıl ve vicdanlarınız öylesine kör etmiş ti ki, hakaret ve saldırılardan geri durmadınız. En sonunda askeri bir darbeyle Türkiye’yi Suriye’ye çevirerek ABD’ye teslim etmeye çalıştınız. F-16 savaş uçakları ve tanklarla, darbeye karşı çıkmak isteyen masum insanları katlettiniz. Kadınları öldürdünüz. İnsanların bedenlerini tanklar altında ezdiniz. Darbeye karşı çıkmak isteyen meslektaşlarınız asker ve polisleri acımazsızca katlettiniz. Sizin ihanetiniz karşısında bütün bir halk ayaklandı ve kenetlendi, ama hala da ders almamış, saldırı ve iftiralarınızdan vazgeçmiyorsunuz.
Aslında birazcık düşünürseniz! Devletin bütün kademeleri sizin elinizde idi. Emniyet, askeriye, yargı, medya, ekonomi… Emniyet ve yargı içindeki gücünüzle istediğinizi yapıyordunuz. Ama bütün bu güç ve imkânlar yetmedi! Aslında karaladığınız, mağdur ettiğiniz, iftiralarla suçlayıp cezaevlerine koyduğunuz mazlum ve Müslüman halkın beddualarına uğradınız. Bütün gücünüze rağmen akıl almaz bir darbeye giriştiniz ve 50 yıldır biriktirdiğiniz bütün sermayenizi ve daha da önemlisi itibarınızı sıfırladınız. Mazlumlara çektirdiğinizin bedelini görüyorsunuz. Siz halka çoğu zaman haksız olarak operasyon yaptınız ve kendi ürettiğiniz delillerle insanları cezalandırdınız. Ama sizin suçunuz çok büyük ve açık, operasyonlar size döndü ve cezanızı çekeceksiniz. Bu, suçlarınızın dünyevi karşılığı, Allah katındaki cezanız ise çok daha büyük olacaktır. Dilerim bu noktadan sonra, bu camiayı safiyane duygularla destekleyen kardeşlerimiz işin bir iç mesele olmadığını anlayacak ve yanlıştan dönecekler.
Gülen grubunun ulaştığı güçten sonra güç zehirlenmesiyle içine düştüğü rezil durumundan dilerim bütün siyasiler, partiler, liderler ve örgütler gerekli dersi alırlar ve Halka rağmen bir şey yapılamayacağını, esas efendinin HAK ve HALK olduğunu anlarlar…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.