Selman URUK

Selman URUK

Öfkemiz Ve Mescid-İ Aksa!

Öfkemiz Ve Mescid-İ Aksa!

Beş saniyede bir nefes alabilmek… Nefes almak diyorum, siz buna bir “an” nefes almaya çalışmak deyin. Gözlerini dikmiş bir çocuk; henüz delikanlılığa bile adım atmamış yaşında, toz dumanla kaplı gökyüzüne. Başına gelen şeyin ne olduğunu anlamamış şaşkınlık ve korku yüklü gözleriyle. Neden mi yukarı bakıyor? Yukarıya bakmasının tıbbi bir izahı yok. Son nefesinde olmanın verdiği bilgiyle artık yeryüzünde yaşayan bizlerden bir faydanın olmayacağını anlamış. Anlamış ta yukarıdaki meleklerden bilgi almaya çalışıyor. Hani melekler de çok latif buyurmalarla cennete davet ediyor vesselam.

Biz yaşayan ölülere işkence olsun diye iki minik ellerini açıvermiş RAHMAN´a bir körpecik yavru. Kesin anlıyorum ki bizi şikâyet ediyor SAHİPSİZLERİN SAHİBİNE.  Ve dile geliyor minik yüreğine sığdıramadığı kocaman acıları:

Ey mustazafların Rabbi;

İslam´ın erkekleri bizleri unutmuş. Biz ümmetin çocuklarının tüm oyunlarını almışlarken, senin dininin erkekleri bizleri mesut zannedip terk etmişler kaderimize.

Ve biz ümmetin erkekleri duyunca bu feryatları öfkeleniriz. Başımızdan kaynar sular dökülmüş gibi hissederiz. Dişlerimizi gıcırdatır, yumruğumuzu masaya sertçe indiririz. Yukarıya bakar “ Ya KAHHAR” deriz. Ve sonra da içimizdeki öfkemizi salarız dışarıya “kahrolsun israil” sloganıyla beraber.

Ve ansızın su yüzeyine çıkmış olmanın verdiği bir rahatlama hissi salar yüreğimizi. Sanki yeniden dirilmiş, son anda boğulmaktan kurtulmuşuz gibi hissederiz. İşte sorunu çözmüştük. Öfkelenmiş ve imanın en aşağı tabakası da olsa buğz etmiş olmanın verdiği başarı duygusuyla dolmuştuk. Sonra tekrar biz oluruz: Uyuşuk ve dağınık ümmetin erkekleri.

Zulme tepkimiz bile bizim gibi dağınık ve cılız. Bir Mescid- i Aksa hayalimiz vardı. Hayal hayal büyüttüğümüz. Yüreğimizin en acılı yerinde saklı tuttuğumuz ölümsüz aşkımız. Her zamanda ve her mekânda kavgasını sürdürdüğümüz. Tek bir tuğlasına zarar verilmesine karşı dünyaları yıkacağımızı beyan ettiğimiz vazgeçilmez sevdamız Mescid- i Aksa.

Ve kutlu mescidin kutsal çocukları. Ellerinde ebabillerin taşlarıyla koca yürekli çocuklar. Onlara da sözümüz vardı. Döneceğiz bir gün demiştik onlara. Sapan tutan ellerine el verecektik güya. Taştan ve çamurdan oyuncaklarını tamir edecek “özgür Filistin´in” sokaklarında saklambaç hariç tüm oyunları özgürce oynayacaktık. Ama saklambaç oynamayacaktık. Çünkü artık biz geldiğimizde hiç kimseden saklanmaya gerek kalmayacaktı. 

Artık zaman geçti. Şimdi saat hayallerimizde büyüttüğümüz cihadı gösteriyor. Lanetli kavmin lanetli elleri çelikten bir urgan olmuş sıktıkça sıkmakta Aksa´nın boğazını. Mescid ağlıyor. Aksa´nın yüreği “Selaheddin´in” özlemiyle dolu nefesinden son bir gayret ile tekerlekli sandalyeli şehit Şeyh´in şikâyetlerini rüzgâra savurup yanık bir fısıltıyla kulağımıza fısıldıyor. Şikâyetler fısıltı fısıltı büyüyor kulağımızda. Öyle büyüyor ki fısıltılar İsrafil sura üflemiş sanıyoruz.  Ve fısıltılar bize dayanılmaz geldiğinde fısıltının vesvesesinden birer “nas” ve “felak” okuyup kurtuluyoruz.

Dedim ya; öfke doluyuz. Hatta öyle şiddetli bir öfke ile doluyuz ki, bu öfkemizin ağırlığı heyulai bir pranga olup ayaklarımızda adım atacak mecal bırakmamış. Çökmüşüz sedirin üstüne; çöktükçe derine batmışız. Ayaklarımızda öfkenin bin tonluk prangasıyla yumruğumuzu sedirin önündeki masaya vurup gökyüzüne bir feryat daha yükseltmişiz. Mescid- i Aksa İslam´ındır, İslam´ın kalacak sloganıyla…

Böylece sloganlarla büyüttüğümüz öfkemizi gece boyu biriktirmiş ve belki de gecenin teheccüd zamanında boğazımıza birkaç damla hıçkırık ta düğümlenmiştir. Bu Öfke ile yatmalıydık. Öfkemizi diri tutmalıydık. Böylece sabah olduğunda gece boyunca “facebook-twitter” üzerinden örgütlediğimiz ümmetin “cesur” erkekleri ve kadınları bilmem hangi platformun öncülüğünde bilmem hangi meydanda toplanacak “israil şaşırma sabrımızı taşırma” “kahrolsun israil” sloganlarıyla dirilecektik. Evet, sözleşip durduğumuz mekânda öğle namazını müteakip!!!

Ne!

Ne diyorum ben?

Öğle namazı mı?

Heyhat!

Ümmetin cesur erkekleri ve cesur kadınları tam da tüm öfkemizi biriktirmiş Mescid- i Aksa´nın özgürlüğü için “eylem” yapacaktık ki; gerçeğin balyoz gibi inen tokmağı haykırdı boşluğa:

İsrail, Mescid-i Aksa´da ezan okunmasını yasaklıyor.

Biz öfkelenirken onlar çalışıyor. Biz slogan üretirken onlar mescidin altını oyuyor. Biz bağırıp dururken onlar ezanı susturuyor.

Oysa zulmü kabullenmemeyi, zalimin karşısına karşı çıkmayı EbuZerr´den öğrenmiştik.  Rebeze çöllerinin kavruk tenli, sufi-devrimcisi Ebuzerr. Öfkeyi amele dönüştürmüş “yalnız” insan. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Selman URUK Arşivi