Rol Modelimiz Kimdir?
Bistam’ın kâmil insanı (Bayezid-i Bistami ) taklitte tek insan idi.
Hz. Peygamber’in ne şekilde kavun yediğini bilmediği için ömründe kavun yemedi.
(Muhammed İkbal: Esrar ve Rumuz)
Psikoloji biliminin çağdaş bir çalışması olarak ortaya çıkmış “sosyal öğrenme kuramı” insan davranışlarının büyük bir kısmının diğer insanlarla ilişki içerisinde kazanılan öğrenme yaşantılarıyla, yani ilgili davranışı gösteren birini model alarak öğrenildiğini savunur. Bu görüşün temelini oluşturan bilim adamına (BANDURA) göre birey, çevre ve davranış üçgeni öğrenmenin oluşumunun temelidir. Bandura’ya göre, birçok davranış (bilişsel beceriler, yeni değer ve inançlar, ahlak ve görgü kuralları, eşyaların nasıl kullanılabileceği, duygu ve düşüncelerin ifadesi vb.) insan davranışı (modeli) gözlenerek oluşur.
Psikolojinin yukarıda belirttiğim verileri ışığında Kur’an’da bildirilen Peygamberlerin kıssaları incelendiğinde şu olgu ile karşılaşılacaktır. O günkü mevcut yozlaşmaya karşı insanlığı uyaran her bir Peygamber, bu görevi yerine getirirken aynı zamanda insanlığa rol model olacak bir karakter biçimi ortaya koymuşlardır. Sözgelimi; Hz. Yusuf (a.s.) şehvete ve şöhrete karşı güzellikle ve sabırla karşılık vermiştir. İnsanlara sabrı ve güzelliği öğreten bir öğretmen olmuştur. Hz. Musa (a.s.) sihire ve siyasi baskıya karşı güç ve toplumsal başkaldırıyı temsil etmiştir. Hz. Zekeriyya (a.s.) fedakarlığı, Hz. İsmail (a.s.) tevekkül ve kayıtsız itaati, Hz. Adem (a.s.) tövbeyi, Hz. Davud gayreti…
Burada dikkat edilmesi gereken asıl şey şudur; bu rol modellerin tümünün asıl gayesi, kâmil bir insanda olması gereken “güzel bir ahlak”ın tesisidir. Tarihsel ve toplumsal ahlakın iptidai yaşam seviyesi gereği insanlık, bu ahlak tesisinin ancak şube şube öğretimine tabi tutuldu. Ancak ALLAH dinini kemale erdirip, insanın tekâmülü “güzel ahlak”ı sahiplenecek seviye geldiğinde Peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed (a.s.m.) bu rol modeli üstlendi.
Tam bu noktadan bakıldığında bugün, üniversitelerde pedagojik formasyon dersleri olarak okutulan bilimlerin en hararetli tartışmaları kişilerin nasıl daha ahlaklı olacağı yönündeki çalışmalar çerçevesinde sürdürülmektedir. Çünkü insanlığın bugün geldiği noktada rol modellerimiz yapaylaşmış, yozlaşmış, içi boşaltılmış, anlam ve derinlikten yoksun tipler olmuştur ve insanlık devasa bir ahlak yozlaşması içinde çırpınmaktadır. Hararetle savunduğumuz rol modellerimiz bir dizi kahramanı, bir Hollywood aktörü, siyasi bir kişilik, bir parti yöneticisi, feodal bir ağa, İspanyol bir futbolcu, kainat güzellik yarışması birincisi olmuştur. Ve daha bunun gibi bize bizden hiçbir şey katmayan onlarca tip. Hepsi de insani duyarlılık ve duruştan nasibini alamamış, hakim unsurların statükoyu yürütebilmesinin sadece birer aracı olan tiplerdir.
Artık kurtuluş olarak sunulan ideolojiler, felsefeler, düşünce sistemleri iflasın eşiğine gelmiştir. Ve bir kez daha insan Allah’ın tarihe müdahalesine muhtaçtır. Sünnetullah gereği yeni bir peygamber artık gelmeyeceğine göre ve de var olan düşünceler, felsefeler, ideolojiler bu karanlığı kapatamadığına göre insanlık, O yüce ahlak öğretmeninin apaydın bir fener gibi duran yolunu seçmek durumundadır. Çünkü; Hz. Muhammed’in (a.s.m.) peygamberliği “güzel ahlak”ı tesis etmek içindir. İnsanlar İslam dışında diğer tüm yolları, tarihsel ve toplumsal olarak yaşadılar ve ne kadar çabalasalar da içinden çıkamayacakları durumlara gark olduklarını tecrübe ettiler. Anlaşılmıştır ki taklit merciimizin- yani rol modelimizin- Hz. Muhammed (a.s.m.) olması gerektiğidir.
Bu bağlamda, Müslümanlar özüne yabancılaşmanın farkında olarak rol model olarak benimsediğimiz tiplerin bize ne kadar yakın olduğunu belirlemelidirler. Bu modellerin özümüzle ne kadar ilişkin olduğu hakkında iyi düşünmelidirler. Bilinmelidir ki kişiler, çocuk yaştan itibaren babası gibi gazete okur, öğretmeni gibi konuşmaya çalışır ve ablası gibi tarak kullanır. Yani rol modellerimiz bizim ilgi, amaç ve tercihlerimize göre belirginlik kazanır. Bu durumda ilgi ve ihtiyaçlarımızı iyi belirlemeliyiz. Tercih ve amaçlarımızı kime nispet ettiğimize dikkat etmeliyiz. Biraz durup kendimize şu soruyu sormalıyız: Modellerimiz ihtiras ve ilgilerimiz mi olacak yoksa Bistamlı’nın benimsediği gibi yaşamımızın en ince ayrıntısında dahi Hz. Peygamber mi olacak?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.