Selman URUK

Selman URUK

Güncelleme

Güncelleme

Cumhurbaşkanı için zamanlama açısından talihsiz bir açıklama oldu güncelleme vurgusu. Ve bana göre bu vurgu, yer ve zamanın cebrine boyun eğmiş “apolojik” bir çıkış oldu. Mâlum, “kadınlar günü” hasebiyle ve kahir ekseriyetin kadınlardan oluştuğu bir mekan ve zamanda yapılan bu açıklamanın apolojik (genel bir tabirle; savunma amaçlı) olması biraz kaçınılmazdı. Yani, daha açık bir şekilde belirtmek gerekirse, böyle bir açıklamanın yer ve zamanı yanlıştı. Çünkü; kelimelerin de mahremiyeti vardır. Bazen kelimeler bu mahremiyetlerine halel gelmesini engellemek adına gerekli mahrem zamanlar ve mekanlar isterler. İşte “güncelleme” de böyle mahremiyet edasına münasip bir kelime idi dile geldiği tarih ve coğrafya itibariyle.

Durum böyle olsa da güncellemeden kastın İslami ihyâ ve İslam’da tecdid anlamı taşıdığına binaen bu gerçekliğin gözden kaçırılmaması gerektiğine inanıyorum. Bu bağlamda da konunun bir çırpıda örtbas edilmesi çok yazık olur. Çünkü İslam’da ihya ve tecdid günümüzün nevzuhur bir çabası değil, bilakis tarihsel olarak son üçyüz yıllık bir İslami uyanış geleneğinin en can alıcı noktasını oluşturur.  Cemaleddin Afgani, Muhammed Abduh,  M.Reşid Rıza, Fazlurrahman, Ali Şeriati, Seyyid Kutup, Mevdudi, Muhammed İkbal, Mehmet Akif Ersoy ve daha onlarca İslam alimini ve düşünürü meşgul eden bu kavram bütün bir İslam coğrafyasını son üç asırdır derinden etkilemektedir. Dolayısıyla da yapılan bu açıklamanın peşi sıra yapılan sığ eleştirilerden ziyade, konuya sonrasında Sayın Cumhurbaşkanı tarafından tashih edilmiş şekliyle yaklaşıp, güncellemenin içeriğini ve tarihsel bağlam içindeki fonksiyonunu ele alacak argümanlar geliştirmek gerekmektedir.

Ayrıca,  konunun Nureddin Yıldız Hoca şahsında dillendirilmiş olmasının, İslami olan her şeye karşı bir garezi olan “karanlık medya” nın bir manipülasyonu olduğunun da altını çizmek lazım. Meseleyi Nureddin Hoca ne dedi, ne demedi çıkmazından kurtarmak için bu noktaya çok temas etmeye gerek yok. Ben daha çok günümüz Müslüman alimi toplumu için ne dedi ve ne demeli meselesiyle meşgul olmaktayım. Şahsi görüşüm Nureddin Hoca’nın samimi bir Müslüman şahsiyet olduğu yönünde olmakla beraber  “ihya ve tecdid”  meselesinin daha öncelenmesi gerektiğini düşünmekteyim. Yani, evet bazıları Nureddin Hoca şahsında İslami olan her şeye saldırmaya çalışıyor ve Nureddin Hoca da bu konuda bir mağduriyet yaşıyor. Ama sadece buraya takılıp kalırsak zaten yapılmak istenen şeyin olmasına,  yani; bizi asırlardır sığ tartışmalar, gereksiz malumat, yekdiğerini tekfir etmek ile meşgul olan bir toplum ve ümmet olma hastalığında yaşamaya devam etmeye mecbur bırakılmak isteği ve amacına boyun eğmiş oluruz. Buradan bize hayır yoktur.

Kanaatimce ihya ve tecdid günümüz İslam toplumları için çok elzem bir hakikattir. Üzerinde çokça düşünülüp bu yolda çokça mücadele etmek gerekmektedir. Mamafih, İslam toplumlarının şimdiki “İslami düşünüş ve yaşayış tarzları” hiçbir Müslüman ülkede gerçekleşmesi gereken huzur, refah ve adalet toplumunu meydana getirmiyor. Aksine hemen hemen bütün Müslüman ülkelere hakim olan şey kaos, adaletsizlik ve dramdır.   Şu halde bu durumun ortaya çıkmasında birincil etken İslam’ın kendisi olmadığına göre, güncellenmesi gereken bir İslami düşüncemizin olduğu muhakkaktır. İşte ben “güncelleme” meselesinin bu çok önemli boyutunun ele alınması gerektiğine inanıyorum. Yoksa tartışmayı “Cumhurbaşkanı dinden mi çıktı? acaba cumhurbaşkanı İslam’ın değişmez kaidelerinin olduğunu bilmiyor mu? Cumhurbaşkanı bunu söylerken İslam’ın kendisini mi kastetti? Yoksa hangi mezhebe göre konuştu? Nureddin Hoca çok mu selefi? Hoca’nın dedikleri gerçekten İslam mıdır? Hoca’ya kumpas var onun için her dediğinin arkasında durmak mı lazım?” zemini üzerinden sürdürmek bize hiçbir fayda vermez.

Ben bu konunun gündeme gelmesinin, güncelleme kelimesinin talihsiz bir yakıştırma olmasını bir tarafa bırakırsak, toplumumuz ve düşünürlerimiz için tarihi bir fırsat olduğu kanaatindeyim. Bu bağlamda, Türkiye Müslüman aydını kendini güncelleme kelimesinin sığlığından kurtarıp konuyu son üç asırdır çeşitli İslam coğrafyalarında ve çeşitli İslam düşünürleri tarafından sürdürülmeye çalışılan “ihya ve tecdid” çabasına entegre etmeye çalışmalıdır. Ve buradan da daha yaşanılabilir bir İslam inanışı geliştirmeyi başarmalıdır.  Bu konudaki entelektüel çaba Türkiye özeli için şu an çok daha fazla bir öneme haizdir. Çünkü Türkiye’nin halihazırda pratik ve düşünsel manada İslam dünyasının liderliğine oynayan bir çabası mevcuttur. Bu bağlamda yapılacak her türlü İslami çaba ve gelişim de tabii olarak diğer İslam toplumlarını da etkileyecektir. Yani bir bakıma Türkiye Müslümanları bu konuda da İslam dünyasına öncü olmaya çalışmalıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Selman URUK Arşivi