İki Yüreğin Bir Nefeste Buluşmasıydı..."Evlilik"
Gözlerin sessizce işaretleşmesiyle,
Dilin zikir etmeden anlatabilmesiydi.
Mevsimler gibi bir yaşam mücadelesine
El ele vererek savaşmasıydı.
Kışın karına
Yazın bunaltıcı güneşine dayanabilmekti...
İki çınar ağacı misaliydi...
Her güçlükte dimdik ayakta durabilmekti.
İhtiyaç olunan önce saygı sonra şüphesiz riyasız yürekten bir sevgiydi...
Bunun adına evlilik dedik…
Evlenmek sadece hayal dünyasına uçan balon olmak değildi.
Evlilik hayatı paylaşmak demek derler ya…
İşte hayatı beraber bölüşmekti.
Acı dolu günler de, gözyaşlarına mendil olmaktı...
Canı acıdığında eşinin ruhuyla hissetmekti.
Tüm günün yaşam mücadelesiyle geçen saatlerini evlerinde eşlerin gülümseyen dudaklarıyla noktalamaktı.
Ne ara bu sevdaların mayası bozuldu.
Kutsal olan evlilikler masal olup ;"o eskilerdeydi "denilmek dile şarkı oldu...
Yanlışlıklar hangi tarafa aitti?...
Ya da nerede hatalar yapılmaya başlanmıştı?
Ne umutlar ne sevdalar hatta ne zorluklar ile kurulan yuvalar, bazen incir çekirdeği büyüklüğünde bile olmayan misaller ile yıkılmakta…
Kâh aileler vesile olmakta...
Kâh maddiyatlar...
Kâh kültürel uyumsuzluklar...
Bazen yalan sevdalar konmakta yüreklere
Yıkılmaya mahkûm davalar açılmakta.
Evliliklere...
Zor şartlarda evlenmişlerdi.Önce aileler karşı çıkmıştı.Sonrası maddiyata kadar uzanan yorucu bir hayat öyküsü olmuştu.
Yürekleri tertemiz iki gencin evliliklerinin hikâyesi...
Her gün yorucu bir tempoyla çalışan evin babası, evine geldiğinde sorunları kapının dışına bırakıp giremiyordu,yuvasına...
Ne olurdu... Ayakkabılarımız kirli diye dışarda çıkarıp bıraktığımız gibi bırakabilseydik tüm sorunlarımızı. Kapıyı kapattığımızda kalabilseydi yüreklerimiz dertsiz sıkıntısız...
Olmuyordu...
Günün diğer bir yoğunluğunu yaşayan evin annesi de farklı değildi.
Sanki şirket yönetmekten ya da maddi kazanç sağlamak için çalışmaktan,kolaydı "evin de çalışmak,anne olmak..."
Sorunlar büyüyordu.Lakin farkına bile varamamışlardı. Tıpkı habis bir kis gibi...
Sessizce sarıyordu.
Sevgiler yüreklerde ıslanırsa... Çürümeğe mahkûmdur.
Artık isyan kelimeleri dolaşıyordu dillerinde.
Kendince haklı olan iki aşık genç tüketmişlerdi evliliklerini. İlk saygı çıkmıştı evlerinden. Ardından hızla sevgi…
Geriye sadece iki mücadele savaşçısı kalmıştı. Ortada olmayan bir savaşın savaşçıları...
Ve bir gün şiddet girmişti aralarına…
Kadına kalkan eller...
Her gün aynı bağrışlara kulak tıkayan çocuk parmakları göremeyen ebeveynler...
Seyrettikleri aslında ileriki yaşantılarındaki rolleriydi. Evet evet... Çocuklar anne ve babalarının yaşamlarını beyinlerine kopya
Ederler...
Olaylar daha vahim noktaya gelmişti.
Kavga boyutu anlamsızca büyümüş ve...
Çocukların gözü önünde anneleri, babaları tarafından katledilmişti...
Katil kimdi?...
Toplum?
Maddiyat?
Kültürel uyumsuzlukla gelen fikir ayrılığı?
Yada ?...
Evlilik bir çatı altında birleşmek değil.
Evlilik; yüreklerin çatısı altında ıslanmaktı.(bence)
Her mevsim yaz olsa güneşin değeri sadece
İsyan sözleriyle anılmak olurdu.
Yağdığında sevindiğimiz yağmur ya da kar hep var olsa... Kardan adam sevilmezdi.
Âşıklar yağmurun altında ıslanmak için yürümezlerdi...
Her güzellik yâda zorluk olmalıydı ki...
Yaşam var sürmeliydi.
Evlenmek için iki hayatı birleştirmek,kendi ayağınla idam sehpasına tek atmaktır.
Evlilikler başladığı gibi hüzünde bıraksa bitebilir.
Allah-u Teâlâ’nın hiç sevmediği helal olan şey "boşanmadır"
Adil ve dürüst hatta bir arkadaş kalabilecek şekilde nokta koya bilinmeli.
Bazen sevgiler bitebilir. Hatta yürekler başka sevdalara merhaba diyebilir.
Hayat sürprizler ile doludur. Hayatı yaşanmaz bir şekle bürütmekten ise...
Saygıyla noktalamayı öğrenmeliyiz.
Son sözü Rabbimizin kelamıyla noktalayalım: “İçinizden, kendileriyle huzura kavuşacağınız eşler yaratıp; aranızda muhabbet ve rahmet var etmesi, O’nun varlığının belgelerindendir. Bunlarda, düşünen kavim için dersler vardır.” (Rum/2)
Sevgilerimle değerli okurlarım…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.