Tülay Demircan Koyuncu

Tülay Demircan Koyuncu

Mamafih unutulmuyor!!!

Mamafih unutulmuyor!!!

Kaçıyordu! Spor müsabakasına katılmış bir sporcu gibiydi. Öyle koşuyordu ki! Arkasına bir an bakmamalıydı. Bedeni sakindi. Hızla kaçan sadece yüreğiydi.

Unutmalıydı. Evet evet sadece unutmalı. Bu kadar acının yaşandığı Aşk filminin, baş rolünü oynadığını sanıyordu. Bu filmin meğerse konuk oyuncusu olduğunu anlamıştı. Oysa yüreğinde ona erişilmez taht kurmuştu. Onun yerini kimseler almasın diye...

Yüreğinin kralı o olmuştu. Her aşk acısının, son sahnesinde yaşanan, son perdenin inişi idi. Neden unutmak sevmekten daha çok acı çektirir ki! Severek evlenmişlerdi, hatta ailelerin olumsuzluğuna rağmen. Onları ikna etmişlerdi."Biz seviyoruz" diyerekten. Yıllar yılları kovalamış, iki tane de evlatları olmuştu. Eşine İlk gün sevdasıyla aşıktı, tâ ki o günlere kadar. İş için kısa bir süreliğine yurt dışına gidip gelmeye başlayan eşinde, değişiklikler göze çarpmaya başlamıştı.

Lakin aklının uçuna hadi uğramıyordu."ihanet" kelimesi... Severek evlenmişlerdi ya!!! Sonunda her şey su üstüne çıkmıştı. Evet, ihanet sahnede idi. Artık dünya güzeli eşini istemiyordu. "Hayatımda başka bir kadın var "diyebilmişti. Dudaklarından nasıl dökülmüştü. Oysa karşısında durup ona bakan gözler in yansıttığı yürek, büyük bir aşk ile sevdalıydı, üstelik iki evlat vermişti. Hepsinin üstüne bir kalem mi çekecekti. Değer miydi...? diye sormadı. O sözlerin ardından yüreğine düşen kor ateş... Anlatılmayacak kelimelerin destanını yazmıştı.

Manevi hazzın doruklar da yaşandığı "Umre" dediğimiz Kâbe’yi ve Peygamber Efendimizi ziyaret etmek istemişti. Bir nebze, yüreğinin yanan ateşini söndüre bilecek tek tesellisi, sadece maneviyat olabilirdi. Sürekli, Kâbe’yi tavaf ederken, Rabbi ile konuşuyordu. Bu manevi yolculuğa, beraber gittikleri Manevi ablası haline üzülüyordu.

Mamafih elinden gelen bir şey yoktu. Ellerini kaldırdı semalara, yüreğinin sesini yükseltti Rabbine. Diline dua niyetiyle yalvardı; "Ya Rabbi şu melek kalpli kardeşimin kalbine ferahlık ver. Onu unutmasını nasip eyle. Yüreğinde yanan yangını söndür." derken gözyaşları yanaklarından süzülüyordu.

Duasına yüreği kavrulmuş biçarecik "amin amin" diyebildi. Unutmak, sevmekten çok zormuş. Bunu sadece severken unutmaya çalışanlar bilebilir. "Zaman her şeyin tek ilacı" derdi, büyüklerimiz. Zamanla unutuluyor muydu? Asla sadece alışılıyordu. Yürek bir kere sever ki. Kalabalık sokaklarda, kaç yüzü ona benzetip çılgınca ardından bakmaktır.

Çalan her şarkıda, ondan bir nağme bulmaktır. Yağmurun yağışına bile bakıp gülümsemek te mana doludur. Sevmek ama adam gibi mangal yürekli olanından yürekten sevmektir. Unutmak ise mangal yürekle olmuyordu.

Unutmak, sadece acının bir kaçış ifadesiydi. Unutmak için sevseydi yürek, sevmeyi başta unuturdu. Sevenin lugatında olmayan tek kelime olmazdı. Kaçsan da bir gün bir yerde onunla yaşadığın anı hatırlayıp... Kollarını ona açmaktır. Ardından sımsıkı sarılmak. "Ve unutulmuyor yüreğimin sevdası" diyerek af etmektir. Unutulmamak dileğimle değerli okurlarım…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Tülay Demircan Koyuncu Arşivi