Selman URUK

Selman URUK

Dolar

Dolar

Tarih boyunca birçok değişim olmasına rağmen zalimlerin silahlarında bir değişme olmadığı anlaşılmaktadır. Anlaşılan sadece isimleri değişmiş.

Mesela, bundan asırlar önce de Mekkeli müstekbirler, kendilerine kölelik yapmayı reddeden insanları şehirden çıkarmakla tehdit etmişti. Yetmemiş onların tüm mallarına el koyarak şehirden sürgün etmiştiler. Daha sonra bununla da zalimliklerini tatmin etmediklerini görünce sürgün edilen Müslümanlarla ticareti yasaklamış, onlara yardım edilmesini de yasaklamıştılar. Bir anlamda Arap Yarımadasının çorak topraklarında aç ve susuz ölmeleri için bu mazlum insanlara her türlü “ekonomik işkence” yöntemini uygulamışlardı. Bununla insanları kendi hegemonyalarında tutmayı amaçlayan müstekbirler araç olarak ta ekonomiyi kullanmışlardı. Bu olay İslam tarihinde “boykot yılları” olarak kaydedilmişti. Şimdilerde adına “yaptırım” dedikleri şeyin aynısı.

Bugünde dünya zalimlerinin en başat rolünü oynayan ABD ve onun yerli işbirlikçileri, kendilerine boyun eğmeyen toplumları boyunduruk altına alabilmek için “ekonomik savaş” yürütmektedirler.  Kendilerine boyun eğmeyen devletleri “dolar” denen silah ile vuruyorlar. Özgür devletlerin yaşamalarına müsaade etmiyorlar.

Peki, modern çağın gerçekliği içinde bu savaşa nasıl göğüs gerilmeli?

Kapitalizmin ilahlaştığı bu çağda kapitali elinde bulunduranlara karşı nasıl bir savaş verilmeli?

Ekonomiyi hayatın temeli sayan Marks haklı mı acaba? Biz de Marks’a güvenip ekonomiyi hayatın temeli sayan gerçeklikten bakıp ABD’ye;

  • “Tamam patron! Anladım. Senden başkası ile silah ticareti yapmayacam. Yönümü ve eksenimi senin ülkenden başkasına çevirmeyeceğim” deyip teslim bayrağını mı çekelim.

Hazır ülkedeki tüm Marksist, sosyalist devrimciler de bu meselede “ebedi düşmanları olan kapitalist, emperyalist ABD’den taraf olmuşken biz de ABD’ ye bi eyvallah çekelim mi?

Yoksa başka nasıl olur ki? Dolar 7 lira olursa ne yaparız. Yaşayamayız ki. Ölürüz.

Evet, solcu şairlerin şiirlerindeki özgürlük teması yok artık. Devrimciler, nostaljik klişelerden başka laf etmiyor. Şarkılarda isyan bayrakları açmıyor. Akillerden bir karşı duruş çağrısı yok.

O halde ne? Ne yapmalı?

Şimdi burada zor bir soru ile karşı karşıyayız. Devlet ve devleti yönetenlerin dirayetsizliği olmasa aslında sorunun cevabı basit ve bellidir. Ama devleti yönetenler halkın “dolar”dan çektiğini çekmediği için bu savaşı yürütecek ahlaki ve düşünsel üstünlükleri de onlardan beklemek abesle iştigal etmek oluyor. Dahası devlet denen aygıtın kendisi modern çağın en temel kapitalist aygıtına dönüşmüş durumda. Bu anlamda devletten bu savaşa ahlaki bir tepki vermesini beklemek olmuyor. Yani devlete; ‘boş ver doları, sen kendi para birimine geç. Tüm ekonomik yönetimlerini kendi para cinsinde sürdür. Çek ABD’ye resti, biz Türk lirası kullanmaya hazırız’ demek şu an da pek mümkün ve yapılabilir gibi durmuyor.

Şu halde geriye devleti oluşturan asli unsur, yani insanlar, halk ne yapabilir sorusu kalıyor.

Dedim ya devlet olmadan bu sorunu çözmek çok daha kolay.

Çözüm basit.

Çözümün adı özgürlük. Özgür yaşayabilmek için özgür düşünmek.

Evet, sanayi devriminden beri batılı devletlerce sürdürüle gelen yayılmacılık bugün itibariyle kendi ana coğrafyasında kendini büyütecek besinlerden artık yoksun kalmış durumda. Batılı emperyalizm kendi coğrafyasını tüketmiş, sıra başka coğrafyaların topraklarına gelmiş durumda. (Aslında asıl mesele de budur. Dünya üzerindeki tüm sorunların ana sebebi bu yayılmacı zihniyetin canavarlığından başka bir şey değil.) Kendi topraklarının suyunu kurutan emperyalist canavarlar başka diyarların topraklarını “dolar” denen bir aygıt ile kontrol etmeye çalışıyorlar. Hepsi bu. Doların yükselmesinin tek sebebi bu. Ekonomik analizlerin tümü bu gerçekliği örtmeye yarayan bir perde sadece.

Bu topraklarda yaşayan insanların tüm ideolojik aidiyetlerini bir kenara bırakıp bu durumu biraz düşünmesi gerekiyor. Dolar niye yükseliyor? Ne oldu ülkede? Niye dışarıya sürekli dolar çıkıyor? Meseleye bir ideolojik temelde bakmanın hiçbir anlamı yok. Meseleye iktidar partili olup olmama gözlüğü ile de bakmanın hiçbir faydası yok. Meseleye tamamen ahlaki pencereden bakmak gerekiyor.

Yani ille de bir slogan olacaksa, o slogan şu olmalı: “ekmeksiz yaşarım, ama hürriyetsiz asla”

Söz yerine oturmuştur. Bu topraklarda hükümferman olan iktidarın tüm yanılgı ve adaletsizliklerine rağmen bu topraklar bizim. Bu topraklarda “sam amca’nın” hüküm sürmesine ve bizi kendi tahakkümü altına almasına razı olmak insan olmayı reddetmek demektir. Çünkü yapılan şey hükümetin şahsında ülkeyi ele geçirmektir. Eski tarihlerdeki gibi kolonyal fetihlerde olmadığı için geriye tek seçenek kalıyor. Emperyalizm kendine itaat etmeyeni değiştirip yerine “sisi kuklası” koymaya çalışmaktır.

Ve unutmayalım kuklalar halka değil, ipi elinde tutanlara hizmet ederler.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Selman URUK Arşivi