Yüreklerimiz Parçalandı…
Her gün televizyonlarda izlediğimiz katliam görüntüleri karşısında ciğerlerimiz parçalandı. İnanın artık izleme tahammülümüz kalmadı, görüntüleri sonuna kadar izleyemiyoruz.
8 yıldır Suriye’de ve daha önce Irak’ta yaşanmayan ne kötülük kaldı ki? Büyük şeytan ABD ve işbirlikçilerinin müdahalesinden sonra bütün değerlerimiz altüst oldu. Irak ve Suriye toprakları bilfiil işgal edildi. Milyonlarca insanımız öldürüldü. Suriye nüfusunun yarısı evlerini tek etmek zorunda kaldı. Amerikalı askerler ve ajanlarınca Irak cezaevlerinde her türlü insanlık dışı işkence ve şerefsizlikler yapıldı. On binlerce kadının namusuna el uzatıldı. Yüzbinlerce kadın ve çocuk katledildi. Mezhep ve etnik kavgalar çıkarıldı. Camilere intihar saldırıları, boğaz kesmeler başladı. Güven bırakılmadı, beraber yaşayan halklar birbirine düşman edildi. Irak hazinesindeki altınlar uçaklarla Amerika’ya taşındı…
Ve Suriye; Mazlum halk ortadaki futbol topu misali, gelen vuruyor, giden vuruyor. Ve bütün dünya Roma arenalarındaki gladyatör kavgalarını izler gibi izliyor.
Savaşa karar verenler emperyalist dış güçler; ama öldürülen, sürülen ve zarar görenler biz bölge halklarıyız. Topraklarımıza yerleşenler ve sömürenler emperyalistler ama yurtlarını terk etmek zorunda bırakılan ve mülteci durumuna düşürülen Müslüman bölge halkı.
Biz dağılıyoruz, fakirleşiyoruz ama kanımızı emen emperyalistler hem topraklarımıza yerleşiyor, hem de zenginleşiyorlar. ABD Başkanı Trump, seçim çalışmalarında “ Borçlarımızı Arap ülkelerine ödeteceğim” sözünü yerine getiriyor. Irak ve Suriye masraflarını kat be kat fazlasıyla Arap krallarından alıyor.
Sahi Suriye’de ne olmuştu ve ABD neden Suriye’ye girmişti. Suriyeli gençler Tunus, Libya ve Mısır’da yaşanan halk hareketlerinden cesaret alarak, kendi diktatörlerine karşı bazı demokratik haklar için duvarlara yazı yazmışlardı. Baskıcı Esed rejiminin silahşorları, gözaltına aldıkları gençleri işkenceden geçirmişler ve akıbetlerini sormaya gelen ailelerini aşağılayarak tehdit etmişlerdi. Bunun üzerine halkın hoşnutsuzluğu artmış ve yayılmıştı. Amerika da fırsattan yararlanarak, halkına zulmeden Esed’i devirmek! için Suriye’ye girmişti. Daha sonraları ise boğaz kesen ‘IŞİD’ oluşumunu bahane göstermişti.
Peki netice? Oynanan oyun o kadar açık ki! Ama maalesef algı operasyonlarıyla, kara propagandalarla, kör tarafgirlikle, çıkar ve iktidar beklentisiyle, cellada olan aşk sebebiyle, birbirimize karşı olan hıncımızla, bizim ve bölgenin felaketine sebep olan bu savaş ve fitnelere taraf ve alet oluyoruz…
Allah aşkına! İnandığınız değerler aşkına! Afganistan gitti, Libya gitti, Yemen gitti; Mısır, Suudi ve Suriye’nin perişan halleri ortada; katledilen, muhacir duruma düşürülen insanlarımızın içler acısı hali ortada; yıkılan, yakılan şehirlerimiz ve bölgemiz; ağlayan yavrularımız, parçalanmış cesetlerimiz, feryat figan eden anne ve babaların çığlıkları bizi uyandırmaya ve akletmeye yetmiyor mu?
Bizim kan ve gözyaşlarımız üzerinde emperyalistlerin ve işbirlikçilerinin servet ve iktidar hesapları bizi gaflet uykusundan uyandırmıyor mu?
Neden bütün savaş ve fitneler bizim topraklarımızda? Neden ABD ve işbirlikçilerinin girdiği yerlerde halklar birbiriyle savaşıyor. Neden bütün savaşlarda biz öldürülüyoruz, biz fakirleşiyoruz? Neden bütün savaşlarda emperyalistler kazanıyor ve daha çok kar ediyorlar?
Neden birbirimizden nefret eder duruma düştük? Neden düne kadar dünyanın baş belası, emperyalist, sömürgeci, ‘ Kahrolsun ABD’ dediğimiz emperyalistlerden medet umar hale geldik ve onlara yaranmaya çalışıyoruz. Neden bütün bunların emperyalistlerin şeytani oyunlarının neticesi olduğunu anlayamıyoruz.
Şeytani güç olan bütün emperyalistlere lanet edip, birbirimizi dinlemedikçe bu fitne ve kavgalar bitmez. Çıkarlarını her şeyin üstünde tutan emperyalistler için dostluk ve vefanın olmadığını, gerektiğinde herkesi satabileceklerini bilmeliyiz.
ABD ve işbirlikçilerinin Esed’in gidişini istediklerini sanmıyorum. Yapılan bütün katliam ve saldırılar halka yöneliktir. Bir iki defa göstermelik olarak Esed bombalandıysa da özür dilendi. Kimyasal saldırılar bahane edilerek yapılan füze saldırılarının da hesabının farklı olduğunu tahmin ediyorum.
Ne kimyasal silahlara yönelik yapıldığı iddia edilen saldırılar şeytan ABD ve işbirlikçilerinin fitne ve zulümlerini meşrulaştırır. Ne de fitnenin başı Amerika’nın saldırıları cani Esed’in halkını katletmesini mazur gösterir. Ne de bizim aramızdaki anlaşmazlıklar, şeytan ABD ve yandaşlarına malzeme olmamızı meşrulaştırır.
Adalet, Barış, Huzur ve Özgürlük için öncelikle şeytani emperyalist güçlerin kontrol ve egemenliklerinden kurtulmamız şarttır.
İnsanlarımızın şeytani emperyalist güçlere karşı yekvücut olacağı yarınlar dileğiyle…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.